Ironing tradutor Turco
349 parallel translation
Cooking our own food washing our own clothes and ironing them on mirrors.
Yemeğimizi kendimiz yapıp çamaşırlarımızı her daim kendimiz mi ütüleyeceğiz?
I got a lot of washing and ironing to do.
Bir sürü çamaşır ve ütü beni bekliyor.
Here I am, slaving day after day, washing and ironing'til my fingers bleed.
Ben burada, günden güne köle gibi çalışayım, yıkama yapıp,.. .. zavallı parmaklarım acıyana dek ütü yapayım.
It's gonna be all worn out, washing and ironing it all the time.
Devamlı yıkanıp ütülenmekten aşınıp gidecek.
You're not gonna be ironing like this when that impresario comes along.
O menajerle karşılaştığımda böyle ütü yapmayacaksın.
I was ironing in the kitchen.
Ben mutfakta ütü yapıyordum.
And what do I go back to, washing, scrubbing, ironing... and a life of taste and discrimination?
Bulaşık, temizlik, ütü işleri ile zevk ve ayrıcalık dolu bir hayata mı döneyim?
Take that ironing and have it back in an hour.
Bunu ütüle ve bir saat içinde geri getir.
He halted by your canvas of the woman ironing.
- Neyi? "Ütü yapan kadın" tablonun önünde durdu.
Oh, will you tell Crystal to clean up the bathroom and I'll take her turn ironing tomorrow.
Crystal'a banyoyu temizlemesini söylesene. Yarınki ütüsünü de ben yapacağım.
For that, the soul must pass bleach by penance soaping with contrition, shake as sacudís clothes on the edges of the river, rinse with prayer, aim at the sun our Lord Jesus Christ, ironing with the iron of good promises,
Bunun için de ruhunuzun da aynı dere kenarında ağartılan.. .. çamaşırlar gibi pişmanlıklarla ağartılması gerekir. Bu arada giysilerinizi temizledikten sonra,
Ηe does all the ironing and cooking.
Bütün ütü ve yemek işini o halleder.
I gotta finish ironing these shirts.
Gömlekleri ütülemem lazım.
Ironing.
Ütü yapıyorum.
I'm ironing Zina's dress, everything for her and son-in-law.
Gerçi herşeyini garanti etmeden kimse alamaz onu benden. Sakın üzerine alınma. Zinoçka!
I'd been ironing all day...
Bütün gün ütü yapmıştım...
Yeah, I'm fine, just... I'm just tired, I've been ironing all morning.
Evet, iyiyim, sadece... Biraz yorgunum, bütün gün ütü yaptım.
That woman will have a fit if I don't show up with her ironing.
Ütülerini yetiştiremezsem, kadın söylenecek.
You'll have to excuse my appearance, but you've caught me on ironing day.
Kıyafetimin kusuruna bakma, ama beni ütü yaparken yakaladın.
I was just finishing the ironing of your underthings, Edwina, darling.
Ütülenecek şeylerini biraz önce bitirdim Edwina, sevgilim.
I think she did her ironing later and forgot to switch off.
Sanırım sonra ütü yaptı ve kapatmayı unuttu.
Then what's it doing in the ironing?
O zaman ütülerin arasında ne işi var?
Maybe her back was bothering her, and she fell asleep on the ironing board.
Belki ütü masasının üzerinde uyuyakalmıştır.
I was ironing.
Ütü yapıyordum.
I remember I was ironing some small things.
Bazı çamaşırları ütülemekte olduğumu hatırlıyorum.
I don't like ironing.
Ütü yapmayı sevmem.
We'll start with the ironing, then we'll do a little mending... floor polishing, a little silver polishing.
Ütüyle başlayacağız. Sonra tamiratlar var. Yerler cilalanacak.
"Laundry, ironing, mending, floors." Just got home?
"Çamaşır, ütü, tamirat, yerler temizlenecek..." Ama eve yeni geldi demek.
She's in the kitchen ironing your coat.
Mutfakta, gömleğini ütülüyor.
Well, you see, ironing out any difficulties in a separation is never easy.
Şey, görüyorsun, bir ayrılışta güçlüklerin üstesinden gelmek hiç kolay değil.
- Leave the ironing and take Claude for a walk.
Claude'la beraber yürüyüşe çıkın.
It's soft and light. No ironing needed.
Yumuşaktır, hafiftir, ütüye gerek duymaz.
You tell Rebecca there ain't a Chinaman in all this world to beat her ironing.
Rebecca'ya, dünyada ondan daha iyi ütü yapabilecek bir Çinli bile olmadığını söyle.
This needs ironing.
Ütülenmesi lazım.
I'm coming back and ironing your face.
Geri döner ve yüzünü ütülerim.
Bobby and I tried to involve her in one of our projects, but she had too much ironing.
Bobby ve ben onu bir projemize dahil etmeye çalıştık, ama sürekli ütüyle meşguldü.
When we went to Marie Axhelm's and she was ironing,
Biliyordun. Marie Axhelm'e gittik, ütü yapıyordu.
- No, I just finished ironing them.
- Yok, ütüyü yeni bitirdim.
Oh, no. I used to get tired just doing my ironing.
Ütümü yaparken bile yorulurdum.
You want ironing'?
Ütü yapılmasını mı istiyorsun?
You got ironing'.
Kendin ütüle.
I was putting away my ironing board, which is normally a two-person job...
Yaralanma var mı? Ütü masasını kaldırıyordum, ki bu iki kişilik bir iş..
An ironing board.
Hala da izin günümdeyim.
You'll be ironing.
Sen ütü yapıyor olursun.
Mommy was ironing my lavender dress.
Annem benim lavanta renkli elbisemi ütülüyordu.
This is a highly personal attitude that I don't expect anyone else to share But I can't stand her ironing dresses.
Aslında herkesle paylaşmak istemediğim özel bir durum var. Elbiselerini ütülemesine dayanamıyorum.
I do the washing, you do the ironing.
Ben yıkanıyorum, sen ütü yapıyorsun.
The ironing board!
Ütü masası.
" And an ironing machine
" Ve bir ütü
Well, not so much like you was ironing a shirt, it was a little softer.
- Bilirsin Holly. Bilirsin. - Hayır.
Everything set at Nuremberg? Just ironing out the final details.
- Nürmberg'de her şey hazır mı?