Iste tradutor Turco
304,251 parallel translation
Go to Aunt Maddie, ask for her help.
Maddie teyzene git. Yardımını iste.
Listen, guys, I know that this doesn't sound pretty, but this is how real change begins, slowly from within.
Dinleyin çocuklar, kulağa pek hoş gelmediğini biliyorum ama gerçek değişim işte böyle başlar. Yavaşça ve içeriden.
Toss this nasty hair bag and seek the guidance of a higher power.
Şu saç torbasını çöpe at ve daha yüksek bir gücün rehberliğini iste.
Yes.
İşte bu!
I just did a lot of stupid shit.
Bir sürü aptalca şey yaptım işte.
That, boys and girls, is what we're dealing with.
Baylar, bayanlar işte karşı karşıya olduğumuz şey bu.
And here's you and Zoe.
İşte sen ve Zoe.
Booyah!
İşte bu!
Here. Take these.
İşte, bunları al.
Which is why we need to make the case to the folks at IGA that she's the cause of our recent issues.
İşte bu yüzden, bu olayların sorumlusunun o olduğu konusunda istihbarattakileri yönlendirmeliyiz.
This is your chance.
İşte sana fırsat.
Well, here I am.
İşte buradayım.
See, that's exactly where you're wrong.
İşte yanıldığın yer tam olarak burası.
Well, I did.
Seçtim işte.
Which is exactly why I need you.
Bu yüzden sana ihtiyacım var işte.
Here she is.
İşte burada.
A little truth for your booth?
Bu kabinde bir açıklama yapayım. İşte geliyor, işte geliyor.
- That's where I remember you from. You!
- İşte seni buradan hatırlıyorum!
- Lovely, Cyndi.
İşte bu sevgi!
That's what I do.
İşte ben böyle yaparım.
You see, it's that.
- Bak, işte bu.
Voila!
İşte!
- There you go.
- İşte böyle.
- Okay, here we go. - Whoo!
İşte geliyor.
That's exactly what we're trying to avoid.
İşte kaçınmaya çalıştığımız şey tam olarak bu.
See, that's supportive parenting right there.
Bakın, işte destekleyici ebeveynlik böyle yapılır.
Uh, anyhoo, do you guys have seminars, too?
Neyse, sizin işte de seminerler oluyor mu?
Here's your card for the follow-up.
- İşte randevu programın.
And aha! He is!
İşte bu o!
Well... this is...
İşte böyle...
Who's got...
İşte...
There.
İşte oldu.
Hey, if the Seahawks had handed the ball to Marshawn Lynch at the one-yard line, they could've won the Super Bowl, but, you know, whatever.
Seahawks Marshawn Lynch yarı sahasına 2 metre daha atak yapabilseydi Super Bowl'u kazanabilirdi. Ama bilirsin, kısmet işte.
Here we are.
İşte buradayız.
See, that's kind of the problem, Axl.
Gördün mü, sorun işte bu Axl.
Just a harmless high school prank.
Zararsız bir liseli şakası işte.
Bingo!
İşte bu!
Oh, well, that's much less inappropriate, then.
İşte şimdi daha az uygunsuz oldu.
Things happen when you leave the house, Mike.
Evden çıkınca bunlar oluyor işte Mike.
That's what I'm talking about.
İşte bundan söz ediyordum.
I don't really need to be politically correct in my head, but it's nice that I am.
Kafamda siyasi olarak doğru söylemem gerekmiyor ama böyle iyi biriyim işte.
- That's it.
- İşte bu kadar.
There he is!
- İşte geldi!
This is what we call "light wrong."
Ufak yanlış dedikleri şey bu işte.
So here I am.
İşte buradayım.
See, this is why Brick would rather live with the Fergusons.
İşte bu yüzden Brick Fergusonlarla yaşamayı yeğlerdi.
♪ Well, that's our story about family ♪
İşte bu ailemizin hikayesi...
But this is how it starts...
Ama böyle başlıyor işte.
Oh, my God. Here we go!
Tanrım, işte başlıyoruz!
Ah, there you are.
İşte buradasın.
Ha-ha! This is it.
İşte bu.