It's all right for you tradutor Turco
380 parallel translation
It's all right for all you to talk.
Anlattıklarınızın hepsi doğru.
It's all right for you people to hate me, but attempted murder is another thing.
Benden nefret etmen önemli değil ama cinayete teşebbüs etmek başka bir şey.
All I want is for you to tell me it's all right.
Tek istediğim bunun doğru olup olmadığını söylemen.
Maybe you think it's easy being helpless waiting for Pearl to dress me and feed me sitting around all day, wondering what a guy with no right arm is good for.
Belki çaresizlik, Pearl'ün beni giydirip yedirmesini beklemek tüm gün oturup tek kolla ne işe yarayacağımı düşünmek sence rahatlık.
- No, it's perfectly all right for you to go.
- Hayır, gitmenizin hiç bir sakıncası yok.
It's all right for you to look up and trust in somebody.
Başkalarını üstün görüp onlara güvenmen kendi namına güzel.
Now once more, I want to emphasize that if... If any of you feel you're not up to this job, it's perfectly all right for you to drop out.
Bir kere daha belirtmek isterim ki işi yapamayacağını düşünen varsa gönül rahatlığıyla çekilebilir.
The run seems all right for me if it's okay for you.
Uçuş planı benim için uygun, senin için de uygunsa tabii.
It's all right for you, but I don't want any part of it.
Sen bilirsin, ama ben bu işe karışmak istemiyorum.
- It's all right for you to talk!
- Senin için konuşması kolay!
- It's all right for you to make cracks.
- Sana göre hava hoş.
It's like when you look for something all over the place, and then you find it was right in front of you all along.
Birşeyi heryerde araman gibi, ve bir bakarsınki hep gözünün önündeymiş.
Oh, but it's all right for you to let people die!
Sana kalsa insanları ölüme terkedersin zaten!
It's up to you and me to set an example for him, all right?
Ona örnek oImak bize düşer, tamam mı?
You wanna hang me for that, General, you go right ahead...'cause I'd do it all over again... and I'd be glad.
Onun için beni asmak istiyorsan General, haklısın... çünkü ben onu herzaman yapardım... ve memnun olurdum.
It's all right for you to go on living like this, you're finished.
Bu şekilde yaşamaya devam edebilirsin, senin işin bitmiş.
It's all right for you, Eduard.
Saçma sapan konuşuyorsun Eduard.
If it's all right with you, I'll pay for the meal.
Sakıncası yoksa yemeğin parasını ben ödeyeceğim.
It's all right for you if you get there, and if you find a blasted boat when you do get there!
Oraya gittiğinde senin için pek sorun kalmayacak... hele bir de lanet tekne bulduğunda hiç ama hiçbir sorun kalmayacak!
It's all right for me to say that, but not for you.
Bunu ben söyleyebilirim, sen değil.
Just one then, and god knows it's not for me to say it... because you love her, and she needs you. All right.
Tamam.
You think it's all right for him to do it?
Sence bunu yapması sorun değil mi?
You think it's all right for Mr. Rose to go around beating up anybody he wants to and nobody does anything about it?
Sence Bay Rose'un ortalıkta dolaşıp istediğini dövmesi ve hiç kimsenin bu konuda bir şey yapmaması doğru mu?
But if you care for to stay at the party, it's all right.
Fakat sen partide kalmak istersen o zaman olabilir.
It's all right, we'll fight for you.
Haklısın, senin için mücadele edeceğiz.
That's all right, I'll take care of it for you.
- Toz almalıyım.
You say don't lock the doors. All right. It's crazy, but I've been with you for ten years.
Bu delilik ama tam on yıldır seninle beraberim.
- It's all right for you.
- Meraksa bu, diyeceğim yok.
It's all right for you to talk.
Söylediklerine itirazım yok.
It's all right for you - you haven't got a family to keep.
Sana göre hava hoş. Bakman gereken bir ailen yok.
Perhaps it's all right for you to use it
Belki de bunu kullanmış olmak senin hayırına olur.
Then, it's not right for you to keep all these things to yourself.
Öyleyse, tüm bu söylediklerini kendi içind saklaman doğru değil.
If it's all right with you, I didn't feel like bleeding for him.
Beni mazur gör, ama o adam için kanımın dökülmesini istemedim.
Thank you for listening to me. It's all right.
Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.
Oh yes, you're the Vulcan. It's all right for you to remain, but you, Captain, and this other gentleman...
Siz kalabilirsiniz, ama siz diğer beyler...
- That it's all right for me to stay here with you.
- Burada seninle kalmamı.
It wouldn't be right for me to go off and leave you two to the tender mercies of this young monster who's been like no real son at all.
Buradan giderek sizi bu.. ... gerçek bir evlat bile olamamış genç canavarın insafına bırakmak benim için doğru olmaz.
It's all right for you guys.
Sizin için sorun yok.
It's all right for you to come in.
İçeri girebilirsiniz.
It's all right for you, you're a soldier.
Senin için uygun, askersin sen.
You reprimand me for making judgments with a gun barrel poked in my face, but it's all right for you to judge me on hearsay.
Sen, kararları yapmak için beni tekdir edersin Bir silahla varil, benim yüzümde soktu Ama söylentide beni yargılamak için senin için iyidir.
I'll ask Dr. Reynolds to see if it's all right for you and Toby to make the beast.
Dr. Reynolds'a, senle Toby'nin bu havyanı yapıp yapamayacağınızı sorarım.
Go right ahead, it's all for you.
Haydi buyur, hepsi senin için.
Yes, it's all right for you.
Senin için sorun yok.
Now, we've been sitting here all night waiting for the guy with the shotgun and you wanna take it with your cap pistol and I'm telling you it's very un-fucking-professional, all right?
Bütün gece burada oturup tüfekle gelecek adamı bekledik ve sen şimdi bu işi oyuncak tabancanla yapmak istiyorsun ben de sana bunun lanet derecede amatörce olduğunu söylüyorum tamam mı?
He says it's all right for you to participate in their ceremony. Good.
Törenlerine katılmana izin verdi.
It's all right for you!
Hepsi senin için!
Look, it's all right with me if your mother wants to buy me for you.
Bak. Annen beni sana ısmarlamak istiyorsa benim için mesele yok.
That's all right most of the time - appalling teaching is quite in order for my appalling students but it is not good enough for you, young woman.
Çoğu zaman bu geçerlidir - berbat öğrencilerim için, berbat bir öğretim birebirdir... Ama bu sizin için yeterince iyi değil, genç bayan.
Well, it's all right for you.
İyi, senin için tamam.
It's all right for you.
Yüzbaşı Yonoi bana bir İran halısı verdi.