It's all right there tradutor Turco
609 parallel translation
There's no question, it's the Bel Air Burglar, all right.
Hiç kuşku yok, Bel Air Soyguncusu, işte.
It's in there, all right, but it's locked.
O odada ama kapı kilitli.
All right, that's all there is to it.
Buraya kadarmış, hepsi bu kadar.
Hoofing is all right, but there's no future in it.
Serserilik güzel, ama bir geleceği yok.
- It's all right for me to go there,'cause he's a friend.
- Oraya gitmemin bir zararı yok, çünkü o benim dostum,
It's all right, sir, he's still there.
Sorun değil efendim. Hâlâ orada.
It's all right, Dad. There's some mistake.
Her şey yolunda Babalık Bir yanlışlık olmalı.
A book is all right for mental stimulation... but if there's anything I loathe, it's struggling about the streets... with great quantities of print.
Zihinsel uyarı için bir kitap iyidir ama nefret ettiğim bir şey varsa o da çok miktarda nüsha ile sokaklarda uğraşmaktır.
Oh, it's all right as long as the stardust is still there... but then the stardust blows away and a kind of poison sets in.
Yürümez. Duygusallık var olduğu sürece mesele yok. Ama sonra duygusallık kaybolur ve yerini bir tür zehir alır.
Yes, he went over there, all right. It's still a little foggy.
Oraya gitti, hala belirsiz ama...
That's it. All right, fill in that little bare spot right there.
Tamam şimdi de bu boş kalan yeri doldur.
But my Scotch blood is working right this minute... and it tells me that there is one thing in your life that's worrying you... something that you find very difficult to handle... because all your strength and your courage... and your authority in the town seems to be of no avail.
Ama tam bu dakikada İskoç kanım devreye giriyor ve bana hayatınızda sizi endişelendiren bir şey olduğunu söylüyor üstesinden gelmeyi çok zor bulduğunuz bir şey çünkü bütün gücünüz, cesaretiniz ve kasabadaki yetkiniz beyhude görünüyor.
All right, the way I see it, there's only one thing to be done.
Pekala, bana kalırsa yapılacak tek birşey var.
I guess it's all right if we drive up there, isn't it?
Oraya gitmemiz sorun olmaz sanırım, değil mi?
- It's all right if you maroon him up there.
- Eğer dönüşte orada bırakacaksanız neden olmasın.
All right, you tell us where it's at and there won't be nothing left of us but dust.
Tamam, bize nerede olduğunu söyle ve bizden geriye ancak bir toz bulutu kalır.
There's something there, all right. But it's not afraid of guns.
Bir şey var ama, silahlardan korkmuyor.
All right, let's break it up back there.
Tamam, arkadakiler yerlerine.
THAT'S RIGHT, AND THERE IT IS FOR ALL TO SEE.
İşte yanımda.
It's all right there in the history books.
Tarih kitaplarında öyle yazıyor.
When we're alone, when no one else is around... then it's all right but when there are other people.
Birlikteyken, yanımızda kimse yokken sorun yok ama başkaları varken...
So, if it's all right with my boys, we'll go over there and just even them odds up a little.
Yani, eğer işi benim adamlar çözecekse, gider bir el atarız ve dengeyi biraz sağlarız.
There, it's all right.
Şöyle. İyi olacak.
All right, Mr. Mayor, if that's the way it is, no sense in asking you again, is there?
Pekâlâ, Başkan, işler böyle yürüyorsa yeniden sormanın bir anlamı yok öyleyse, değil mi?
Take my word for it, right here, all around us there's a whole community of them.
Sözüme güvenin, hemen burada, etrafımızda... bir cadı topluluğu var.
Well, there ain't no right. It's all bogs and quicksand.
Doğru bir yol yok, sadece kum var.
It's all right for you if you get there, and if you find a blasted boat when you do get there!
Oraya gittiğinde senin için pek sorun kalmayacak... hele bir de lanet tekne bulduğunda hiç ama hiçbir sorun kalmayacak!
- It's Clay all right, there's no mistaking that.
Evet bu Clay, tamamen doğru.
It's all right, there's nobody to see you here except him.
Sorun değil. Onun dışında seni kimse göremez.
Oh, I'd prefer to say Mass first, if it's all right with you, if there's time.
Eğer sakıncası yoksa, vakit varsa, önce ayin yapmak isterim.
It's there all right.
Duruyor.
All right, if there is a killing, it's gonna to be right on your head.
- Pekâlâ, biri öldürülürse, vebali senin boynuna.
All right, so she's scared. There's more to it than that.
Ama bundan daha fazlası var.
Try to understand, if we all fall asleep it will take decades before people get there, where we are right now.
Anlamaya çalış, eğer hepimizi uyursak buraya gelip bizi bulmaları yıllar sürer.
There, it's all right now.
Tamam şimdi oldu.
It's all right, there's... a handhold just here.
Tamamdır, burada... tutacak bir yer var.
They got a point there. But it's all right, okay, Reverend?
Haklı olabilirler, ama bunda kötü bir şey yok, tamam mı, Muhterem?
It's all right. He's down there.
Sorun yok, aşağıdadır.
Well, you go down here and you take your first left at the light and go down to the ocean, and it starts right there and goes all the way.
Buradan inin, ışıklardan sola dönün okyanus kıyısına ineceksiniz, yol oradan başlayıp devam eder.
It's all right there in your face.
Hepsi tümüyle orada, yüzünde.
- It's all right, yeoman. Sensors show there's something there.
Sensörler bir şey gösteriyor.
No, stay there, I can manage just fine, it's all right.
Ben hallederim, sorun değil.
While you're there, could you tap it three times, " Pat! All right. Pat!
Hazır oradayken, Benim için hedefi üç kez tıklatır mısınız, Pon, pon, pon!
- It's all right. It's in there.
- İçeride.
Everything's gonna be all right in there, isn't it?
Herşey yolunda gidecek, değil mi?
It's up there all right.
Orda tepede.
It was the magnetic pole of my desire, the precise point where, if I could pursue this desire, I'd have placed my hand. And right there is where her boyfriend had his hand. In all his innocence and insipidness.
Kesin olan tek bir şey varsa, arzularımı mıknatıs gibi kamçılayan Gilles'in elleri Claire'in dizlerinde gezerken,... o masumane ve donuk dokunan... ellerin yerinde olmak istememdi.
All right, boys, let's break it up back there.
Pekala, çocuklar, hadi bitirelim.
That's what it's all about, you know. That's the whole thing right there.
Aslında burada önemli olan da bu, anla işte.
It's all in the folder right there in the glove compartment, if you wanna take a look at it.
Bakmak istersen torpidodaki kılavuzda hepsi yazıyor.
I've been listening to that over and over again. It's all right in there.
Onu tekrar tekrar dinledim ve herşey tamam gibi.
it's all right 8832
it's all in your head 59
it's all good 878
it's all gone 158
it's all my fault 457
it's all over 506
it's all yours 403
it's all bullshit 56
it's all fine 67
it's all lies 56
it's all in your head 59
it's all good 878
it's all gone 158
it's all my fault 457
it's all over 506
it's all yours 403
it's all bullshit 56
it's all fine 67
it's all lies 56
it's all the same to me 49
it's all there 302
it's all 182
it's all about you 62
it's all clear 95
it's all over the place 28
it's all your fault 188
it's all i have left 24
it's all done 65
it's all you 92
it's all there 302
it's all 182
it's all about you 62
it's all clear 95
it's all over the place 28
it's all your fault 188
it's all i have left 24
it's all done 65
it's all you 92