It's been tradutor Turco
52,852 parallel translation
And, um, it's been a while.
Ve bayağı oldu.
It's like this giant weight's been lifted off my shoulders.
Sanki omuzlarımdan büyük bir yük kalktı.
It's been my experience... that drugs usually make things worse.
Tecrübelerime göre, uyuşturucular işleri genelde daha kötü yapar.
It's been a while since you've had sleep paralysis.
Uzun süredir uyku felci yaşamamıştın.
- It's been a rough couple weeks. - No, what's going on?
- Zor birkaç hafta geçirdim.
It's been so long since I've talked to someone, I...
Birisiyle konuşmayalı o kadar uzun zaman oldu ki...
It's been a cold, dark year.
Soğuk ve karanlık bir yıl oldu.
Oh, nah, it's been in worse places.
Kalsın, daha pis yerlere girdi.
Chuck... This has been going on for eight days now, and really, no indication that it's going to work.
- Chuck bu işe başlayalı sekiz gün oldu ve gerçekten işe yarayacak gibi görünmüyor.
Oh, it's been vented.
Delinmiş resmen.
It's just that I've been...
- Sadece son zamanlarda tek başıma kararlar almaya çalışıyorum.
What's it been, six, maybe eight years?
Kaç yıI oldu, sekiz falan mı?
It's been awhile since you made the trek.
Yolculuğa çıkalı uzun zaman oldu.
It seems that you've been disappointed with Rebecca's choices for a long time now.
Rebecca'nın seçimlerinden uzun zamandır rahatsızsın anlaşılan.
Look, we had ten years together, and sure... I may have been hard on you, but... It's because I loved you, son.
Birlikte on sene geçirdik ve kabul ediyorum, sana katı davranmış olabilirim ama hep sevdiğimden yaptım oğlum.
I hid in an empty classroom until everybody left, and, luckily, I found a band uniform to wear, but, in hindsight, it probably would've been less embarrassing to just be naked.
Herkes gidene kadar boş bir sınıfta saklandım ve şans eseri bir bando üniforması buldum ama şimdi düşünüyorum da çıplak olsam herhalde daha az utanırdım.
Which is funny, because it's always been my wish to get to know my daughter.
Komiktir, çünkü her zaman olmuştur Benim kızımı tanımak istemem.
It's been sent to the Iron Sisters to be purified.
Tamir edilmesi için Demir Kardeşler'e gönderdik.
look, it's been a really hard time for me lately. OK, whoa!
Bu fazla açık sözlü oldu.
It's been leaving this on its victims.
Kurbanlarının üstüne bunu bırakıyor.
He wouldn't have been able to use it for a second time.
- Onu ikinci bir defa kullanmış olamaz.
It's been ages.
Görüşmeyeli yıllar oldu.
Maybe's that been the problem, approaching it from a mystical vantage instead of leaning into our strengths,
Belki de hatamız budur, güçlü yanlarımıza yönelmek yerine ona mistik bakış açıdan yaklaşmamız.
Now, it's possible the box could contain his son's birth certificate and the like, but... Given the exotic nature of the care that's been taken here,
İçinden oğlunun doğum belgesi de çıkabilir ama bu uğraşıya bakarsak bence...
For the past 3 years, you've been trying to understand it because you're afraid of what happened to you and of what you've become, so you're running from it.
Geçtiğimiz 3 sene boyunca bunu idrak etmeye çalışıyordun çünkü başına gelen olaydan ve dönüştüğün şeyden korkuyordun bu yüzden ondan kaçıyorsun.
Everything leaves behind a digital shadow, and I've been scouring the dark web, trying to find it.
Her şey dijital bir gölge bırakır ve ben de dark webi tarayıp bulmaya çalışıyorum.
It's been on offer for two years near about.
İki yıldır alıcı bekliyordu.
Well, it's been did.
Aynen öyle.
Sadie's always been such a girly-girl, so it's pretty straight-forward, thank God.
Sadie hep tam bir kız olduğundan ne isteyeceği belli, neyse ki.
The workmen have been using this one, and they leave the toilet seat up all the time, it's disgusting.
Buradakine işçiler giriyor. Tuvalet kapağını açık bırakıyorlar. İğrenç bir şey.
Yeah, dude, a little over a month but you're treating it like it's been two years.
Evet, bir ayı biraz geçti ama iki yıl geçmiş gibi davranıyorsun.
I'm in this new relationship and it's just been really tough being here...
Yeni bir ilişkiye başladım ve burada, ondan uzakta olmak
Mike's been good to me, but... I don't know how Ty would feel about it.
Mike bana karşı hep iyi oldu ama Ty bu konuda ne hisseder bilemiyorum.
I think it's been my ability to persevere.
Bence önüme bakabilmeye olan yeteneğimden dolayı.
It hasn't been used in any prior crime.
Yok. Hiçbir ciddi suçta kullanılmamış.
I got to tell you, buddy. It's been a little hard to keep track.
İtiraf edeyim dostum, takip etmek biraz zor oluyor.
I've been striking out at getting a location off this, but someone with a cell phone at some point must have entered this room, which means there should be pictures of it on your database.
Görüntülerdeki konumu bulmaya çalışıyorum ama telefonu olan biri mutlaka bu odaya girmiştir yani veritabanınızda görüntüler eşleşecektir.
Felicity's says it's been abandoned for about a month due to some toxic gas leak.
Felicity'nin dediğine göre, yaklaşık 1 aydır zehirli gaz sızıntısı yüzünden terk edilmiş haldeymiş.
It's been years.
Yıllar oldu.
It may only be a matter of time before Valentine realizes he's been had.
Valentine'ın anlaması artık an meselesi.
It's been a bit of a work in progress.
Birazcık ilerleme kaydetti.
It's been a long time.
Uzun zaman oldu.
It's been on earth before.
- Daha önce de dünyadaydı.
Well, as you say, it couldn't have been her that gave that address out because she was abroad, so could it have been you?
Söylediğiniz gibi anneniz yurt dışındaymış adresi veren o olamaz. Siz vermiş olabilir misiniz?
So, cos a few unfortunate people made some stuff up, suddenly it's all made up, again, like it has been for the last 50 years.
Yani, bir kaç kötü kişi bir şeyler uydurdu diye birden hepsi uydurma oldu yine. 50 yıldır böyle sanki.
- It's been really helpful.
- Çok yardımı oldu.
He lost his wife a couple of years ago... and he's been finding it hard.
Bir kaç sene önce eşini kaybetti bu ona epey zor geldi.
Oh, it's been a few years now.
Bir kaç yıl oldu.
Apparently your lot told him you couldn't do anything because it had been her choice to become a child prostitute - - a phrase it should be fucking illegal to even use.
Sizinkiler ellerinden bir şey gelmediğini söylemişler. Çünkü çocuk fahişe olmak onun kendi seçimiymiş. Bu cümle yasa dışı olmalı.
'And that's it, you see, because for me, I think their whole lives have been one long, indescribably brutal punishment, and I just can't see why we would punish them further.
İşte bu, görüyorsun, çünkü bence hayatları tarifsiz acı dolu bir ceza olarak geçmiş zaten.
- It's been a while.
- Uzun zaman oldu.
it's been so long 173
it's been a while 672
it's been a long day 229
it's been a pleasure 97
it's been a long time 584
it's been forever 36
it's been too long 172
it's been a long time coming 29
it's been awhile 61
it's been a year 51
it's been a while 672
it's been a long day 229
it's been a pleasure 97
it's been a long time 584
it's been forever 36
it's been too long 172
it's been a long time coming 29
it's been awhile 61
it's been a year 51