It's just tradutor Turco
135,780 parallel translation
Aah! It's just kidney stones! Aah!
Sadece böbrek taşı!
It's just... You know what? It's easier if I show you.
Kendim göstersem daha kolay olacak.
It's just, you're gonna need to breathe.
Derin bir nefes almanı istiyorum.
If you don't have anything to contribute, I suggest you pretend it's just a normal day and go and be pointless on your own turf.
Eğer katkıda bulunacak bir şeyin yoksa,... sana normal bir günmüş gibi davranmanı ve kendi anlamsız çöplüğüne gitmeni öneririm.
And he kept saying, "It's just blood."
Ve şöyle demişti, "Bu sadece kan."
It's just blood. "
"Bu sadece kan."
Aw, it's just Mike.
O sadece Mike.
It's just down at the end.
Yolun sonunda.
It's just blood.
Bu sadece kan.
Well, it's just, um...
Neden? Şey, sadece, şey...
it's just he wasn't in his room.
sadece odasında değildi.
It's just, in the commercials, twins always have gum.
Reklamlarda, ikizlerin yanında hep sakız oluyor da.
It's just when I'm trying to buy weed, I don't want to talk about shit like that.
Ama ot satın alırken bu muhabbetleri yapmak istemem.
It's probably just God's way of telling me to get a new car. "
Tanrı, bana bu vesileyle yeni araba almamı söyledi. " dedi.
Law school was worth it just for this moment.
Sırf bu an için bile hukuk okumaya değdi.
It's just not practical.
Hiç pratik değil.
It's just you and me now.
Şimdi sadece sen ve ben varız.
Jules, it's not, it's just that I...
Jules, durum bildiğin gibi değil...
It's just this thing at work, you know?
İyiyim. Sadece işle ilgili bir şey.
Now it's hard to hear her, but she just keeps repeating herself.
Şimdi onu duymak zor ama söylemlerini tekrarlıyor.
It's just not the best time.
Sadece iyi bir zamanlama değil.
It's just...
Bu sadece...
It's not just Mom on the line anymore.
Artık tek tehlikede olan annem değil.
It's just not worth risking everything that you have.
Elindeki her şeyi bunun için riske atmaya değer mi?
It's just that there's this pesky little protection spell surrounding the town.
Kasabayı çevreleyen küçük sinir bozucu... bir koruma büyüsü var.
It's just like when you needed the crutch to walk.
Tıpkı yürümek için değneklere ihtiyaç duyduğun zamanki gibi.
It's just, what I have to say isn't exactly easy, and I'm not entirely sure how you're gonna react.
Söylemek zorunda olduğum şey kolay sayılmaz... ve nasıl tepki vereceğini bilemiyorum.
It's just you and me.
Sadece sen ve ben.
- I'm sorry. - It's just--you see- -
- Sadece gördüğün gibi...
It's all good, rooster. Just breathe through it.
Her şey yolunda Rooster.
Dude. Chill. It's just a prank.
Dostum sakinleş, sadece bir şaka.
That's just how I do it.
Ben adamı böyle yaparım.
Well, it's just kind of customary to help out a fellow smoker in need.
İhtiyacı olan düzenli bir içiciye yardım etmek bir tür gelenektir.
Okay. And that's even worse, it just means you couldn't dance.
Ve bu dans... edememenden bile kötüydü.
It's just... it's embarrassing, that's all.
Küçük düşürücü hepsi bu. Evet katılıyorum.
It's very embarrassing. Let's just keep our voices down, okay?
Sesimizi alçaltalım olur mu?
It's like nails in a blender. Let's just get inside and pass out, and then...
Haydi içeri geçip sızalım sonra da...
It's just taking forever.
- Altyapı hazırlıyorum.
It's just- - it's been a little bit of an adjustment period, but I can-I can do this, I got this.
Sadece ufak bir geçiş evresi yaşandı ama bunu yapabilirim, yaparım.
Yeah, it's coming. Chip is just a little tied up at the moment.
Sadece, Chip şu an biraz meşgul.
It's just... it's just gonna take a little bit longer, that's all.
Sadece biraz daha zaman alacak, hepsi bu.
No, everyone just... hold it together, it's- - it's all good.
Herkes... Herkes tutsun... Sorun yok.
Listen, Just clean up your act or else It's back to the minivan, okay?
Kendine çeki düzen ver yoksa minivana geri dönersin.
No, that's... That's not... How it works, just...
Hayır, o şekilde yapmıyoruz.
It's just the way I like it.
Tam sevdiğim gibi.
I didn't want it just hanging out
Şifonyerin üstünde bir tane kalmış benimle...
- Second, she'd think "cigarette." - It's just that they...
İkinci kez aklına "sigara" geldi.
- What? Well, I just think it's crazy for all of us to take the fall for this.
Bence bu yüzden hepimizin başının yanması saçmalık.
I just mean it's too late to get it back on track.
Sadece, hayatını yoluna koyman için artık çok geç.
Okay, first of all, you got to understand what it was like when we were first starting out, when we were just... just beginning to launch our company.
Tamam, en başta, sıfırdan kurduğumuz zamanları anlamalısın. Şirketimizi lanse etmeye ilk başladığımız zamanları.
Once we were out of range, it just let us go.
Menzili dışına çıktığımızda, kaçmamıza göz yumdu.
it's just us 148
it's just sex 51
it's just a game 119
it's just me 474
it's just the beginning 44
it's just a joke 49
it's just a dream 89
it's just business 103
it's just amazing 21
it's just that 910
it's just sex 51
it's just a game 119
it's just me 474
it's just the beginning 44
it's just a joke 49
it's just a dream 89
it's just business 103
it's just amazing 21
it's just that 910