It's just as well tradutor Turco

It wasn't just his own wife... but that man betrayed my Kingdom as well.

O adam sadece karısına değil Krallık'ıma da ihanet etti.

Perhaps it's just as well that we don't know.

Belki de bilmememiz daha iyidir.

Well, maybe it's just as well you didn't tell him.

Belki söylemediğin daha iyi.

Well, it's just as well.

İsabet olmuş.

No one's interested in my adventure but Jerry, who knows it's innocent... just as well as he knows that he just got back from Florida.

Dünkü maceram Jerry'den başkasını ilgilendirmez. O masum olduğumu biliyor. Tıpkı az önce Florida'dan döndüğünü bildiği gibi.

- Well, it's just as catching.

- Çok bulaşıcı bir şey.

It's just as well.

İyi olmuş.

It's just as well.

Ama olsun.

It's just... Well, as long as I'm an outlaw anyways, maybe I can do something.

Sadece kaçak olduğum sürece bir şeyler yapabilirim.

It's just as well not to worry them... ... with more evidence than they can conveniently deal with.

Bu yüzden üstesinden gelebileceklerinden daha çok kanıtla onları kaygılandırmamak en iyisi.

Possibly, it's just as well.

Belki de, böylesi daha adil.

No, Pinky won't talk, but it's just as well I'm dead.

Evet Pinky konuşmaz ama iyi ki ölmüşüm.

Maybe it's just as well.

Belki de öyle gelmiştir.

Maybe it's just as well it happened this way.

Belki böylesi herkes için daha iyi olur.

Well, sir, I don't know as I know just how to put it but she's kind of a delightful-looking young lady.

Isabel'i mi? Size nasıl ifade edeyim, bilmiyorum. O...

Well that's just as it should be.

Olması gerektiği gibi.

- It's just as well.

- Aman ne iyi.

Well, it's just as well he knows.

Tam da bizim şüphelendiğimiz gibi.

- Shopping. It's just as well.

- Alışverişe çıktı.

It's just as well you know.

Gördüğün gibi.

It's just as well.

Önemli değil.

Maybe it's just as well.

- Diğerleri de çağırıyor.

Well, he's just not your type... and you know it as well as I do.

O senin tipin değil. Bunu sen de ben de biliyoruz.

- Maybe it's just as well.

- Belki böylesi daha iyidir.

Well, it's just that how do I know it's as easy as Max says?

Şey, Max'in dediği kadar kolay olacağından nasıl emin olabilirim?

It's still early but I might just as well walk get to work

- Artık korkmuyorsun değil mi? - Korkmuyorum anne.

Well, I suppose it's just as well.

Sanırım benim de işime yarar bu.

It's just that my mother always told me... that if a girl could be at a party for 30 minutes... without getting a man to talk to her... she might just as well go on home and shoot herself.

Annemin bana her zaman söylediği bir söz vardır... eğer bir kız bir partide 30 dakika içinde... kendisiyle konuşan bir adam bulamadıysa... en iyisi evine gidip kendisini vurmalıdır.

- No, but it's just as well.

- Bu doğru değil ama önemi yok.

It's better just as well.

Böylesi daha iyi.

Well... as I said, it's just a matter of time.

Eh dediğim gibi, sadece zaman meselesi.

Well, it's just that I'm a doctor, and you know, a doctor's wife never has as much time...

- Şey, geçici olarak öyle. Sorun benim doktor olmam ve doktor eşlerinin asla vakitleri olmuyor.

It's just that I know Martha would want you to take care of her boys, as well as her girls.

Biliyorum ki Martha kızları kadar oğluyla da ilgilenmeni isterdi.

Mr. Vinton, perhaps it's just as well you've done this.

Mr. Vinton, belki yine de yapmış olsan iyi olur.

Well, it's just that it's harder for him to be as simple as he was with all those generals and senators and political big shots hanging around him.

Etrafında sürekli onca general, senatör ve önemli politik kişiler varken önceden olduğu gibi sıradan olmak, onun için daha zor artık.

Maybe it's just as well.

Belki böylesi daha iyi.

Well, then remember this, if the brain can play one sort of trick on you, it can play another, just as it's doing now.

Öyleyse, şunu anımsa, beyin sana bir tür oyun oynayabiliyorsa, tam da şimdi olduğu gibi, bir oyun daha oynayabilir.

Well, I suppose I must just do as he says, try to relax and not think about it.

Şey, sanırım, tam da onun dediğini yapmalıyım, rahat olmağa çalışıp onu düşünmemek.

Maybe it's just as well we're calling it off.

Belki böylece onu uzak tutmaız iyi olur.

Well, perhaps it's just as well.

Şey, belki öyledir.

So Mr. Piper could have done it just as well as anyone else.

Bu nedenle Bay Piper başka herkes gibi Bay Piper da yapmış olabilir.

Of course he does. It's just as well.

Elbette var.

It's just as well, because I'm gonna take all the prizes anyway.

Ama neyse ki tüm ödülleri ben tek başıma kazanacağım.

" Maybe it's just as well.

" Belki böylesi daha iyi.

Well, let's just sum it up by saying... that the reader's interest must always be captured... as soon as possible in the lead.

Giriş bölümünde, okuyucunun ilgisini... mümkün olduğunca çabuk çekmek gerekir... diyerek bugünkü dersi özetleyelim.

Perhaps it's just as well.

O benden buraya gelmemi ve kendisi için seninle konuşmamı istedi.

He wanted to come back here.

Perhaps it's just as well.

It's just as well we all had a good night's rest. Alec, take this down.

İyi ki dün gece güzelce dinlenmişiz.

Listen, with that deal, it's just as well.

Dinle, bu anlaşma olsa da olur olmasa da.

It's just as well it didn't work.

Duşun çalışmaması iyi oldu.

Well, it's just as I was telling Fritz.

Tam da Fritz'e söylediğim gibi.