It's my problem tradutor Turco
748 parallel translation
It's my problem.
Bu benim sorunum.
It's not all my problem.
Tamamen benim sorunum sayılmaz.
Now I know my problem, and it's up to me to change your mind.
Şimdi problemimi biliyorum ve senin bu konudaki fikrini değiştirtmek bana bağlı.
It's my own personal problem, and I'll come out of it.
Bu benim kendi kişisel problemim ve bundan kurtulacağım.
Stop saying it's not my problem.
Benim derdim olmadığını söyleme.
- It's my problem.
- Bu benim sorunum.
Mind your own business. It's my problem.
Siz kendi işinize bakın.
It's the only Sane answer to my problem.
Bu benim sorunuma en akıllıca çözüm.
It's not my problem, it's yours.
Benim sorunum değil, senin sorunun.
It's up to my - I got a problem!
Zor durumdayım.
That's not my problem. I'm well out of it now.
Benim problemim değil.
It's obvious that you've surmised my problem, Doctor, and my compliments on your insight.
Sorunumu tahmin ettiniz Doktor. Sezginiz için tebrik ederim.
It's my problem!
bu benim görevim!
Look, thank heavens it's not my problem.
Neyse ki benim sorunum değil.
That's my opinion, but not many Resistants would agree with it.
Bir adam öldü diye problem çözülecek değil.
No, no, it's not my problem.
Hayır, benim sorunum yok.
It's not my problem.
Beni ilgilendirmez.
I'm not surprised. It's because of my weight problem.
Kilo sorunumdan dolayı.
It's also my problem to find somebody who might even have a motive to kill Mr. Wagner.
Wagner'i öldürmek için kimin geçerli bir nedeni olduğunu bulmak benim görevim.
That's not my problem, is it? No, sir.
- Bu benim sorunum değil.
It's also my problem to find somebody who might even have a motive to kill Mr. Wagner.
Wagner'i öldürmek için kimin geçerli bir nedeni olduğunu bulmak da benim sorunum.
Some goddamn putz slashed my goddamn tires... that's the trouble. Can you believe it?
Lanet olsun biri lastiklerimi kesmiş... problem burda.
It's my big problem.
Bu benim için büyük bir problemdi.
It's not my problem.
Bu benim sorunum değil.
Well, gentlemen, in my opinion, if we send him back to Pendleton or... we send him up to Disturbed, it's just one more way of passing on our problem to somebody else.
Evet beyler, benim fikrimce, onu Pendleton'a geri yollamak ya da başka bir hastaneye göndermek alt tarafı sorunumuzu bir başkasına aktarmak olur.
It's my problem too.
Bu benim de sorunum.
It's not my problem.
Bu benim problemim değil.
My dear young, young man, it's Nogow who's the heart of our problem.
Sevgili genç adam Nogow sorunumuzun merkezi zaten.
Fortunately it's not my problem.
Neyse ki o benim sorunum değil.
It's not my problem.
Benim sorunum deği.
It's my problem.
Bu benim sorunum. Halledebilirim.
If they're a benefit, it's not my problem.
Yararlilarsa beni ilgilendirmezler.
Go home. Now it's my problem.
Sen eve git, bu artık benim sorunum.
That's all I'm saying. If I hate my life, it's my problem.
Hayatımdan nefret etmek benim sorunum.
It's my problem
Bu benim sorunum.
The problem is not my talent, it's you.
Sorun yeteneğim değil, sensin.
- It's my big problem as a decorator.
- Bu benim dekoratör olarak en büyük sorunum.
It's my problem to deal with.
O, ile ilgilenmek için problemimdir.
That's good, Charlie, because if he thinks I'm gonna beef on him and he questions my honor, it's gonna become his problem, do you understand?
İyi olur, Charlie... çünkü eğer onu gammazlayacağımı düşünüp şerefimle oynarsa... bu onun sorunu olacak, anlıyor musun?
It's a problem I have to work out on my own.
Bu, kendim çözmem gereken bir sorun.
It's your problem and none of my business
Bu senin sorunun, beni ilgilendirmez.
Don't worry about it. It's not your problem. Yes, it is my problem.
( Çavuş Dedektif Frank Arriola ) Orasını bana bırak, orası senin sorunun değil ( Tico Arriola ) Evet, benim sorunum!
It's not my problem anymore.
Bu benim meselem değil artık.
- Because it's my problem, too.
- Çünkü o benim de problemim.
It's not my problem.
Benim sorunum değil.
That's not my problem, it's yours.
- Bu benim sorunum değil. Sizin.
- That's not my problem. - It's not your problem?
- Bu benim sorunum değil.
You know what the problem is? I went to my dentist yesterday, and he gave me Novocaine, and the first thing you know, I bit the inside of my cheek without knowing it.
Ben dün dişçime gittim, bana Novokain verdi, ve bildiğiniz ilk şey, bilmeden yanağınızın iç tarafını ısırmanız.
Then it's my problem.
O zaman benim derdim.
This Cady is planning to rape my wife, but it's not your problem?
Cady karıma tecavüz etmeyi planlıyor, bu sizi ilgilendirmez mi?
- It's not my problem!
- Benim sorunum değil!
it's my birthday today 36
it's my pleasure 234
it's my birthday 237
it's my fault 1190
it's my day off 56
it's my sister 92
it's my turn 253
it's my life 160
it's my dad 141
it's my brother 85
it's my pleasure 234
it's my birthday 237
it's my fault 1190
it's my day off 56
it's my sister 92
it's my turn 253
it's my life 160
it's my dad 141
it's my brother 85
it's my mother 112
it's my boyfriend 25
it's my job 398
it's my choice 57
it's my duty 52
it's my husband 56
it's my name 47
it's my 133
it's my wife 81
it's my favorite 78
it's my boyfriend 25
it's my job 398
it's my choice 57
it's my duty 52
it's my husband 56
it's my name 47
it's my 133
it's my wife 81
it's my favorite 78