It's not that i don't trust you tradutor Turco
47 parallel translation
It's not that I don't trust you, but when you're in love at my age... every man that looks at your woman is a menace.
Sana güvenmediğimden değil, ama benim yaşımda aşık olunca kadınına bakan her erkek açık bir tehdit.
It's not that I don't trust you.
Size güvenmiyorum diye bir şey yok.
It's not that I don't trust you.
Bu sana güvenmemek değil.
It's not that I don't trust you.
Size güvenmediğimden değil.
Zhiquan, it's not that I don't trust you, but...
Zhiquan, bunun güvenle alakası yok...
It's not that I don't trust you.
Bu size güvenmediğimden değil.
l mean, it's not that I don't trust you. It's just that, uh.... Well, see, uh....
Sana güvenmediğim için değil yalnızca...
It's not that I don't trust you.
- Dinle. Sorun güvenmemem değil.
It's not that I don't trust you. It's what I trust you to do.
- Bu sana güvenmediğimden değil, senin ne yapacağına güvendiğimden.
It's not that I don't trust you but I don't trust you.
Sana güvenmediğimi sanma ama sana güvenmiyorum.
It's not that I don't trust you. It...
Sana güvenmediğimden değil.
It's not that we don't trust you. I mean, we don't trust you.
Sana güvenmediğimizden değil yani sana güvenmiyoruz.
Whoah! It's not that I don't trust you...
Sana güvenmediğimi sanma...
Paul, it's not that I don't trust you.
Paul, konu sana güvenmemem değil.
- It's not that I don't trust you.
- Size güvenmediğimden değil.
Look, it's not that I don't trust you, Nina.
Bak, sorun sana güvenmemem değil, Nina.
Look, it's not that I don't trust you, or value any contributions you may have to make, or that you will make if you do join us it's just it is a rather big decision.
Bak, sana güvenmediğimden, ya da yapabileceğin katkılara değer vermediğimden değil... ya da bize katılırsan yapmak zorunda olduğun şeyler, bu büyük bir karar.
See, it's not that I don't trust you, it's just that I don't trust Conrad.
Sana güvenmediğimden değil, Conrad'a güvenmiyorum.
It's not that I don't trust you, it's just sort of an occupational hazard.
Sana güvenmediğimden değil, sadece meslekî tehlikeden dolayı.
Now, I realize that you and I don't exactly trust each other, but that's not going to make much difference if the Wraith blow the ship up, is it?
Şimdi görüyorum ki,.. ... sen ve ben tamamiyle birbirimize güvenmiyoruz ama eğer Wraith bu gemiyi patlatırsa pek bir şey farketmeyecek değil mi?
You don't trust me? - It's not that I don't trust you.
Bana güvenmiyor musun?
It's not that I don't trust you, but I cannot afford that the tabloids get a hold of this now.
Size güvenmediğimden değil tabii ama bunun hiçbir yerde duyulmasını göze alamam.
- It's not that I don't trust you, it's just...
- Sorun sana güvenmemem değil sadece- - - Hayır, hayır.
It's not that I don't trust you.
Size güvenmiyor değilim.
Yeah, it's not that I don't trust you, it's just... - Well, I don't trust you.
Evet, sana güvenmediğimden değil de, sadece neyse, sana güvenmiyor.
Paige, it's not that I don't trust you.
Paige, bu sana güvenmediğimden değil.
It's not that I don't trust you, Etienne, but I want the money before I go to jail. You have three days.
Sana güvenmediğimden değil, Etienne ama parayı hapse girmeden önce istiyorum.
- It's not that I don't trust you.
Sana güvenmediğimden değil.
It's not that I don't trust you, okay?
Sana güvenmediğimden değil.
- It's not that I don't trust you To cook healthy for Dave, it's just- -
Dave için ; sağlıklı yemekler pişireceğine inanmadığım için değil.
It's not that I don't trust you...
- Bu sana güvenmememle ilgili değil.
It's not that I don't trust you.
Sana güvenmediğimden değil.
It's not that I don't trust you, this is not about trust.
Sana güvenmediğimden değil, sorun güven değil.
It's not that I don't trust you.
Sana güvenmiyor değilim.
It's not that I don't trust you It's just...
Sana güvenmediğimden değil. Sadece...
It's not that I don't trust you.
- Sana güvenmediğimden değil.
Look, it's not that I don't trust you.
Bak, sana güvenmediğimden değil, güveniyorum.
So to be fair to you, it's not just you and your bank accounts that I don't altogether trust.
Yani, dürüst olmak gerekirse mesele sadece size ve banka hesaplarınıza güvenmemem değil.
It's not you, honey, that I don't trust.
Senin yüzünden değil tatlım, veya sana güvenmediğimden değil.
It's not that I don't trust you, but... I don't trust you.
Sana güvenmediğimden değil, Yuri ama sana güvenmiyorum.
It's not that I don't trust you not to run away, but, well..., I don't.
Kaçarsın diye güvenemediğimden kelepçelemiyorum ama işin aslı, güvenmiyorum.
It's not that I don't trust you, I do...
- Size güvenmediğimden değil, ben -
That thing with my dad this morning... it's not that I don't trust you.
Bu sabah babam ile yaşananlar sana güvenmediğim için değildi.
It's not that I don't trust you, Boyle.
Sana güvenmediğimden değil, Boyle.
- It's not that I don't trust you.
- Olay sana güvenmemem değil.
So it's not that I don't trust you, Wally, it's just I don't trust what's going on with you right now.
Yani sorun sana güvenmemem değil Wally sadece sana olanlara güvenmiyorum.