It's not that important tradutor Turco
470 parallel translation
Oh, it's not that important.
O kadar önemli değil.
- Not that it's anything important...
Gerçi önemli bir şey de yok.
Oh, it's not that important, is it?
O kadar önemli sayılmaz, değil mi?
That's not as important as his liking me, is it?
Onun benim için aynı şeyi düşünmesi daha önemli değil mi?
It's not all that important.
O kadar da önemli değil.
If you can live with it, it's not that important to me.
Eğer sen bununla yaşayabilirsen işin o tarafı benim için hiç önemli değil.
Even if that's true, it's not important.
- Bu doğru olsa bile, bir önemi yok.
It's not that important.
Bu o kadar önemli değil.
Don't worry. The important thing is that it's not serious.
Endişelenme önemli olan ciddi olmaması.
It's not really that important, is it?
Gerçekten o denli önemli değil, değil mi?
"but " it is not the burden that's important.
Ama önemli olan bu yük değildir.
It's not that important.
Kazanması o kadar önemli değil.
Do you want every word he's put into her mouth to go into the record? - It's not that important.
Ona söylettiği her sözcüğün kayıtlara girmesini mi istiyorsun?
It's not important that you made a mistake about the play.
Oyun konusunda yanılmış olman önemli değil.
The truth is that it's not important ;
Gerçek şu : Tüm bunların hiçbir önemi yok.
Oh, it's not that important.
Oh, çok önemli değil.
- I don't hate him, Dorothy, I... it's not that important to me...
- O'ndan nefret etmiyorum, Doroty... Benim için hiç önemi yok.
Something that might not interest you, but it's important to me.
Sizin ilginizi çekmeyebilir belki, ama benim için çok önemli bir şey.
No. It's not that important, is it?
O kadar da önemli değil, değil mi?
It's not that important any more.
Artık bir önemi de kalmadı.
It's the age of the mind that's important, not the body.
Önemli olan zihin yaşı, beden yaşı değil.
It's the effort that's most important, not what we achieve. lsn't it?
Önemli olan çabalamaktır, başarmak değil. Öyle değil mi?
It's not that important.
Ne önemi var?
It's not that important.
O kadar önemli sayılmaz.
Look, it's not that important.
Gerisi önemli değil.
But I can't really communicate to them about anything that's really important because they just could not understand it.
Onlarla herşeyi konuşamıyorum çünkü anlayamıyorlar beni.
It's very routine, not that important...
Olağan bir şey, pek önemli değil...
But that's not important, is it?
Fakat bu önemli değil, değil mi?
It's not so much that he stopped, but that he stopped only once that is important.
Durup durmaması değil sadece bir kez durmuş olması çok önemli.
In the finished article, the only thing that's important is whether it moves you or not.
Sözün özü, ortaya çıkan şey sizi eğlendiriyor mu, eğlendirmiyor mu... Mesele bu.
But it's equally important and not so easy to recognise that the man who assayed gold was also more than a technician.
Ancak öte yandan altını işleyenin bir teknisyenden daha fazlası olduğunu ayırt etmek hassas bir göz istiyor.
It's obvious that notice is not important here.
Şu çok belirgin ki, bu durumda bir bildirimde bulunmak önemli değil...
But it's not his death that's important. It's who appeared to have killed him.
Ama önemli olan ölümü değil, onu kimin öldürdüğü.
It was a strange thing stops if to make in the way of the war, that not yet it was earns, with an important ally, but made it.
Bu hiçbir suretle kazanılmamış savaşın orta yerinde önemli bir müttefiğe yapılan ilginç bir hareketti. Ama yaptı.
It was a crashing disadvantage to me in the 1942 campaign in that I hadn't got a wireless set which would contact my air support in Rangoon, and, therefore, believe it or not, the only thing I could do was to tap in onto the railway telephone line, get the babu in the post office in Rangoon, and try and persuade him that it was vitally important for me to be put on to air force headquarters.
1942 seferinde benim için en vurucu dezavantaj Yangon'daki hava desteğimizle irtibatı sağlayacak kablosuz bir setimiz olmayışıydı ve bu sebeple, inanın ya da inanmayın yapabildiğim tek şey demiryolunun telefon hattına girmek Yangon'daki Babu isimli adama bağlanmak ve onu, hava kuvvetleri karargahımıza bağlanmanın hayati derecede önemli olduğuna ikna etmekti.
It's not the size that's important, but your knowledge of its contents.
Mesele İncil'in büyük olması değildir, içeriğini bilmek önemlidir.
And we're not after you to change your whole lifestyle, but doesn't it ever bother you that the most important organisation in Stepford is sexually archaic?
Ve senden tüm yaşantını değiştirmeni istemiyoruz zaten. Ama Stepford'daki en önemli organizasyonun cinsel açıdan çağdışı olması seni hiç mi rahatsız etmiyor.
I guess it's not that important.
O kadar önemli değilim, sanırım?
It is not the Galilean's words that are important. The so called miracles, even the fact the frenzied crowds hail him as the messiah, it's not important.
Sözde mucize denilen bu Galilee'sinin sözleri önemli değil, halkın onu Mesih olarak selamlaması da önemli değil.
It doesn't matter, I know it's not true, and that's the most important thing,
Ama arzu edersen ona çizme de diyebilirsin. İstediğin her ismi verebilirsin.
It's a big building with patients, but that's not important.
İçinde hasta olan bir bina, ama bu önemli değil.
I know it's not true, and that's the most important thing.
Gerçek olmadığını biliyorum, önemli olan da bu.
It's about an man who catches this fish, but that's not important now.
Balık tutan biriyle ilgili ama bu önemli değil.
That's it. The important thing is not to lose faith.
Evet, moralimizi yüksek tutmamız çok önemli.
Some of you may feel that the cormorant does not play an important part in the life of the school, but I would remind you that it was presented to us by the corporation of the town of Sudbury to commemorate Empire Day, when we try to remember the names of all those from the Sudbury area who so gallantly gave their lives to keep China British.
Bir kısmınız karabatağın okulumuzda... önemli bir rol oynamadığını düşünebilir, ama şunu hatırlatayım ki... bu karabatak bize, Sudbury Belediye Meclisi tarafından... İmparatorluk Günü anısına hediye edilmiştir. Unutmayın ki o gün, Sudbury yöresinden olup...
I guess it's not that important.
O kadar önemli olmasa gerek.
Yes, but it's curious, is it not, that a man should draw up so important a document in so haphazard a fashion?
Bu adamın böylesi önemli bir belgeyi gelişigüzel bir şekilde hazırlamış olması tuhaf değil mi?
Listen, Brick, it's very important that you do not go out on that stage tonight.
Dinle Brick, bu çok önemli bu gece sahneye çıkmamalısın.
Hey man, I'm not worrying about it. I just think that it's important to know the signals for incoming rounds, all right?
- Sadece saldırıdan haberdar olmak istiyorum.
We don't have to have thanks from anybody, because it's... That's not important.
Hiç kimseden teşekkür almamız gerekmiyor, çünkü... önemli değil.
Besides, it's not that important.
Hadi Barry, o kadar önemli değil.
it's not fair 795
it's not 5855
it's not that difficult 19
it's not bad 367
it's not your fault 1412
it's not that good 18
it's not funny 753
it's nothing 2788
it's not mine 359
it's not a big deal 561
it's not 5855
it's not that difficult 19
it's not bad 367
it's not your fault 1412
it's not that good 18
it's not funny 753
it's nothing 2788
it's not mine 359
it's not a big deal 561
it's nothing fancy 21
it's nothing new 26
it's nothing i can't handle 24
it's not like that 768
it's nothing personal 210
it's not that bad 484
it's not my fault 634
it's not really my thing 26
it's nothing special 39
it's not important 386
it's nothing new 26
it's nothing i can't handle 24
it's not like that 768
it's nothing personal 210
it's not that bad 484
it's not my fault 634
it's not really my thing 26
it's nothing special 39
it's not important 386