It's nothing i can't handle tradutor Turco
35 parallel translation
It's nothing I can't handle. "
"İdare edemeyeceğim bir şey değil."
Well, if they're anything like the savages I've fought before, it's nothing I can't handle.
- Eh, daha önce savaştığım vahşilere biraz olsun benziyorlarsa, baş edemeyeceğim bir şey yok demektir.
Mr. Tuvok has a serious concussion, but it's nothing I can't handle.
Bay Tuvok'da ciddi bir beyin sarsıntısı var, ama elimden gelebilen bir şey yok.
No, it's nothing I can't handle.
Başa çıkamayacağım bir şey değil.
Maybe I've gained a pound or two, but it's nothing I can't handle.
Bir iki kilo almış olabilirim ama sorun değil.
But I haven't put anybody else at risk and it's nothing that I can't handle.
Ama hiç kimseyi riske atmadım ve hiçbiri başa çıkamayacağım bir şey değildi.
- It's nothing I can't handle.
Baş edemiyeceğim birşey değil.
It's nothing I can't handle by myself.
Kendi başıma hallederim.
It's nothing I can't handle.
Halledemeyeceğim bir şey değil.
It's nothing I can't handle, mom.
Halledemeyeceğim bir şey değil, anne.
But it's nothing I can't handle.
Ama ilgilenemeyeceğim bir şey değil.
But I told you where I'm at right now and... if you can't handle it, there's nothing I can do about it.
Ama sana durumumu belirttim, bunu kabullenemiyorsan, yapabileceğim birşey yok.
It's nothing I can't handle, but I'm glad you're here.
Halledemeyeceğim bir şey değil ama burada olduğuna sevindim.
It's nothing I can't handle, right?
Halledemeyeceğim bir şey değil, değil mi?
Oh, I'm fine, it's nothing I can't handle.
Ben iyiyim bişey yok
It's nothing I can't handle.
Halledemeyceğim bir şey değil.
- It's nothing I can't handle.
- Başa çıkamayacağım bir şey değil.
Oh, I also got a call from some reporter about some kind of voting irregularities in Ohio, - but it's nothing I can't handle.
- Bir de, bir gazeteci arayıp Ohio'daki seçimlerde usulsüzlük yapıldığını söyledi ama bu konuyla ben ilgilenirim.
Oh, it's nothing I can't handle.
Kaldıramayacağım kadar kötü değil.
Like I said, it's nothing I can't handle.
Dediğim gibi, üstesinden gelemeyeceğim bir şey yok.
The pain is quite intense at times, but it's nothing I can't handle.
Ağrı bazen şiddetleniyor, ama baş edemeyeceğim bir şey değil.
I mean, it's nothing I can't handle myself.
Demek istediğim, halledemeyeceğim bir şey değil.
It's nothing I can't handle.
- Halledemeyeceğim şeyler değil.
It's nothing i can't handle.
Halledemeyeceğim bir şey değil.
No. No, it's nothing I can't handle.
Hayır, halledemeyeceğim bir şey değil.
It's nothing I can't handle.
- İdare edemeyeceğim bir şey değil.
It's nothing we can't handle. I'm sure.
Üstesinden gelemeyeceğimiz bir şey değildir.
It's nothing I can't handle.
- Başa çıkamayacağım bir şey değil.
It's nothing I can't handle.
Başa çıkamayacağım bir şey değil.