It's so obvious tradutor Turco
385 parallel translation
I didn't hear about it, but seeing how you act, it's so obvious.
Duymadım ama davranışlarına bakınca çok belli oluyor.
It's so obvious!
O kadar belli ki!
He's so obvious about it.
O kadar belli ediyordu ki.
So, it's quite obvious that he wants it solved.
Öyleyse olayın çözülmesini istediği aşikar.
There must be some clue and it's probably so obvious that we've all overlooked it.
Bir ipucu olmalı, bu ipucu muhtemelen o kadar göz önünde ki, hepimizin gözünden kaçtı.
Sure, it's so obvious
Elbette, bu çok âşikar.
It's obvious you don't want us to go, so we won't.
Gitmemizi istemediğin çok açık, biz de gitmeyiz.
- It's not so obvious... goodbye.
- Etmemek elde değil! Hoşça kal.
It's so obvious
Her şey gün gibi ortada.
It's so obvious, it's disgusting.
Bu kadar çıkarcı olmaları ne iğrenç.
It's so obvious.
Planı çok belli değil mi?
It's out of the question for obvious reasons, so I recommended you and she agreed.
Bilinen nedenlerden dolayı bu söz konusu olamazdı ben de seni önerdim ve kabul etti.
Why are you so intent on marrying me... when it's perfectly obvious I'm indifferent to you... and all of the so-called advantages you have to offer?
Benimle evlenmeye neden bu kadar heveslisin? Oysa benim sana ve bana sağlayabileceğin adına çıkar dedikleri her şeye karşı kayıtsız olduğum besbelli.
You are so stubborn. lt's obvious that we're doing it because we must.
Çok inatçısın. Yapmamız gerektiği için yaptığımız çok açık.
And it's only so they can give in to their passions, because no one can deny the obvious.
Bunun tek sebebi de ihtiraslarının esiri olmalarıdır. Çünkü kimse aşikâr olanı inkar edemez.
It's all so obvious.
Çok açık.
It's so obvious!
Çok açık!
It's so obvious, I've seen the light.
Gün gibi ortada, sonunda hidayete erdim.
Look, it's obvious she doesn't wanna talk to you so why don't you just drop it?
Bak. Belli ki seninle konuşmak istemiyor. Artık şunu keser misin?
That's so obvious, he's bound to think it's a trap.
Bunun kesinlikle bir tuzak olacağını düşünecektir.
Yes, or it's so obvious that he's bound to think it can't be a trap.
Evet, yada bunun kesinlikle bir tuzak olamayacağını düşünecektir.
It's so obvious, it's bound to be a trap.
Bu kesinlikle bir tuzak.
It's so obvious, it could not possibly be a trap.
Bu kesinlikle bir tuzak olamaz.
It's all so obvious.
Tabii, her şey ortada.
He just need some exhaust, it`s so obvious.
biraz boşalmaya ihtiyacı var, bu çok açık.
It's not quite so obvious how I should handle it.
Nasıl ele alacağım o kadar aşikar değil.
Mr. Bartokomous I think it's rather obvious that you're an immigrant so let's stop beating around the bush.
Bay Bartokomous... Bir göçmen olduğunuz ortada sanırım. Bu yüzden lâfı ağzımızda gevelemeyi bırakalım.
In spite of the unfavorable prize, a great deal of money has been placed upon him, so it is obvious, therefore, that there are many people with the strongest interest in preventing Silver Blaze from being there at the fall of the flag.
Avantajsız ödüle rağmen üzerine bir hayli para yatırıldı bu yüzden Silver Blaze'in yarış başladığında orada olmasını engellemek isteyen birçok insan olduğu çok açık.
Well, it's obvious that you're not going to guess, so I'll have to show you.
Bazen, Kel, Beyninin durduğunu duyabiliyorum.
It's so obvious.
O kadar belli ki.
- It's so obvious.
- Bu çok açık.
It's so obvious.
Öyle açık ki.
Sometimes it's so obvious to me why mom left.
! Baba, annemin seni neden terk ettiğini bazen çok iyi anlıyorum.
It's obvious that by alienating Riker, you alienate Baran and yet you continue to do so.
Açıkça ortada ki Riker seni Baran dan uzaklaştırıyor. Ve sen bunu yapmaya devam ediyorsun.
It's so painfully obvious.
Çok sancılı bir durum.
Well, uh, no, but it's so obvious.
Hayır ama çok belli.
It's so obvious!
Gözümüzün önünde!
We changed the order so it's less obvious.
Fazla belli olmasın diye sıralarını değiştirdik.
- It's so obvious.
- Bu çok belli.
It's just so obvious that she's looking for someone to blame.
Ortada suçlayacak birini aradığı o kadar barizki.
They'll find a way to do it that's not so obvious.
Fazla belli etmeden yapmanın bir yolunu bulurlar.
It's so obvious. I don't know why I didn't realize it before.
Neden daha önce anlamadım bilmiyorum.
I mean, it's obvious that this kid has some power, so I might as well go to the dance with him.
Yani, bu çocuğun belli bir gücü olduğu çok açık ve dansa onla gitsem iyi olacak.
It is so obvious this whole performance is just to impress me.
Bu performans sırf beni etkilemek için.
It's so obvious, Daddy.
Bu çok açık, baba.
It's so obvious.
Çok açık.
So far, it's obvious that their actions have been independent.
Şimdiye kadar bağımsız çalıştıkları aşikar.
- It's so obvious.
- Durum çok açık.
It just seems so clichéd and obvious.
Çok sıradan.
It's so obvious.
Apaçık ortada.
A few times, I have to fold the case on him, just so it won't be obvious.
Bazen o kadar abartıyordu ki sırf foyası çıkmasın diye bilerek kaybettim.
it's so cute 87
it's so pretty 115
it's so cold 109
it's so big 57
it's so beautiful 277
it's so sad 132
it's so hot 138
it's so beautiful here 26
it's so far away 17
it's something 135
it's so pretty 115
it's so cold 109
it's so big 57
it's so beautiful 277
it's so sad 132
it's so hot 138
it's so beautiful here 26
it's so far away 17
it's something 135