It's the doctor tradutor Turco
1,191 parallel translation
Doctor, we've located the Soliton Wave. It's still on a course to Lemma ll.
Doktor soliton dalgası Lemma II'ye gitmeye devam ediyor.
Doctor, the exocomp not only completed the repairs, it also deactivated the overload signal.
Doktor, ünite sadece tamiri tamamlamamış, aynı zamanda aşırı yükleme sinyalini de kapatmış.
He's pretty bad off, but the doctor says he'll make it.
Oldukça kötü, ama doktor düzeleceğini söyledi.
He's in critical condition, but the doctor says he'll make it.
Durumu kritik, ama doktoru atlatacağını söylüyor.
is it your sworn testimony, that by coincidence alone... you happened to date both Andrew Marsh... who died from a combination of sex and drugs... and the doctor who treated him for drug poisoning?
Bu size ait bir, sır mı yoksa büyük bir rastlan tı mı... hem uyuşturucu ve seksin bileşimiyle ölen Andrew Marsh'ın... hem de onu bu durumunu incelemiş uyuşturucu zehirlenmesi... teşhisi koymuş olan bir doktorla ilişkiniz oluyor?
It's not like I had a witness. I mean, if I had a witness who saw Jed giving you the injections, then you and doctor man would be spending the rest of your sexually-active years in a place where if you're very, very good, they'll let you work in the laundry. You're bluffing.
Tabii tanığım olmasaydı, yani Jed'in sana enjekte ettiğini gören bir tanığım varsa, sen ve doktorun seks hayatınızın geri kalanını, çamaşırhanede size izin verecekleri çok güzel bir yerde yaşarsınız.
The minute the doctor shows up, and starts poking around in things that he or she is uninvited to be poking around in, it's rude.
Doktor çıkageldiği anda, etrafı karıştırmaya başlar etrafı karıştırması için davet edilmemiştir, bu kabalık.
The doctor says : "It's the most powerful laxative there is."
Doktor'bu en güçlü müshildir'demiş.
Don't you think it's strange that that school doctor... would delay counseling to the kids left behind?
Sence de okul doktorunun arkada kalan çocuklarla konuşmayı geciktirmesi garip değil mi?
Doctor is a prestigious occupation but it's one of the only jobs where you have to have your diploma right up there on the wall.
Doktorluk oldukça prestijli bir iş olması gerek ama bir tek doktorlar diplomalarını duvara asıyorlar.
I banged it on the desk in the doctor's office.
Doktorun muayenesinde masaya çarptım.
He thought they stole it at the doctor's office.
Doktorun muayenehanesinde çaldıklarını sanmıştı.
Doctor, it's going to take longer than that to match the...
Doktor sandığınızdan uzun sürebi...
It's for the doctor, sir.
Doktor için, efendim. - Özel birşey mi var?
Andrew's doctor believes it will be less of a strain than the lower fifth.
Doktoru, ortaokul öğretmenliğinden daha az yorucu olacağını düşünüyor.
There's gotta be a time when the Lieutenant has it out with the doctor.
Bir noktada Teğmen'in doktorla yüzleşmesi gerekiyor.
How's the knee? i have a doctor in Los Angeles i want to take a look at it.
Los Angeles'da bununla ilgilenmek isteyen bir doktor tanıyorum.
The doctor's been many times, but it's beyond all of us.
Seni daha evvel çağıramadık. Doktor geldi çok kere. - - Ama bu hepimizi aşıyor.
The good doctor's brother has spent millions advertising it.
İyi doktorun kardeşi milyonlarını tersliyor.
It's got nothing to do with the doctor.
Bunun doktorla alakası yok.
We know it's the doctor.
Onun doktor olduğunu biliyoruz.
The doctor says it's a matter of hours.
Doktor zaman meselesi olduğunu söylüyor.
But it's helping to sell newspapers and the good doctor has convinced our publisher that she could be of some help here.
Ama bu gazetelerin satışına yardımcı oluyor... ve bu iyi doktor yayıncımızı ikna etmiş... burada bizlere yardımcı olabileceğine.
It's the doctor.
Bu doktor.
The doctor thinks it's just a matter of time.
Doktor her an ölebileceğini düşünüyor.
Again? Kramer, if you keep getting these attacks you should see the doctor and have it checked out.
Kramer, eğer bu hareketlenmeleri yaşıyorsan doktora gözükmelisin ve muayene olmalısın.
Please, Doctor, it's the only medicine we got.
Lütfen doktor, elimizde ki tek iyileştirici şey o.
Ziman, it's the doctor.
Ziman, doktor geldi.
It's the young doctor, Your Majesty.
Genç doktor, Majesteleri.
- Fuck it. visit to the doctor's office can change your whole life.
Bir doktora görünürseniz daha çok yaşarsınız.
- The doctor's not sure... but Mom thinks it might be a nervous breakdown.
- Doktor emin olamadı... Ama annem bir sinir krizi olabileceğini düsünüyor.
The doctor says it's got to be a needle.
Doktor iğne yapılması gerektiğini söylüyor?
I have studied the Doctor's biochemical analysis of the Caretaker remains, and I believe it is possible to create a sporocystian toxin... something which might debilitate the life-form.
Bekçinin kalıntısı üzerinde, Doktor'un yapmış olduğu analizleri incelediğimde, onu güçsüzleştirebilecek sporokistiyan toksini yapabileceğimize inanıyorum.
Doctor, it's the only way.
Doktor, bu tek yol.
The Doctor gave himself the Levodian flu to see what it's like.
Gördüğün gibi, Doktor kendisine Levodyan grip virüsü vermiş durumda.
I've had a doctor's test, I've got the certificate, and there's no doubt about it, I'm gonna have your baby.
Test yaptırdım ve emin oldum, senin bebeğini doğuracağım.
They try to make it dramatic like it's a surprise who picks who in the first round but they went over it for months with their experts, computers doctor's reports, coach's evaluations highlight reels, psychological profiles....
Tansiyonu artırmak istiyorlar. Sanki kimin kimi aldığı sürprizmiş gibi... ama tabii aylardır bunların hesabını yapıyorlar, uzmanlar, bilgisayarlar... doktor raporları, antrenörlerin görüşü... maç kayıtları, psikolojik incelemeler...
The doctor's just gonna pop it right out.
Doktor şimdi gelip onu oradan çıkaracak.
But the doctor has this clamp thing that's gonna come up and just yank it right out.
Ama doktorun mengene gibi bir aleti var ve buraya geldiğinde bilyeyi bir anda oradan çıkaracak.
The doctor's consent would spoil it.
- Doktorun müsaadesi her şeyi mahveder.
Because it--it's f-f-forbidden fruit. The doctor said it's forbidden fruit.
çünkü çünkü o o yasak meyveydi doktor söylemişti yasak meyve diye
It's too late for the doctor.
- Doktor bana yardım edemez.
"The doctor?" "He's not here." It's the nurse, bringing the baby.
"Doktor?" "Burada değil." Bu da hemşire, bebeği getirir.
We'II have to find a way to allow the Doctor to monitor your physical condition and you should have a way to call for an emergency beam-out if you need it, as a precaution.
Fiziksel durumunuzu, Doktor'un izleyebilmesi için, ve acil bir durumda ışınlanma isteğinizi iletebileceğiniz bir yol bulmalıyız, ihtiyacınız halinde, bir önlem olarak.
You know, I've been talking to the Doctor, and he tells me it's not unusual for a repressed memory to resurface because of a smell or a visual detail.
Biliyor musunuz, doktorla konuşuyordum. Bana, bastırılmış bir anının bir koku veya bir görsel detay yüzünden yüzeye çıkmasının garip olmadığını söyledi.
I'm still trying to figure out exactly how the Doctor's autonomous emitter works, but it looks like downloading him back into the ship's computer isn't going to be much of a problem.
Doktorun bağımsız yayımlayıcısının çalışmasını hala çözmeye çalışıyorum, ama onu geminin bilgisayarına geri yüklemiş gibi gözüküyor. Pek problem olmayacak.
Patch it through on a secure channel to the Doctor's office, Mr. Kim.
Bay Kim, güvenli bir kanaldan, Doktor'un ofisine yönlendirin.
And of course, when something goes wrong... and believe me, it does more often than they'd like to admit... the first thing they call out is, "Doctor?"
Ve elbette, bir şeyler yanlış gittiğinde- - bu söylediklerime inanın, sık, sık, ilk akıllarına gelip söyledikleri şey "Doktor" oluyor.
I've just spoken to the Doctor and it's his opinion that we let Ensign Kim make the test flight.
Biraz önce Doktor ile konuştum ve önerisine göre, Teğmen Kim'in test pilotu olmasına karar verdim.
They don't yet know the nature or severity of it, but the doctor's on his way down.
Darbenin etkisini bilmiyorlar,... ancak doktor yoldaymış.
It's not just up to the doctor.
sadece doktorların değil.
it's the thought that counts 64
it's the weekend 33
it's the first time 44
it's the least i can do 162
it's the truth 602
it's the same thing 191
it's the end of the line 17
it's the end of the world 47
it's the end 70
it's the same 180
it's the weekend 33
it's the first time 44
it's the least i can do 162
it's the truth 602
it's the same thing 191
it's the end of the line 17
it's the end of the world 47
it's the end 70
it's the same 180