It's the end tradutor Turco
4,922 parallel translation
He said no one should fight, because at the end of the day, it doesn't matter if Uncle Gavin's a tight-arse and Dad's a shambles and Mum's a bit mouthy and Auntie Margaret's...
Kimse kavga etmemeli dedi. Çünkü günün sonunda Gavin amcanın cimri olmasının, babamın rezalet olmasının annemin dırdırcı olmasının, Margaret yengenin ya da başkasının ne olduğunun hiçbir önemi yok.
Someone who knows us, every single one of us, someone who was on to the operation, in which case they may or may not have caught us at the end of it, someone who had surveillance on the operation that we missed.
Bizi, her birimizi bilen biri operasyondan haberdar olan biri ki durum buysa, sonunda bizi yakalamış olabilirler de olmayabilirler de, operasyonu gözetleyen ve gözümüzden kaçan biri olabilir.
As if it's the end of the world.
Yoksa dünyanın sonu gelecek.
It's due for renewal at the end of September.
Eylül sonunda yenilenecek.
It's a bandwidth at the end of the dial no one uses. 88.6.
Kimsenin kullanmadığı frekans sonu sinyalle idare ediyorum. 88.6
She cried the whole day, saying, "Ooh, it's the end of an era."
"Bir devir kapanıyor," diye bütün gün ağladı.
No, I don't understand.'Well, it's the end of an era, isn't it?
- Hayır anlamıyorum. - Bir devir kapanıyor, değil mi?
It's a dead end. Blunt was in Los Angeles the night of the murder.
Cinayet gecesi Blunt Los Angeles'daymış.
As the two best friends stared each other in the eyes, they knew that this might be the end of the long road, but they also knew how much they meant to each other, and even though neither one could say it out loud, they were both thinking...
İki arkadaş bunun yolun sonu olduğunu, biliyorlarmış gibi birbirlerinin gözlerinin içine baktı, ama ayrıca birbirleri için ne kadar çok şey ifade ettiklerini biliyorlardı, hatta ve hatta birisi yüksek sesle söylemese de, ikisi de şunu düşünüyordu...
It was all the same dream, a dream that you had inside a locked room, a dream about being a person... and like a lot of dreams... there's a monster at the end of it.
Hepsi bir rüyaydı. Kilitli bir odada sakladığınız rüya. İnsan olduğuna dair bir rüya.
Last year, I broke my mom's favourite hand mirror and buried it at the end of the house.
Geçen yıl, annemin ev sevdiği el aynasını parçaladım ve evin bahçesine gömdüm.
Every week you put half your tips in there, and at the end of the month it's all gone.
Her hafta bahşişlerinin yarısını buraya koyuyorsun ve ayın sonunda hepsi gidiyor.
It's being released at the end of the week.
Haftanın sonunda yayımlanacak. Gerçekten mi?
The thought that it could all end up being for nothing...
Hepsinin bir hiç için yaşanmış olma düşüncesi...
It's only till the end of the semester.
Yalnızca bu yarı yılın sonuna kadar.
Anyway, it's just till the end of the year.
Herneyse, yalnızca yıl sonuna kadar.
The deal is now changed, either you stay or you go, it's up to you, end of discussion!
Anlaşmamız değişti artık. İster kal ister git, sana kalmış. Tartışma bitmiştir.
It's gonna end as a worm in a box if you don't get your ass back in the lab.
Eğer kıçını laboratuara geri getirmezsen kutudaki bir solucan olarak kalacak.
When we ride it, people will keeps yell.. "kyaa ~ kyaa ~" until the end, that's why I hate it.
Bindiğimiz zaman insanların bağrışlarını dinleyeceğiz?
In the end it's just like that?
Sadece böyle diyerek bitirdi mi?
It's the beginning of the end.
Bu sonun başlangıcı.
No, I don't mind that, as long as there's a decent job at the end of it.
- Hayır, orası mühim değil sonunda düzgün bir iş olduğu sürece.
It seemed to us, towards the end of The Birthday Party, that it had very little to do with the music any more, and just people coming along to see what would happen at that particular gig, and, er... we were kind of getting some sort of joy out of disappointing everybody
Birthday Party'nin sonlarına doğru artık olayın müzikle pek alakası kalmadığını insanların konserde ne olacak diye gelmeye başladığını hissediyorduk. Sırtımız seyirciye dönük vaziyette çalarak herkesi hayal kırıklığına uğratmaktan bir tür keyif alıyorduk.
It's a beautiful last line to end on. "The sky out of my window has gone real blue now."
Bu güzel bir son cümle. "Penceremden görünen gökyüzü masmavi oldu şimdi."
Just make sure you do that before Google caches it, because once that happens, it's on there till the end of the world, which will also probably be your fault.
Google saklamadan önce yapsan iyi olur çünkü aksi halde kıyamete kadar internette kalır bu da senin suçun olur.
Do you think they'd just haul me up in front of the crew, air your story, and that's the end of it?
Sence beni, sırf senin hikayenle tüm tayfanın önünde öldürüp bu olayı kapatacaklar mı?
It's kinda end of the season, right?
Sezonun sonlarındayız, biliyorsunuz değil mi?
It should be clean, but look for the presence of a Prussian at the end.
Kontrol et de ucuna Prusyalı falan takılmış olmasın.
You should do the same at the end of your shows promise the audience you won't do any more if they don't like it.
Aynı şeyi yani beğenmezlerse bir daha yapmayacağına dair söz verme işini sen de gösterilerinde yapmalısın.
Then there was a little misunderstanding, but in the end she said it.
Sonra küçük bir yanlış anlaşılma oldu ama sonunda söyledi.
I'm more at the tail end of my period, so it's kind of a precaution, but... you know, good to have.
Ben daha çok tam adetimin sonlarındayım, yani bu bir tür tedbir gibi bir şey, ancak... bilirsin, elinin altında olması idir.
It's called "World's End." He said it's the most beautiful place ever.
"Dünyanın sonu" diyordu buraya. Gördüğüm en güzel yer burası derdi.
At the end of the day, it's just a name.
Sonuç olarak bir ad.
move the party along, end it early, and then, back at home, tell him it ´ s over.
Partiye devam eder, erken bitirirdim. Sonra eve gidince de her şeyin bittiğini söylerdim.
It's the beginning of the end!
Bu sonun başlangıcı.
It's not fair to end things in the middle.
Tamam mı? İşleri yarısında bölmek hiç hoş değil.
Most of the back end part of it.
Son kısıma doğru çoğu.
You're talking like it's the end of the world.
Dünyanın sonu gelmiş gibi davranıyorsun.
It's always us that suffers in the end, right?
Sonunda hep ezilen biz oluyoruz. Değil mi?
It's only rented till the end of July.
Sadece temmuz ayının sonuna kadar kiraya verdik.
You know, that's what it's all about at the end of the day.
En nihayetinde önemli olan tek şey bu.
Now, if I were Klaus, I would rip Josh's head from his neck, feed it to a nightwalker, and that would be the end of your friend...
Eğer Klaus olsaydım şu an Josh'ın kafasını boynundan ayırıp Gececilere yedirirdim bu da arkadaşının sonu olurdu.
It's the end of a story.
Hikayenin sonuydu.
I found a spot on the north end but it's too exposed.
Güney tarafında bir yer buldum ancak çok açıkta.
We've been having this on / off thing for ages, and he drives me mental when we fight, but, in the end, the animal urge, it's just too much to ignore.
Bunları uzun zamandır yaşıyoruz ve kavga ettiğimiz zaman beni çıldırtıyor fakat sonunda, karşı konulamaz düzeyde hayvansal içgüdüler.
If you can't see it coming out the end, it's not rude.
Ne zaman çıkacağını kestiremiyorsan kabalık sayılmaz.
I'm here, but what's the point in unpacking when I just have to pack it again at the end of the semester.
Buradayım ama sömestrın sonunda yine toplanmam gerekecekse yerleşmenin anlamı ne?
And in the end, it's your hands on me.
Ve sonunda senin ellerin benim üzerimde.
As it reaches the far end of its orbit, it'll slow down till the Sun allows it to go no farther.
Yörüngesinin uzak kıyısına yaklaştıkça Güneş onun daha ileri gitmesine izin vermeyene dek yavaşlayacak.
When we try to look even farther into the universe, we come to what appears to be the end of space... but actually... it's the beginning of time.
Evrenin daha uzak noktalarına bakmaya çalıştığımızda uzayın sonuymuş gibi görünen bir şeyle karşılaşıyoruz. Ama aslında bu, zamanın başlangıcı.
At the rate we're going, global warming could release most of it by the end of the century.
Bu hızla gidersek, küresel ısınma sebebiyle bu yüzyılın sonuna kadar bunun çoğu atmosfere salınmış olacak.
it's the end of the line 17
it's the end of the world 47
it's the thought that counts 64
it's the weekend 33
it's the first time 44
it's the least i can do 162
it's the truth 602
it's the same thing 191
it's the future 44
it's the same 180
it's the end of the world 47
it's the thought that counts 64
it's the weekend 33
it's the first time 44
it's the least i can do 162
it's the truth 602
it's the same thing 191
it's the future 44
it's the same 180