It's the least i could do tradutor Turco
251 parallel translation
It's the least I could do.
Rica ederim.
It was the least I could do, my dear Tintin - it's so kind of you to have come all this way to hear me sing!
Önemli bir şey değildi, sevgili Tintin. Bugün beni dinlemek için onca yolu gelmeniz büyük incelik!
So it's it's the least I could do.
Yani bu. En azından bunu yapabilirim.
My dear Carla. It's the least I could do under the circumstances.
Sevgili Carla'm, bu şartlar altında en azından bunu yapayım.
It's the least I could do for my family.
Ailem uğruna hiç olmazsa yapabildiğim bir şey oldu sonunda.
Do you think that I could have all of these qualities? Well, yes. At least, it's the part.
Benim, tüm bu niteliklere sahip olduğumu mu sanıyorsun?
It's the least I could do.
Ancak bunu yapabiliyorum.
Well, of course, it's the very least I could do.
Elbette, en azından o kadarını yapabilirim.
It's the least I could do.
Elimden gelen buydu.
- It's the least I could do.
- En azından bunu yapabildim.
Sure It's the least I could do
Hiç değilse bunu yapayım dedim.
It's the least I could do.
En azından bunu yapabileyim.
It's the least I could do.
En azından bunu yapayım.
It's the least I could do, you know.
En azından ne yapabileceğimi biliyorsun.
A wreath, you know, a few flowers, it's the least I could do.
Bir çelenk, bilirsiniz, bir kaç çiçek En azından bunu yapmalıydım.
It's the very least I could do.
En azından bu kadarını yapabilirim.
It's the least I could do after...
Yaptıklarımdan sonra az bile...
It's the least I could do, now.
En azından bunu yapabilirim.
It's the least I could do.
Elimden ne gelirse.
But it was the least I could do in return for your gracious hospitality.
Gösterdiğin konukseverlik karşısında en azından bunu yapmalıydım.
Well, it's the least I could do.
En azından elimden bu geldi.
- It's the least I could do.
- Elimden ancak bu kadarı geliyor.
It's the least I could do.
En azından bunu yapabildim.
It's the least I could do.
En azından bunu yapıyorum.
It's the least I could do for an old friend- - drive him to his wedding on time.
En azından eski bir dostumu... düğününe zamanında götürebilirim.
- It's the least I could do.
- Yardımın karşılığında en azından bunu yapabilirim.
It's the least I could do.
En azından bunu yapabilirim.
Yeah, well, I was thinking, with everything that's happened, and your new power making life a little crazy... All right, crazier, I figured that the least I could do is make it somewhat normal.
Evet, düşündüm de, onca olan şeyden sonra senin yeni gücünün de işi biraz karıştırınca, tamam daha da karıştırınca en azından normal bir şeyler yapabilirim diye düşündüm.
I mean, I think it's the least you could do around here.
En azından etrafta bunu yapabilirsin.
It's the least I could do.
Bu kadarını yapayım bari.
It's the least I could do for Mr. F. Everything he did for me.
Bay F için her şeyi yaparım. Benim için yaptığı onca şeyden sonra.
Oh, it's the least I could do.
Ne yaptım ki?
Well, I understand, but, still, it's not every day we vanquish The Source of All Evil. I mean, the least you could do is wait for Phoebe and Cole.
Anlıyorum ama biz de hergün tüm kötülüklerin Kaynak'ını yok etmiyoruz ki.
Oh, please, it's the least I could do for...
Oh, Iütfen en azından yapabileceğimiz bir şey vardı bay... ah...
It's the least I could do for all your help
Bütün yardımlarına karşılık yapabileceğim en az şey o.
You should invite Cody... I think it's the least you could do to someone who just saves your life...
Cody yi de davet etmelisin... En azından hayatını kurtaran biri için küçücük bir şey yapmış olursun...
It's the least you could do after I saved your life.
Hayatını kurtardıktan sonra en azından bunu yapabilirsin.
I think it's the least I could do.
En azından bunu yapabilirim.
It's the least I could do.
Benim elimden gelen bu.
And I think under the circumstances, it's the least you could do.
Bence bu koşullar altında en azından bunu yapabilirsiniz.
- It's the least I could do to repay your hospitality.
- En azından misafirperverliğinize karşılık verebilirim.
- It's the least I could do.
- Yapabileceklerimin çok azıydı.
If it's for Annie's school, it's the least I could do.
Eğer Annie'nin okulu içinse, birşeyler yapabilirim.
After what the two of you have done for all of these Carver victims... it's just the least I could do.
İkinizin, Oymacı'nın kurbanları için yaptıklarından sonra... bu yapabileceğim en hafif şey.
I thought the very least I could do was to replace it.
Ben de hiç değilse aynısını alıp seni teselli edeyim dedim.
Well it's the least I could do.
En azından bu kadarını yapayım dedim.
It's the least I could do.
Lafı mı olur.
In fact, it's the least I could do, after my husband traded me for a younger woman and stiffed me in the divorce.
Aslında, Kocamın beni daha genç biri için terk etiğine ve boşanmaya zorladığına bakılırsa az bile yaptım.
Oh yeah, it's the least I could do.
- Bari bunu yapayım, değil mi?
It's the least I could do, considering you made reservations.
En azında bunu yapmalıydım, bütün rezervasyonu sen yaptığına göre.
Yeah. Well, uh, you know, it's the least I could do, so...
En azından bunu yapabilirim diye düşündüm.