It's the only way tradutor Turco
3,377 parallel translation
d make someone happy d do it every day d you gotta make someone happy d d for me, it's the only way d
GÜNAYDIN CANIM Josh, saatimi bulamıyorum.
It's the only way we can bring this guy down.
Bu adamı ancak bu şekilde alt edebiliriz.
Either way, it's only one night, and when the masks are off, and we're being ourselves again, we have nothing to hide behind, and maybe that's okay.
Her halükarda, sadece bir gece, ve maskeler indiğinde, tekrar kendimiz olacağız, arkasına saklanabileceğimiz hiçbir şey yok, ve belki de iyi olan budur.
- It's the only way.
.. - Tek yolu bu..
It's the only way for the people around me to be safe.
Etrafımdaki insanların güvende olabilmesinin tek yolu bu.
I mean, it's big. And the only way to beat them is to be huge.
Ve onları yenmenin tek yolu daha güçlü olmak.
It is so good that's the only way you describe it : "fucking good."
O kadar güzel ki sadece şöyle tarif edilir : "Felaket güzel."
It's the only way. Lock them up to make them do their homework. Come on.
Ödevlerini yaptırmanın tek yolu bu.
It's the only way.
Sen de onu öldür.
- It's the only way I know how...
- Nasıl olduğunu anlayabilmemin tek yolu...
It's the only way to free Woody. No. No way.
Bu Woody'i kurtarmanın tek yolu.
It's only a matter of time before they make their way off the island.
Her an adadan çıkmanın bir yolunu bulabilirler.
I mean, it's the only way to explain the lack of windshield glass.
Öyle olsa, kızın bedeninde arabanın ön camından parçalar olurdu çünkü.
Well, if that's the only way you can give it to me.
Eğer almamın tek yolu bu ise.
Everyone knows there's only one way out of Briarcliff, and it ain't the front door.
Herkes Briarcliff'ten kurtulmanın tek bir yolu olduğunu bilir o da ön kapı değildir.
It's only a matter of time before the pyrates Figure out a way to get to him.
Korsanların ona ulaşmak için bir yol bulması an meselesi.
It's the only way to stop the Troubles.
Sorunları durdurmanın tek yolu bu.
'Cause that's the only way they'll accept it.
Kabullenmelerinin tek yolu buydu çünkü.
It's the only way.
Tek çare bu.
But this takes way less time, and for some high-risk patients, it's the only option.
Ama bu şekilde daha az zaman alır, ve bazı yüksek riskli hastalarda, Butek seçenek.
It's the only way.
Butek yol.
It's the only way to stop what's going on between you and him.
Onunla aranızda olanları durdurmanın tek yolu bu.
With you refusing to go into protection, it's the only way I can control the situation.
Sen gözetim altına girmeyi reddedince durumu ancak bu şekilde kontrol altına alabilirim.
That's the only way we're gonna make it through.
Bu durumdan sağ kurtulmamızın tek yolu bu.
It's the only way.
Tek yolu bu.
It's the only way it could get an accurate reading.
Doğru bir okuma almanın tek yolu bu.
Yeah, only you remember it the wrong way.
- Evet, ama yanlış hatırlıyorsun.
It's the only way to get close enough to see if they're the leak.
Sızıntı olup olmadığını görecek kadar yaklaşmanın tek yolu bu.
It's the only way that you're gonna win this! We don't have to put up with this.
Bunlara katlanmamıza da gerek kalmaz hem.
It's the only way to get rid of it.
Bundan kurtulmanın tek yolu bu.
The only way it makes sense to me is she must have been cornered or seriously provoked.
Bana mantıklı gelen tek yol ya köşeye sıkışmıştır, ya da kışkırtılmıştır.
But it's the only way I see us getting a little breathing room, and I'd rather cross my own line than sign their dotted one.
Ama bize yer açması için bulabildiğim tek yol bu ve onların sınırını aşmaktansa kendi sınırımı aşmayı yeğlerim.
You keep moving. It's the only way to stay alive.
Hayatta kalmanın tek yolu bu.
It's the only way.
Bu elimizdeki tek seçenek.
- It's the only way.
- Tek yol bu.
It's the only way our family can survive.
Ailemizi ayakta tutmanın tek yolu bu.
It's the only way to purge these demons.
Çünkü bu yol şeytanlardan kurtulmanın tek yolu.
You know, when I look back at what our family's been through, what everybody's been through, seeing all that pain... I realize that the only way we've made it through it all is by hanging together.
Arkaya bakıp ailemizin yaşadıklarını görünce herkesin yaşadıklarını o acıları görünce anladım ki bunları aşmanın tek yolu birbirimize tutunmak.
Sometimes it's the only way to solve a problem.
Çünkü bazen bildiğim tek çözüm yolu bu oluyor.
But if it's the only way to get to Saxon...
Ama Saxon'a ulaşmanın tek yolu buysa...
You show no interest in my life, and there's only one right way to do things, apparently, and it's the Danny Castellano way.
Benim hayatımla hiç ilgili değilsin ve belli ki işleri halletmek için tek bir yol var, o da Danny Castellano yolu.
It's the only way you might be able to return.
Ancak bu şekilde dönebilirsin.
Because that's the only way I'll understand it.
- Zaten anlayabileceğim tek yol o.
It's the only way you'll learn.
Ancak bu şekilde öğreneceksin.
It's the only way to save this planet.
Bu gezegeni kurtarmanın tek yolu bu.
It's not the only way.
Bu tek yol degil.
It's the only way.
Tek yol bu.
Because it's the only way she can get everything she wants, that she can get you.
Çünkü istediği herşeyi elde edebilmesinin, seni elde edebilmesinin, tek yolu bu.
Papa, please, it's the only way we can be together!
Baba, lütfen, beraber olabilmemizin tek yolu bu!
It's the only way, Po.
Tek yol bu, po.
It's the only way.
- Tek yol bu.
it's the thought that counts 64
it's the weekend 33
it's the first time 44
it's the least i can do 162
it's the truth 602
it's the same thing 191
it's the end of the line 17
it's the end 70
it's the end of the world 47
it's the future 44
it's the weekend 33
it's the first time 44
it's the least i can do 162
it's the truth 602
it's the same thing 191
it's the end of the line 17
it's the end 70
it's the end of the world 47
it's the future 44