It's the police tradutor Turco
1,992 parallel translation
It's the police!
Polisler geldi!
It's okay, we're the police, we're the police!
Tamam, biz Polisiz, biz polisiz!
It's only a matter of time before he tells the police what he told me.
Bana söylediğini polise anlatması an meselesi.
"lf you placed a police officer " at strategically chosen corners of Manhattan, " it would result in the needed employment of crime fighters,
Manhattan'ın stratejik kavşaklarına birer polis memuru yerleştirirseniz suçlularla mücadale eden insan sayısının artması, daha az suç ile kaçakçılık ve korna çalanların azalmasıyla sonuçlanır.
It's not the police's fault if you and your husband keep secrets from each other.
Kocanızın diğerlerinden sırlar saklaması polisin suçu değil.
It's hard, I know, because all the police look like murderers, but what do you think?
Zor, biliyorum bütün polisler katil suratlı, ama sen ne düşünüyorsun?
If the police come it's gonna be a mess.
Eğer polis gelirse ortalık karışacak.
- It's the police.
- Polis gelmiş.
- It's 20km to the police...
- Polis 20 kilometre uzakta.
Let the police do it's job, Mr. Prithviraj..
İzin ver polis işini yapsın Mr. Prithviraj..
- The police think it's possible.
- Polis, olabileceğini düşünüyor.
Why don't we just call the police and let's them take care of it?
Bizi bu endişeden kurtarmak ve bize... ... yardım etmesi için neden sadece polisi çağırmıyorsun?
After 44 years it came to an end before it could really get started, but that's how it is with the police.
- 44 yılın ardından her şey daha yeni başlıyordu ki, her şey son buldu fakat polislik mesleği böyledir.
Hey, if I don't make it to the funeral tell the police it was Arlene from Applebee's.
Olur da cenazeye gelemezsem polise, katilin Applebee's'teki Arlene olduğunu söylersin.
If we fight each other it'll make the police's job easier.
Eğer biz, birbirimizle kavga edersek, polislerin işini daha da kolaylaştıracak.
It's the police's job.
Bu polisin işi.
It's worse downtown where police have cordoned off the train station and are searching all passengers.
Daha kötüsü, polis şehir merkezinde tren istasyonunu kordon altına aldı ve tüm yolcuları arıyor.
It's the police.
Polis.
It's not the police the Magister.
Meşgulüm ben. Polis değil Ekselansları geldi.
Then the police showed up, and - - and... the story's actually really boring, but it's real.
Sonra polis geldi ve hikaye aslında çok sıkıcı ama gerçek.
- It's the police blotter.
- Polis kaydı.
It's thought that Katie herself must have managed to forward the image to her London office at the time of the abduction. Police and Intelligence authorities are asking anyone who thinks they might have information to contact the relevant services.
Katie'nin kaçırıldığı esnada bu fotoğrafı Londra ofisimize ulaştırmak için özel bir çaba sarf ettiği göz önüne alınırsa saldırganı tanıyan ya da görenlerin, acil olarak polise veya istihbarat yetkililerine müracaat etmesini rica ediyoruz.
Mr. Torrio, is it true the police questioned you about Big Jim's murder?
Bay Torrio, polisin sizi Koca Jim cinayetinden sorguladığı doğru mu?
It's the police.
Polis gelmiş.
It's the police, man. Let's go.
- Polis geliyor, yürüyün.
Just see if it's him, and then call the police.
O mu değil mi gör sonra da polisi ara.
The police are still trying to figure it out.
Polisler de çözmeye çalışıyorlar.
The police aren't satisfied with that, so they've asked the coroner to commission a second post-mortem with a different pathologist and the coroner's approved it.
Polis bundan tatmin olmadı ve farklı bir patolojistle ikinci bir otopsi için adli tıp komisyonuna başvurdu. Ve adli tıp memuru bunu onayladı.
In the old days, if there's a winning lottery ticket, the police inspectors will offer big bucks to buy it.
Eskiden, piyangoyla kazanıImış bir para olduğunda, polis büyük bir kısmını isterdi.
Jane was wearing support hose, and the police checked all the restaurants in Galesburg, but she had a Chicago accent. Maybe she waitressed locally. I like it.
- Jane destekli çorap giyiyormuş ve polis Galesburg'daki bütün restoranlara bakmış ama Chicago aksanı varmış.
I'm not sure... but it's the police.
Emin değilim... Ama arayan polisti.
According to the police, though, they already know who did it.
Polisin dediğine göre kimin yaptığını zaten biliyorlarmış.
It's only a matter of time before the police are after them again.
Polislerin peşlerine düşmeleri an meselesi.
It's not like Safar could go to the police.
Safar da zaten polise gidemezdi.
You're gonna tell him that the police are taking him to the DA's office for a deposition, that he can't make it there alive.
Ona, polisin onu yazılı ifade için savcının ofisine götüreceğini ve orada hayatına devam edemeyeceğini söyleyeceksiniz. Bu şekilde işe yaramaz.
A backup dancer for the pop star. Police are now focusing on locating phoenicks, And it's unclear if her disappearance
Polisler şu an Phoenicks'in bulunduğu yere ve onun pis bir oyunun sonucu olan anlaşılmaz ortadan kayboluşuna odaklanmış durumda.
! "The police think it may be a foreigner." So that's why you're here, is it?
! "Polis bir yabancı tarafından yapıldığını düşünüyor."
But think about it, the guy's Chief of Police... he heard them speak.
Şöyle düşün, adam emniyet amiri. Onların konuştuklarını duymuş.
I think it's the coat-of-arms of the police.
Sanırım o polis arması.
Plus guilt by association. It's just the conservative purity police trying to purge the party of lily... livered republican moderates.
Korkak yenilikçi cumhuriyetçileri temize çıkarmak için yapılan tutucu bir numara işte.
Back then it was, "Give me half of everything you've got or I'm going to the police."
Ne demiştin, "her şeyin yarısını bana verin yoksa polise giderim."
It's right to report this to the police.
Polise haber vermek en doğrusu.
Moreover, it's in the possession of the police.
Ayrıca, polisin de.
And she wanted half of it, otherwise she'd tell the police I'd poisoned her. That is a complete lie.
Mirasın yarısını istiyordu, yoksa polise onu benim zehirlediğimi söyleyecekti.
This early in an investigation, it's all about leverage, and you have the right to remain silent, so our leverage is how much access we allow the police.
Araştırmanın bu kadar başında, önemli olan avantajlı olmaktır. Ayrıca sessiz kalma hakkınız var. Bizim avantajımız polisin nelere ulaşmasına izin vereceğimizdir.
The police think it was used to knock out the babysitter.
Polis, çocuk bakıcısını bayıltmak için bilgisayarın kullanıldığını düşünüyor.
The police found a body and they aren't sure if it's your mother.
Polis bir ceset bulmuş ama annenin olup olmadığı meçhul.
I mean, if that's what the police think, It might explain why it's not really a priority.
Yani, eğer polis böyle düşünüyorsa bu, onun neden gerçekten bir öncelik olmadığını açıklayabilir.
I think it's best that you go to the police.
Polise başvurmanız yapacağınız en doğru hareket olur.
Did you figure anything out? It's time to call the police.
Polisi aramalıyız.
The police know what happened, And it's only a matter of time before it all comes out.
Polis olanları biliyor, ortaya çıkması an meselesi.
it's the thought that counts 64
it's the weekend 33
it's the first time 44
it's the least i can do 162
it's the truth 602
it's the same thing 191
it's the end of the line 17
it's the end of the world 47
it's the end 70
it's the same 180
it's the weekend 33
it's the first time 44
it's the least i can do 162
it's the truth 602
it's the same thing 191
it's the end of the line 17
it's the end of the world 47
it's the end 70
it's the same 180