It's the worst tradutor Turco
1,365 parallel translation
It's the worst timing.
Ne kötü bir zamanlama.
You know, it wouldn't be the worst thing to add a few thrills and resubmit it.
Biliyorsun ki yeni yollanmış bir kaç romana editörlük yapmak fena değil.
Since it's Christmas I thought we could all take turns telling what is the worst present you ever got.
Bugün Noel olduğundan birbirimize bugüne kadar aldığımız en kötü hediyeyi söyleriz diye düşünmüştüm.
It's the worst restaurant in Chinatown.
Bu Chinatown'daki en kötü restoran.
Here I was, thinking prison was the worst ; this was gonna be, like, some kind of heaven, but it ain't, you know?
Hapisanenin bir cehennem, dışarısının ise bir cennet olduğunu düşünürdüm.
My surgeon says it's the worst case he's ever seen.
Cerrahım hayatı boyunca gördüğü en kötü durum olduğunu söyledi.
It's the worst epidemic anyone's seen in a long time.
Uzun zamandır hiç kimsenin şahit olmadığı kadar fena bir salgın.
It began in the worst of all possible weeks.
Sıradan haftaların en kötüsünde başlıyor.
It's the worst fucking thing ever.
Olabilecek en kötü şey.
It's the worst thing ever.
En kötüsü de bu.
It's the worst.
En kötüsü.
It's gonna be the worst!
En kötüsü olacak!
It's extremely frustrating to me to communicate over and over again, as clearly as I can. And we are still, by far, the worst contributor to the problem.
Mevcut problemi devamlı, olabildiğince açık bir şekilde anlattığım halde hâlâ problemin çözümüne çok az katkıda bulunduğumdan dolayı çok üzülmekteyim.
It's the worst night of my life!
Hayatımın en berbat gecesi!
Somebody who's seen it, who's seen the worst. Baby.
Bunları gören biri, beterin beterini gören biri.
I mean, your car's fine, it's like mine got the worst of it, if you could look.
Benim ki daha kötü gözüküyor, bakabilirsen.
It's the best... I mean worst.
En iyisi yani kötüsü.
So I told him to stay put until the worst of the storm passes, even if it's not until morning.
Ona sabaha kadar değilse bile fırtına dinene dek olduğu yerde kalmasını söyledim.
The worst part is remembering... what it was like to be normal.
Şanslısın. En kötü tarafı, normal olmanın nasıl bir şey olduğunu hatırlamak.
I'm afraid that's not the worst of it.
Maalesef işin en kötü yanı bu da değil.
It may sound crazy, but he said it was the worst three weeks of his life,'cause it not the lightning that kills you... it's the wait.
Çilginca gelebilir, ama söyledigine göre, hayatinin en kötü 3 haftasiydi, Çünkü seni elektirik çarpmasi öldürmez. Ama beklemek öldürürürmüs.
It's, like, the worst possible time for all this stuff to blow up again.
Böyle bir olayın yeniden patlaması için belki de en uygunsuz zaman.
All right. That's the worst of it.
Pekala, bu daha iyi.
It's not the worst way to save the soul.
Bir ruhu kurtarmanın daha kötü yolları da var.
It's definitely not the worst thing I've ever -
Kesinlikle şimdiye kadar ki en kötü şey değil -
But the worst of it is, one's in danger of spoiling you too much.
ve bunun için.
You know, it's not the best system, but... well, in fact, it's... it's pretty much the worst.
Sistemin mükemmel olduğu söylenemez belki, ama aslında gerçekten de oldukça berbat.
It's as if all the worst fears came true.
Ama insanları sonsuza dek kandıramazdı...
It's the worst week of my life. Thanks for asking.
Sorduğun için teşekkürler.
It's not the worst thing I've ever done.
Bu yaptığım en kötü şey değildi.
It's usually worst in the morning.
Genellikle sabahları çok kötü oluyor.
It's about the cheapest, worst ice cream bar you can get.
Satın alabileceğin en ucuz en kötü dondurmadır.
It's-It's just that this is just the worst possible time to - -
Bu sadece mümkün olabilecek en kötü zamanda..
The worst part of it is I'm not sure if that's a bad thing.
En kötü tarafı da bunun kötü birşey olup olmadığından emin olmamam.
That's not even the worst of it.
Kötü haber bu değildi.
It's not the worst idea in the world.
Dünyadaki en kötü fikir değil.
it's the worst.
En kötüsü oldu.
Allison, I do believe I have survived the worst day of my career, and I can't explain it, really, except to say that people get it.
Allison, kariyerimin en kötü gününde ayakta kaldığıma inanıyorum. Bunu açıklayamam, gerçekten. İnsanların anlayış gösterdiğini söylemek dışında.
it's the worst thing in the world.
Bu, dünyadaki en kötü şey.
The worst part about it is, whatever she's doing, it's working.
En kötü yanı da, her ne yapıyorsa işe yarıyor.
It's like the worst ref. ever!
Duyduğum en saçma şey.
The worst part about it, the game's rigged.
En kötü tarafı da, bu oyunun hileli olması.
It's the best and the worst thing that can ever happen to us.
Bu başımıza gelebilecek hem en iyi hem de en kötü şey.
That's the Worst of it'Mr. Quilp.
Bu en kötüsü Bay Quilp.
Oh, it's the worst!
En kötüsü ve...
The worst part is that she shows it to her therapist and they discuss it.
İşin en kötü yanı, bunu terapistine gösteriyor.. ve onlar da bunu tartışıyor.
It's like the worst name ever, right?
Konulacak en kötü isim, değil mi?
Yeah, it's... it's the absolute worst.
Evet, kesinlikle en kötüsü.
It's the worst of both worlds.
Bu her iki durumdan da kötüdür.
I used to think marriage was the worst thing but now I see it's a good thing.
Evliliğin çok kötü bir şey olduğunu düşünürdüm ama görüyorum ki, iyi bir şeymiş.
Well, obviously, that's not the worst of it.
Tabii işin asıl kötü yanı bu değil.
it's the thought that counts 64
it's the weekend 33
it's the first time 44
it's the least i can do 162
it's the truth 602
it's the same thing 191
it's the end of the line 17
it's the end 70
it's the end of the world 47
it's the same 180
it's the weekend 33
it's the first time 44
it's the least i can do 162
it's the truth 602
it's the same thing 191
it's the end of the line 17
it's the end 70
it's the end of the world 47
it's the same 180