It didn't tradutor Turco
74,834 parallel translation
It means opening up your fridge to find that produce that I didn't fish out of the Dumpster.
Bunun anlamı, çöp bidonundan bulup çıkarmadığım yiyecek için buzdolabını açmak.
I didn't realize that it was dance time.
Dans zamanı olduğunu fark etmemiştim.
I didn't ask them to play it.
Çalmalarını istemedim.
What, was it because I didn't go to Chicago?
Chicago'ya gitmediğim için miydi?
I didn't work in Silicon Valley was that I didn't want to, but the truth is, I don't have what it takes.
Asıl neden bunun için yeterli kapasiteye sahip olmamam.
I take it you didn't like the offer.
- Teklifimi yaptım beğenmedin.
And you didn't have to keep this quiet because you're married. You kept it quiet because you're in on it.
Evli olduğun için sessiz kalmadın sessiz kaldın çünkü sen de işin içindesin.
Yes, I can and I didn't have leverage before, but I have it now.
- Gayet yaparım. Öncesinde kozum da yoktu ama artık var.
I didn't watch it.
İzlemedim ki.
It didn't turn out so well, did it?
Pek de iyi olmadı değil mi?
Though it didn't really work out for me, did it?
Benim için pek öyle olmadı değil mi?
It didn't survive landing? No.
- İnişten sağlam kurtulmamış mı?
Abby, I feel like... I feel like I'm on this lifeboat that only holds 10 people, and there was a time that I didn't care that it only held 10 people.
Abby, kendimi kendimi sadece 10 kişi alabilecek, bir cankurtaran gemisinde hissediyorum
And as upset as you all are... I didn't hear anything about it until...
Ve sende çok üzgündün şimdiye kadar bir şey duyduk mu?
Thing is, it didn't make sense.
Mantıklı gelmedi sadece.
I didn't see much point in fixing it.
Düzeltme gereği duymadım.
And The Bretts didn't know it was illegal.
Brett'ler bunun yasadışı bir şey olduğunu bilmiyorlardı.
That's because it didn't change me.
! Çünkü beni değiştirmedi.
Though it didn't reduce his ego any.
Egosundan bir şey kaybetmedi gerçi.
Well, it's too bad you didn't.
Pekâlâ, ölmemiş olman çok yazık.
Talbot ran me through some basic training when I got this job, but I didn't think I'd need it...
Bu işi aldığımda Talbot bazı basit alıştırmalar yaptırmıştı ama ihtiyacım olacağını düşünmemiştim.
You turned it on, didn't you?
- Tekrar açtın değil mi?
I didn't want to know. That was the whole point in giving it to him.
Kitabı vermemin amacı buydu zaten.
but they didn't earn it.
Ama bunu hak etmediler.
- No, I didn't hide it.
- Hayır, ben saklamadım.
I didn't know what my mission was - until I had my hands on it.
Kitap elime geçinceye kadar görevimin ne olduğunu bilmiyordum.
- Thought you didn't make it.
- Öldüğünü sanmıştım. - Hayır.
It didn't turn Nadeer into one of those monsters.
Nadeer'ı o canavarlardan birine dönüştürmedi.
-... who was the one that didn't want to leave the base, saying it was a calibration error?
- Üsten ayrılmak istemeyen ve ve ölçüm hatası olduğunu söyleyen sendin.
I didn't tag it.
Ben işaretlemedim. Kutu elinde duruyor.
I didn't know it could be you.
Senin olabileceğini bilmiyordum.
He didn't take it well.
Pek hoşuna gitmedi.
I thought this world didn't mean anything to you, that it wasn't real. It's not. It's just...
Bu dünyanın sana bir şey ifade etmediğini gerçek olmadığını düşündüğünü sanıyordum.
I didn't want to shoulder it.
Omuzlamak istemedim.
for what it's worth, i didn't...
Ne olursa olsun, seninle...
Didn't get messy between us, did it?
Aramızda kötü bir şey geçmedi ya? Kötü mü?
I missed it, didn't I?
Kaçırdım değil mi?
I didn't make it easy.
Bunu kolaylaştırmadım.
You didn't kill Mark, it did.
Mark'ı sen öldürmedin, o öldürdü.
I had the chance to do something about it, but I didn't take it.
Bu konuda bir şey yapma fırsatım vardı ama o fırsatı kullanmadım.
He didn't think we'd recover it.
Ses kasedini düzeltebileceğimizi düşünemedi.
If he knows then he didn't put it in his report.
Sebebini rapor etmemiş.
Didn't think much of it but then I looked half an hour later, he was still standing here.
Başta sorun etmemiştim ama yarım saat orada dikildi.
I didn't want to worry her with it but I thought with everything I should call you.
Dorothy endişelenmesin diye ona söylemedim.
I didn't read it.
Okumadým.
Didn't it?
Deđil mi?
I'm sorry, I didn't think about it.
Bunu hanımına rapor etmedin mi?
You didn't think about it.
Özür dilerim. Aklıma gelmedi.
Because before, in real life, you didn't ever see it.
Çünkü daha önce, gerçek yaşamda... bunu asla görmemiştik.
Credits didn't transfer, but it's paying off now. [chuckles] Yeah, big time.
- Kredisi geçmemişti ama şimdi işe yarıyor.
- You knew it the whole time, didn't you?
Başından beri biliyordun değil mi?