It didn't end well tradutor Turco
106 parallel translation
Well, now, wouldn't you say it was a matter of self-defense... to use that blade... so long as Scrub didn't come at'em with the other end of the pistol?
Scrub White müvekkillerime tabancayı doğrulttuysa o bıçağı kullanmak nefsi müdafaaya girmez mi?
It didn't end very well, did it?
Sonu pek iyi bitmedi değil mi?
Well, you've accomplished something that you didn't think you would probably end up being around after it was done.
Her şey olup bittikten sonra hayatta kalamayacağınızı düşündüğünüz bir iş başarmıştınız.
It didn't end that well.
Sonu pek iyi olmadı.
It didn't end well.
Pek iyi bitmedi.
Well, if he didn't do it, how did his hammer end up with Brian's blood on it?
Peki o yapmadıysa, kim onun çekicine kan bulaştırdı?
It didn't end very well.
Pekiyi bitmemişti.
It didn't end well for them.
Onlar için iyi bitmedi.
It didn't end well.
Sonu pek iyi bitmedi.
It didn't end very well.
Sonu iyi olmadı.
Let's just say – it didn't end well and... now she's avoiding me.
Pek iyi bir şekilde sonuçlanmadı ve o şimdi benden kaçıyor.
Last time I kissed Peyton, it didn't end well either.
Ben de Peyton'ı öptüğümde pek iyi sonuçlanmamıştı.
Whoa! That date didn't end well, did it, folks?
Bu buluşma pek de iyi gitmedi değil mi?
It didn't come from him. Well, who else on your end knows?
- Senin tarafında başka kim biliyor?
We dated for a period and it didn't end well.
Bir ara randevulaşıyorduk fakat pek iyi gitmedi.
If that's the way that you acted towards her, too, I gather it didn't end very well.
Eğer ona da bana davrandığın gibi davrandıysan sonunuz pek de iyi olmamıştır.
I've had one serious girlfriend, but it didn't end well.
- Ciddi anlamda bir sevgilim oldu ama... iyi sonlanmadı. - Seks yapmak istemesi yüzünden mi ayrıldınız?
Well, at least it didn't end like The Sopranos, where it just cut to black in midsent...
Pekala, ama en azından The Sopranos gibi, olayın ortasında ekran karartarak bitmedim...
And it didn't end well.
Ve sonu iyi bitmedi.
Of course, it didn't end well for them.
Tabii onlar için sonu pek iyi bitmedi.
It certainly didn't end well, at least not for James, the older brother.
Tabii ki sonu da kötü olmuş. Ağabeyi James için özellikle.
It didn't end well.
Sonu iyi bitmedi.
Well, this brought the night to a rewarding end, didn't it?
Gece kârlı bir son getirdi, değil mi?
We had thing once, it didn't end well.
Evet, evet... Bir ara çıkmıştık, ama sonu iyi olmamıştı.
Well, he sort of tried, but in the end, he took it, didn't he?
Şey denedi sayılır ama işin sonunda parayı aldı değil mi?
Well, in the end, it didn't matter what the rest of us thought.
Sonunda, geriye kalanların ne düşündüğü, önemini yitirdi.
Well, I'm not saying it didn't start out as a way of fixing his heart, but by the end, it was definitely more about the cosmetic effect it was having.
Bu işe kalbini tedavi ettirmek için başlamadığı söylemiyorum ama sonunda, ilgi kesinlikle bu şeyin kozmetik etkisine döndü.
You have powers, and the last time that happened, it didn't end well.
En son o güçlere sahip olduğunda işler pek de iyi gitmemişti.
Well, it, uh, didn't end very well.
Şey, ilişkimiz pek iyi bitmedi.
There was a time when this town was very much aware of vampires and it didn't end well for anybody.
Eskiden bu kasabada vampirlerin varlığından haberdar olunduğu bir dönem vardı. Bunun sonu kimse için iyi olmadı.
It didn't end well.
Pek güzel sonuçlanmadı.
Well, you had to end it sometime, didn't you?
Eninde sonunda bitirmek zorundaydın, değil mi?
It didn't end well.
Sonu iyi bitmemişti.
I assume that didn't end well, did it?
Sanırım iyi bitmedi öyle mi?
Dad, the last time I worked for Eleanor, it didn't exactly end well, remember?
Baba, en son Eleanor için çalıştığımda sonu pek de hoş bitmemişti. Hatırladın mı?
well, she didn't get it from my end.
Sonuna kadar devam edeceğimi düşünmedi.
I take it your marriage didn't end too well.
Anladığım kadarıyla evliliğinin sonu pek iyi olmamış.
Anyways, Harriet had a relationship with the owner, Lawrence Bellomo, and, apparently, it didn't end very well.
Lawrence Bellomo'yla ilişkisi varmış ve görünüşe göre pek iyi ayrılmamışlar.
Well, putting aside the pig Latin, it's a good thing that you two decided to end the relationship so I didn't have to end it for you.
Bozuk Latince'yi bir kenara bırakırsak ikinizin ilişkinizi sonlandırıp beni buna zorlamak durumunda bırakmamanız çok iyi olmuş.
It didn't end well.
İyi sonlanmadı.
It didn't end well.
Pek iyi gitmedi.
But it didn't end too well for Gil.
Ama sonu Gill için iyi olmadı.
" well, that didn't end too well for her, did it?
Sonunun pek iyi olduğu söylenemez, değil mi?
It didn't end well.
Sonu pek iyi gitmedi.
Yeah, it didn't end well, but for a moment in time, each and every one of you experienced what it is to have a family, to give and receive unconditional love.
Sonu iyi bitmedi ama bir an bile olsa hepiniz, aile sahibi olmanın ne demek olduğunu, koşulsuz sevgiyi yaşadınız.
So that didn't end well, did it?
Demek... iyi bitmedi, değil mi?
It didn't end well.
Sonu pek de iyi bitmedi.
Well, I've heard that before, and it didn't end well.
Bunu daha önce de duydum, sonu da güzel bitmemişti.
Um... it just didn't end well.
Ama sonu iyi bitmedi.
It didn't end well.
- Sonu iyi bitmedi.
Well, every other guy I dated, I knew it was gonna end, so I didn't wanna commit to something that wasn't gonna last longer than the relationship.
Senden önce çıktığım her erkekle bir sonumuz olmayacağını biliyordum. Yani ilişkiden uzun sürmeyecek bir şeye bağlanmak istemedim.
it didn't work 351
it didn't matter 54
it didn't hurt 23
it didn't help 17
it didn't make sense 16
it didn't 412
it didn't take 23
it didn't feel right 16
it didn't work out 113
it didn't happen 86
it didn't matter 54
it didn't hurt 23
it didn't help 17
it didn't make sense 16
it didn't 412
it didn't take 23
it didn't feel right 16
it didn't work out 113
it didn't happen 86