It didn't make sense tradutor Turco
230 parallel translation
It didn't make sense.
Mantıklı bir açıklaması yok.
None of this would make any sense if you didn't know it.
Eğer ismimi bilmeseydin, bunların hiç birinin anlamı olmazdı.
It didn't make sense to me.
Anlamını çıkaramamıştım.
It didn't make sense.
Anlam ifade etmiyor.
It didn't make sense for her to stay just for me, so I gave her the night off.
Ben dönmenizi beklemiyordum. Sadece benim için, onun kalması mantıksız geldi bende ona gece için izin verdim.
Is it my fault it just didn't make sense?
Size saçma geliyorsa, suç bende mi?
I know it didn't make sense what we see'd and hear'd at the trial yesterday.
Dünkü mahkemede görüp duyduklarımız pek mantıklı gelmiyordu farkındayım.
- It just didn't make any sense.
- Hiç de mantıklı gelmediler.
Well, it didn't make any sense that he'd know, but naturally, I checked out the circuit anyway.
Nasıl bildiğine anlam veremedim. Yine de devreyi kontrol ettim.
It didn't make no sense, him sittin'in that cell going crazy the town without no blacksmith.
Kasabada başka bi'nalbant yokken. onu öylece o hücrede tutmanın bir anlamı yoktu.
( Mountbatten ) lt may sound odd now, after the war, but at the time - and it still didn't make sense - what was I to do?
Belki şimdi savaştan sonra, tuhaf gelebilir. Ancak o zamanlar, ve hâlâ mantıklı gelmese de, ne yapabilirdim?
Because it was something that didn't make any sense.
Çünkü pek bir şey anlamadım.
It didn't make any sense until I heard about you.
Sizi duyana kadar bana mantıklı gelmedi.
I told him it didn't make any sense clipping you when we had you working for us.
Dedim ona. Bizim için çalışan... senin gibi birini vurdurmanın saçma olduğunu söyledim.
But it didn't make sense to us that somebody should be kept in the camp for six months in order to be gassed after six months.
İnsanları daha sonra gaz ile zehirlemek için altı ay kampta tutmak hiç mantıklı gelmiyordu.
Then when they left, they started saying something like "slap guder." It didn't make any sense.
Sonra giderken de, "şaralap lup" gibi bir şeyler söylediler.
It didn't make any sense, did it?
Çok anlamsızdı, değil mi?
It didn't have to make any sense.
Bir anlam ifade etmeleri gerekmiyordu.
But it didn't make sense.
Ama konuştukları anlamsızdı.
It didn't make much sense, but that's nothing new around here.
Söyledikleri pek mantıklı gelmedi ama burada herkes ileri geri konuşur.
I dIdn't know what I was looking for. Some kind of proof. something that would make It make sense for me to hate him.
Neye baktığımı ben de bilmiyorum, dayanaklı bir şey arıyorum ondan nefret etmemi anlamlı kılacak bir şey.
It didn't make sense.
Bu hiç mantıklı gelmiyordu.
It didn't make sense that I'd be there.
Oraya alınmam, bana mantıklı gelmemişti.
It didn't make a lot of sense to me either... the first time I saw your face on another guy.
Ben de, senin suratını, başka bir adamda gördüğümde buna bir anlam verememiştim.
It just didn't make much sense.
Pek inandırıcı değildi.
It wouldn't make much sense to get on a subway if we didn't know where we wanted to go.
Nereye gideceğimizi bilmezsek metroya binmek o kadar da anlamlı olmazdı.
I wrote it down, but it didn't make any sense when I read it back.
Yazdım da. Ama sonra okurken aptalca geldi.
You probably cut out the dream about the roller coaster and her friends, dead and alive. - It didn't make sense, Jorge!
Sanırım kızın roller coaster'la, ölmüş ve sağ tüm arkadaşlarıyla ilgili rüyasını çıkartacaksın.
It didn't make any sense that she disappeared.
Kaybolmasına hiç anlam veremedim.
It didn't make any sense at all.
Bana hiç mantıklı gelmedi.
How can the entire surface form at the same time? It didn't make sense.
Bu çok saçma " diyorsunuz.
It probably didn't make sense without me.
Bensiz hiçbir anlamı olmazdı sanırım.
I think on some level I knew my parents didn't survive but as long as I didn't go back to Kippenheim I could still say that maybe they were back in Kippenheim which doesn't really make a lot of sense, but I think it was just my survival mechanism.
Sanırım bir şekilde ailemin hayatta kalmadığını biliyordum ama Kippenheim'a dönmediğim sürece belki de hala Kippenheim'da olduklarını söyleyebilirdim. Bu pek mantıklı bir şey değildi ama sanırım bir hayatta kalma mekanizmasıydı.
- It didn't make sense. - Angel?
- O yarısı da mantıklı gelmiyor.
When the police questioned him, what he told them didn't make any sense it was some crazy story about a round house
Polis onu sorguya çektiğinde söyledikleri çok mantıksız şeylerdi. Yuvarlak bir evle ilgili saçma bir hikaye anlattı.
It didn't make any sense.
Hiç anlam ifade etmiyordu.
My only real purpose is to be smarter than the bad guys, to find the evidence that they didn't know they left behind, and make sense of it all.
Tek gerçek amacım kötülerden daha akıllı olmak. Bıraktıklarını bilmedikleri kanıtı bulup bir anlam çıkarmak.
Maybe they got our signal, but it didn't make any sense to them.
Belki sinyalimizi almışlardır ama cevap vermemişlerdir.
You said things and you did things that it didn't make any sense to say and do.
Anlamı olmayan şeyler yaptın ve söyledin.
I thought about what she said, but it didn't make much sense and it didn't seem to be working for her, in the first place.
Düşününce anladım ki, Bu sözler kendisine yardımcı olmuyordu.
It just didn't make sense.
Hiç mantıklı değil.
And then their bodies- - It didn't make any sense.
Ve sonra cesetleri- - Pek anlamlı gelmiyor.
- It didn't make any sense to me!
- Bir anlam veremedim!
- It didn't make no sense.
- Çok anlamsızdı.
So maybe it didn't make any sense, but I didn't like the idea of Mason using my dog for some evil scheme to bag women.
"Tamam belki böyle olmamıştır..." "... ama Mason'ın kızları yatağa atmak için... " "... benim köpeğimi kullanması fikrini bile sevmemiştim. "
He had clearly memorized all this stuff to say and some of it didn't even make any sense.
Ezbere konuştuğu çok belliydi... ... hatta kimi çok anlamsızdı.
I mean, he was from here, but he wasn't here, and... it didn't make any sense. but he seemed obsessed with him.
Buralıydı ama burada değildi. Çok anlamsızdı. Ama onu kafasına takmıştı.
It didn't make any sense.
Bu çok anlamsız.
Didn't make sense at the time, but you made it work.
O dönemde mantıklı gelmiyordu, ama sen başardın.
[kisses] Xandir : it just didn't make sense.
Bu hiç mantıklı değil.
I had an early delivery, and it didn't make sense to sleep there.
Evet, sabah erken teslimat gelecekti. Orada yatmanın bir anlamı yoktu.
it didn't work 351
it didn't matter 54
it didn't hurt 23
it didn't help 17
it didn't 412
it didn't take 23
it didn't feel right 16
it didn't work out 113
it didn't end well 31
it didn't happen 86
it didn't matter 54
it didn't hurt 23
it didn't help 17
it didn't 412
it didn't take 23
it didn't feel right 16
it didn't work out 113
it didn't end well 31
it didn't happen 86