It doesn't exist anymore tradutor Turco
38 parallel translation
It doesn't exist anymore.
Artık öyle bir şey yok.
The third story on the news tonight... was that someone I didn`t know 13 years ago, when I wasn`t president... participated in a demonstration where no laws were being broken... in protest of something that so many people were against... it doesn`t exist anymore?
Bugün akşam haberlerinde üçüncü haberde birinden bahsediliyor. Başkan olmadığım ve 13 yıl önce hiç tanımadığım birinden. Günümüzde hiç kimsenin yadsımadığı ve hiç bir yasanın ihlal edilmediği bir protesto gösterisinde yer almış biri.
Like at first, it's all weird'n'you're bummed'n'shit - like this person you're used to hangin out with all of sudden doesn't like exist anymore
En başta, olayı garipsersin, tam bir hayal kırıklığıdır. Aynı kaşla göz arasında yitip giden eskiden takıldığın kişi gibi.
It doesn't exist anymore.
Artık mevcut değil.
It doesn't exist anymore.
Artık yerinde durmuyor.
It doesn't exist anymore.
Artık yok.
You can't find that, Dad. It doesn't exist anymore which is why I contacted a master builder, showed him some photographs and had him duplicate it.
Bunlar artık piyada bulunmadığından bir ustayla temasa geçip... ona koltuğun fotoğraflarını gösterdim ve bir kopyasını yaptırdım.
It's like she doesn't even exist anymore.
Sanki gibi o bile artık yok.
It doesn't exist anymore.
Topun falan yok artık.
A judge expunged this, it doesn't exist anymore, man
Bir yargıç bunu sildi. Artık böyle bir şey yok.
It was destroyed and doesn't exist anymore.
Yok edildi ve artık yok.
- It doesn't exist anymore.
- Firma kapanmış.
When a boat disappears in the distance, it vanishes, but does that mean it doesn't exist anymore?
Bir gemi uzaklaştığı zaman gözden kaybolur ama bu, onun artık yok olduğu anlamına gelir mi?
It used to be my dorm room over there, it doesn't exist anymore. We need to talk, Addison.
Konuşmalıyız Addison.
It's-that's like Having a bunch of money In the currency of a country That doesn't exist anymore.
Sanki günümüzde bir değeri olmayan bir sürü paraya sahip olmak gibi.
A black hole raises these challenges and really sharpens these challenges because it's practically a place where ordinary space doesn't exist anymore.
Bir kara delik bu sorunlara yol açmaktadır ve gerçekte meydana gelmektedir pratikte ise sıradan sorulardan başka bir şey yok.
It's a shame it doesn't exist anymore.
Artık var olmaması üzücü.
Someone from the inside to help us figure this out. But o.W.G. As we know it, it doesn't exist anymore.
Ama bildiğimiz Oceanside Wellness artık olmayacak.
It doesn't exist anymore.
Orası artık yok.
But our home, David, it doesn't exist anymore.
Ama yuvamız diye bir yer kalmadı artık David.
But Earth as we knew it, doesn't exist anymore. We have to start over. It's why I was granted this haunted ship and this accursed immortal flesh.
Dünya, bana lanetli bir gemi ve ölümsüz bir vücut vererek başlangıca dönmemizi söylüyor.
And as for your deal with Harvey, it doesn't exist because he doesn't want it anymore.
Ayrıca senin Harvey ile olan anlaşman geçerli değil, çünkü artık istemiyor.
The building doesn't exist anymore, but when it did, it was abandoned.
Burası hiçbir kayıtta görünmüyordu ama göründüğünde bile terkedilmiş bir yerdi.
I think somehow it would be good for you. A bit like military service, which doesn't exist anymore.
Bence sana iyi gelicektir, biraz askeri düzen ki bu zamanlarda kalmayan.
Now, the problem is it's in a part of the city that doesn't exist anymore on any map.
Şimdi asıl sorun şehrin o kısmının artık haritada yer almaması.
Yeah, well, it doesn't exist anymore, but in the scheme of things, it'd probably be Washington Heights now.
- Evet öyle bir yer artık yok. Ama plânlara bakarsak günümüzde Washington Heights'in olduğu yerde.
It's like the guy doesn't exist anymore.
Sanki adam artık yokmuş gibi.
It turns out the injury doesn't exist anymore.
Anlaşılan sakatlığı artık yok.
This, what you're looking for, it doesn't exist anymore.
Aradığın şey artık yok.
Yugoslavia doesn't exist anymore. It fell apart.
Yugoslavya yok artık, parçalandı.
Thanksgiving is a day for family gathering, and since I don't exactly gather with my family anymore, it's just as soon act like it doesn't exist.
Şükran Günü ailenin bir araya gelmesi için olan bir gün benim artık bir araya gelecek bir ailem olmadığı için, sanki böyle bir gün yokmuş gibi davranıyorum.
It doesn't exist anymore.
Artık öyle bir yer yok.
Obviously it doesn't exist anymore.
Elbette ki kepenkleri kapatmış durumdalar.
It doesn't exist anymore.
Artık öyle birşey yok.
It doesn't exist anymore.
- Artık öyle bir grup yok.
It doesn't exist anymore, sweetheart.
Eski hayatımız tarih oldu tatlım.
It doesn't exist anymore. I wore a suit to work. And I wore three suits home underneath it on my last day... sold them on the side to pay for college.
Kendinin farklı yönlerini keşfettiğin için mutlu olsam da şu anda sadece anı yaşamayı kaldırabilecek durumdayım.
it doesn't matter 3827
it doesn't hurt 114
it doesn't fit 43
it doesn't exist 124
it doesn't make sense 437
it doesn't suit you 52
it doesn't even matter 37
it doesn't bother me 71
it doesn't work 306
it doesn't matter to me 71
it doesn't hurt 114
it doesn't fit 43
it doesn't exist 124
it doesn't make sense 437
it doesn't suit you 52
it doesn't even matter 37
it doesn't bother me 71
it doesn't work 306
it doesn't matter to me 71