English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ I ] / It wasn't planned

It wasn't planned tradutor Turco

114 parallel translation
Well, it wasn't exactly as we'd planned it.
Evet ama planladığımız tam bu değildi.
I ADMIT THE CAPER WAS PLANNED IN MY HOUSE, BUT IT WASN'T I WHO PLANNED IT.
Bu suçun benim evimde planlandığını kabul ediyorum ama planı yapan ben değildim.
It wasn't planned, it was an accident.
Planlı değildi, kazayla oldu.
Oh, it wasn't planned.
Bu planlanmamıştı.
It wasn't anything we planned.
Bu planladığımız birşey değildi.
But it wasn't planned.
Ama planda yoktu.
I mean... I mean, it wasn't planned out.
Yani... bu planlı bir iş değildi.
I know it wasn't planned.
Planlı olmadığını biliyorum.
. It wasn't like a planned attack. It wasn't like a planned attack.
Planlanmış bir... atak değildi.
- Yeah, it wasn't planned.
- Hiçbir şey planlandığı gibi olmadı.
If that wasn't a quake down there, then something else caused it... or planned it.
Eğer orada bir deprem olmadıysa o zaman buna başka birşey... neden oldu, yada bunu planladı.
It's with Dawson. lt wasn't planned.
- Dawson'la hazırlıyoruz. Plânlı bir şey değildi.
It was a fight that wasn't planned.
Bu planlı bir şey değildi.
I don't understand it either, Max. This wasn't something that I planned.
- Ben de anlamıyorum, Max.Bu, planladığım birşey değildi.
Hey, it wasn't planned.
Planlanmamıştı.
It wasn't like it was already planned.
İptal değil, zaten planlanmış olması değil.
Dr. Hill, I just want you to know it wasn't planned.
Doktor Hill bilmeni isterim ki bu planlanmış değildi.
It wasn't planned.
Bunlar planlı değildi.
Well, it wasn't planned, it just happened.
Planlanmış bir şey değildi.
It wasn't planned.
- Planlanmış bir şey değildi.
It wasn't planned, something came up.
Planladığım birşey değildi, birdenbire ortaya çıktı.
Okay, I got pregnant the summer that I turned 25, and it wasn't something that my husband and I really planned, but, you know, we always wanted kids, so we were thrilled.
Bu, kocamla benim planlamadığımız bir şeydi. Aslında çocuğumuz olmasını hep istiyorduk, bu yüzden sevindik.
As I started a procedure in March, 1995, they tried to erase all traces of the explosion, all documents, inventories, fingerprints, anything that could prove that it wasn't an accident, but a planned act to conceal their crime.
1995 Mart'ında bir soruşturmaya başladığımda, patlamanın bütün izlerini silmeye çalıştılar ; bütün belgeleri, parmak izlerini, çeteleleri. Bunun bir kaza olmadığını, suçlarını örtbas etmek amaçlı planlı bir eylem olduğunu gösterebilecek her şeyi.
It wasn't planned as a joyful family reunion.
Eğlenceli bir aile toplantısı olarak planlanmamıştı zaten.
- No, no, no, no, - nobody was laughing at you, it was just this thing that happened and it wasn't planned.
Hayır, hayır, hayır, hayır, kimse sana gülmüyordu, Sadece şu olan şey vardı ve planlanmamıştı.
I've got a son, I don't fantasise about Jordan dying as much anymore, and even though it wasn't planned, I'm actually happy about the way this marriage thing has worked out, so please stop your chirping and step away from my personal life.
Bir oğlum var, artık fantazilerimde Jordan'ın ölmesini o kadar da çok istemiyorum ve planlanmış olmasa da, bu evlilik işinin düzgün gitmesinden dolayı mutluyum, bu yüzden lütfen burunlarınızı özel hayatımdan uzaklaştırın.
It wasn't planned.
Bu planlanmamıştı.
It wasn't planned.
Planlanmış değildi.
Wasn't planned, it was an accident.
Planlı değildi, kazayla oldu.
- It wasn't I had planned!
Planlı değildi.
No way. It wasn't planned.
Yok yahu, planlı bir şey değildi.
It wasn't planned. lt just...
Beklemiyorduk. Ama...
I realized this wasn't just the car my dad had planned on giving me, it was the car he had planned on us rebuilding together.
Babamın bana vermeyi planladığı şey o arabayı beraberce tekrar yapmamızmış.
This wasn't planned, was it?
Planda bu yoktu, değil mi?
It wasn't planned.
Bunu planlamamıştık.
It--it wasn't something that I planned.
Önceden planladığım birşey değildi.
In fact if 9 / 11 wasn't a planned war pretext it would be an exception to the rule.
Aslında 11 Eylül örneklerinden farklı olarak, hesaba katılmayan savaşlara da araç oldu.
This wasn't the way it was planned.
- Bu şekilde planlanmamıştı.
It wasn't planned, Mitch.
Bunu planlamamıştık Mitch
This wasn't the way it was planned.
Böyle planlanmamıştı.
Obviously, it wasn't an evening planned for one.
Açıkçası, bu tek kişilik bir gece değilmiş.
It's, um, you know, it wasn't planned.
- İyi geceler. - İyİ geceler baba.
So, it wasn't planned?
Yani, bunlar planda yoktu?
It wasn't planned enough.
En azından yeterince planlanmamış.
It wasn't planned or anything.
Planlı bir şey değildi.
The surgery began as planned, but it wasn't long
Operasyon planlandığı gibi başladı.
It wasn't how I planned on doing it, but I helped Lloyd regain his faith that people can be good.
İşler plânladığım gibi gitmedi ama Lloyd'a insanların iyi olabileceği inancını yeniden kazandırdım.
It wasn't exactly how Reese planned it, but he didn't care.
Kesinlikle Reese'in planladığı gibi değildi. Ama önemsemedi.
It wasn't planned.
Planlanmış bir şey değildi.
Well, it wasn't exactly a trip that I'd planned, Dad.
Tam olarak da planladığım bir yolculuk değildi bu, baba.
It wasn't something I planned to do.
Daha önce planladığım bir şey değil.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]