English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ I ] / Ivory

Ivory tradutor Turco

727 parallel translation
The light, as you see is reflected in the marble and in the ivory of the ninety nine windows with lattices.
Gördüğünüz gibi ışık mermerden ve 99 adet kafesli pencerenin fildişi kısmından yansıyor.
A cane with an ivory handle?
Fildişi saplı bir baston?
Smacks a mean ivory, eh, Rainsford?
Tuşları okşuyor değil mi Rainsford?
And let a million pounds of ivory go to rot under the earth?
Bırakalım da 1 milyon sterlinlik fildişi toprakta çürüsün mü?
Ivory.
Fildişi.
Enough ivory to supply the world.
Tüm dünyaya yetecek kadar fildişi.
Now let's get that ivory.
Hadi toplayalım şu fildişini.
I can see a huge safari with you at the head... bearing ivory down to the coast.
Seni büyük bir safarinin başında görebiliyorum. Kıyıya fildişi taşıyorsun.
If four of us start out and we found the ivory, only two would get back... and they wouldn't be us.
Eğer dördümüz ava çıkıp fildişi bulursak, sadece iki kişi geri döner. Ve onlar biz olmayız.
Did you drag me out to Africa to go after ivory or a woman?
Fildişi için mi, kadın için mi beni Afrika'ya sürükledin?
Ivory.
Fildişi için.
How much ivory is there really up there?
Orada gerçekten ne kadar fildişi var?
He could have carried 150 pounds of ivory.
70 kilo fildişi taşıyabilirdi.
You know... even if there wasn't any ivory, I'd be glad I made the trek now.
Biliyor musun... hiç fildişi bulamasak bile bu yolculuğu yaptığımıza memnunum.
You'll be much gladder when you see how much ivory there is.
Ne kadar çok fildişi olduğunu görünce daha memnun olacaksın.
Carry tons more ivory away.
Tonlarca fildişi taşıyabilirler.
They need the elephants to get the ivory, the tusks.
Fildişini taşımak için fillere ihtiyaçları var.
To get the ivory.
Fildişi almak için.
- You didn't try to take away any ivory.
- O zaman fildişi almamıştınız.
I'm here for ivory.
Ben buraya fildişi için geldim.
Everyone carries ivory, even the spearmen, understand?
Herkes fildişi taşıyacak. Mızrakçılar bile, tamam mı?
Everybody carries ivory.
Herkes fildişi taşıyacak.
They won't take the ivory.
Fildişi almayacaklar.
Would you feel better if we didn't take the ivory?
Fildişini almazsak kendini daha iyi hisseder misin?
Pick up that ivory.
Al o fildişini.
- Ivory doesn't count now.
- Şu anda fildişinin bir önemi yok.
- Has that penetrated the ivory dome?
- Girdi diyelim.
If it's ivory the party's after... the hunter in charge usually gets 10 % of whatever they bring out.
Ekibin peşinde olduğu şey fildişiyse... ekip başı, toplanan miktarın % 10'unu alır.
Ivory and gold.
IVory ve altın.
Why, I'm gonna build you an ivory tower with my own two hands.
Seni kendi ellerimle inzivaya çekeceğim.
For years they'd taken from the East nobody knows what spoils of gems precious metals, silks, ivory, sir.
Yillar boyunca doguyu yagmalayarak, degerli taslar... madenler, ipek ve fildisi elde etmislerdi.
I get raw ivory.
İşlenmemiş fildişi buluyorum.
You take her to the Gold Coast, load her with black ivory.
Altın Sahile gidip gemiyi fildişiyle dolduracaksın.
Teak, ivory, spices, silks, indigo.
Hint meşesi, fildişi, baharat, ipek, çivit?
- And there goes ivory, down another seven.
Fildişi % 7 düştü.
Teak, silk, ivory, indigo.
İpek, fildişi, çivit mi?
The handle was real ivory.
Sapı gerçek fildişiydi.
They swore it was real ivory.
Gerçek fildişi olduğuna yemin etti.
- Oh, the last time I was here you had some little, white, carved ivory elephants.
- En son seferinde buradayken bazı küçük, beyaz, fildişinden oyma filleriniz vardı.
Oh, dear, and Aunt Agnes asked me especially for something in ivory.
Tanrı'm. Agnes Teyze de, benden özellikle fildişinden yapılma bir şey istiyordu.
It's just that there's so much bushwa in this ivory greenroom they call the theatre, sometimes it gets up around my chin.
Sadece adına tiyatro dedikleri bu fildişi odada, o kadar çok pislik var ki.. .. bazen burama kadar geliyor.
To think that this vast fortune was accumulated with just the clever employment of two little squares of ivory.
Bu büyük servetin, iki küçük küpün akıllıca atılmasıyla olması ne ilginç.
"a gold watch with his initials, " and an elegant switchblade knife "with an ivory handle and coat of arms bearing his initials."
Üstünde maktulün baş harfleri yazılı olan altın bir saat, tutma yeri fildişinden olan zarif bir sustalı bıçak ve gene üzerinde maktulün baş harfleri yazılı bir kıyafet. "
This ought to warm your ivory dome, baldy.
Bu odunlar odanızı ısıtır, pis herifler.
I tell a girl she has hair like a tortured midnight lips like a red couch in an ivory palace and I'm lonely.
Bir kıza, gece gibi saçları, fildişi bir saraydaki... ... kırmızı sedir gibi dudakları olduğunu...
- Caught them ivory poaching.
- Onları fildişi avcılığı yaparken yakaladım.
Their gold and silk, ivory and frankincense, and their proudest sons to be our slaves.
Atın ve ipek, fildişi ve tütsü, ve en dik başlı oğullarını bize köle olmaya yolluyor.
The men went to Libya to work, or they migrated to Ivory Coast in search of work with the promise to return and bring food for the family.
Erkek Libya'ya çalışmaya gider yada ailesine yiyecek getirme sözüyle Fildişi Sahilleri'ne iş için göç ederdi.
Like ivory.
Fildişi gibi.
Today only, I include a nailbrush with a solid ivory top.
Sadece bugün, yanında bir de fildişi işlemeli tırnak fırçası veriyorum.
If we could only sell them salvation for a buck - solid gold, with an ivory top and a built-in compass.
Keşke kurtuluş, 1 dolara satılabilseydi. Som altından, fildişi işlemeli, yanında da pusulasıyla.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]