Jabs tradutor Turco
136 parallel translation
Just light jabs.
Sadece hafif yumruklar.
Jenkins jabs with the left and brings over a right cross.
Jenkins, solunu gösterip sağ kroşeyi vuruyor.
There are certain pleasures you get, little jabs of pleasure when a swordfish takes the hook, or when you watch a great fighter getting ready for the kill, see?
Bir kılıç balığı oltaya takıldığında ya da rakibini yere sermeye hazırlanan... büyük bir boksörü seyrederken belli bir haz duyarsın... küçük haz anları yaşarsın ya, anladın mı?
Bender pushes McCoy out of it now and jabs with the left.
Bender McCoy'u ittirdi ve soluyla bir yumruk attı.
And a real thin stiletto in his left. First he takes the stiletto and jabs it as a hard as he can into the nape of the guy's neck.
İlk önce hançeri alarak olanca kuvvetiyle adamın boğazına sapladı.
Usual jabs at childhood?
Çocukken aşılarınızı tam olmuş musunuz?
Creed, the champion, zipping in those left-handed jabs. Right there.
Creed şampiyon sol vuruşlarından birini yapıyor, direk kafaya.
The champ stinging the slower challenger with jabs at will.
Şampiyon yavaş rakibine yaklaşıyor.
Is it possible, at moments we can't imagine, a horse can add its sufferings together... the non-stop jerks and jabs that are its daily life... and tum them... into grief?
Bir atın, bizim hayal edemediğimiz bazı anlarda, kendi çektiği acıları ve... gündelik yaşamındaki itilip kakılmaları hesab ederek... tüm bunlardan kederlenmesi mümkün müdür?
A hard left covered by two quick jabs.
Sert sol yumruğa karşı, iki hızlı yumruk geldi.
No jabs before the rumble.
Kavgadan önce bulaşmak yok.
I'll throw two jabs.
Sana iki direk göndereceğim.
- so you ain't gettin'hit with the jabs.
- Böylece darbe yemezsin.
She throws these cutting left jabs and combinations.
Sol yumruğunu ve kombine vuruşları kullanır.
I don ´ t need the jabs to fall asleep.
Uyumak için iğneye ihtiyacım yok.
Each time he jabs, he drops his right hand back.
Her vuruşunda, sağ eli arkaya düşüyor.
Hit your jabs.
Vur bakalım.
It won't be an easy fight but my plan of attack on a fighter like Alex Miteff would be two fast left jabs, a rapid right cross and a left hook.
Kolay bir dövüş olmayacak ama benim Alex Miteff gibi bir dövüşçüye saldırı planım iki hızlı sol direk çabuk bir sağ çapraz ve bir sol kroşe olacak.
- Marriage is all about enduring the jabs and blows.
- Evlilik bütün acılara ve kederlere göğüs germektir.
The MO's along the end of the track, so don't forget to get your jabs.
Sağlık Ofisi hattın sonunda, aşınızı yaptırmayı unutmayın.
- Jabs? - No.
- İğne aldın mı?
- What's the score on the jabs, mate?
- İğne sayısı nedir ortak?
- Stan says : "No jabs".
- Stan, iğne yok diyor.
He's gonna throw a few jabs at you, shoot a right hand in front of you.
Açılacak. Birkaç yumruk atacak. Önüne bir sağ atacak.
So another couple of jabs. Just little flicks.
Birkaç yumruk, birkaç fiske daha attı.
- Double up on those jabs.
- Yumrukları ikile.
Too bad they didn't tell us about it. Used to be the only way to get around. Now Dominguez firing the jabs!
Anlatacak kadar erken gelmemiş olmaları ne yazık.
Just throw some jabs!
Boşver.
I have to ride around, looking at nature's beauty, calling on people, doing the odd circumcision, giving jabs, piercing ears, etc.
Etrafı geziyorum, tabiatın güzelliklerine bakıyorum. İnsanları ziyaret ediyorum, tek tük çocukları sünnet edip iğne vuruyorum. Kulak filan deliyorum.
Well, I'll double up on the left jabs and see what happens.
Soluma iki kat daha kuvvet vereceğim ve bak ne olacak.
He jabs low, and his right cross can knock me out.
Solu yavaştır, ama sağı beni öldürebilir.
His jabs are getting low and his swings are wild.
Solu yavaşlıyor ve dış vuruşları vahşileşiyor.
While I'd love to go on trading jabs with you, Spike, perhaps I'll come to the point.
Evet, seninle çene çalmayı çok isterdim Spike ama sadede gelsem iyi olacak.
He took a few jabs to the temple.
Şakağına bir kaç darbe aldı.
Was it just so you could throw jabs at Pacey?
Pacey'ye hava atmak için mi? - Ne diyorsun sen?
I know I've been giving you a lot of jabs.
Senin üstüne çok geldiğimi biliyorum.
As you move in, the elbow jabs your ribs. Very painful.
Dirseğini öyle bir yerleştirir ki, sen yaklaşmaya çalışırken dirseği karnına batar.
She jabs him with her stinger, and he goes as limp as a boned fish.
İğnesiyle sokuveriyor adamı, adam da balık gibi yumuşuyor.
Would've used his jabs. Bam, bam!
Yumruklarını kullanırdı.
Can't he do anything but jabs? Ow!
Biraz önce şen şakrak eğleniyordunuz!
So unless you can throw 11 jabs in three seconds or enjoy eating strawberries from between my toes, you stand little chance of qualifying as either.
3 saniye 1 1 yumruk atamıyorsan ya da ayaklarımdan çilek yiyemiyorsan, bu pozisyon için yeterli değilsindir.
I don't have time for your jabs today, Danny.
Laf sokmalarına ayıracak zamanım yok Danny.
Braddock taking hard jabs.
"Braddock sert yumruklar yiyor."
Say, the two jabs look sensational!
O iki yumruk çok heyecan vericiydi.
Lasky walks through those jabs and keeps working on Braddock's body.
"Lasky bu yumruklardan etkilenmişe benzemiyor..." "... ve Braddock'un vücuduna çalışmaya devam ediyor. "
More pinpoint jabs by Dixon.
Dixon'dan puan getiren yumruklar.
Two girls ambushed us, one of them hit me with a bunch of quick jabs, and suddenly I couldn't earthbend, and I could barely move and then she cart wheeled away.
İki tane kız bizi pusuya düşürdü. İçlerinden biri bana hızlı darbeler indirdi ve bir anda toprak bükme gücümü kaybettim. Zorlukla hareket edebiliyordum.
HE JABS HIM TO THE RIGHT.
Bolie, Bolie, Bolie!
I'm sure you're starving after all the digs and the jabs.
Eminim çok acıkmışsındır.
Dominguez firing the jabs to try to survive.
Dominguez ayakta kalmaya çalışıyor.
Those are some good jabs, but this won't last forever.
Gidiyorum! Lütfen öyle deme!