Jasmine tradutor Turco
1,427 parallel translation
So, next up... we have Sparky of Greenpoint, as he's handled by Jasmine "J.J." Presley, daughter of illustrious Fire Captain Jessie Presley.
Sırada, Green Point'dan Sparky var. Eğitmeni Jasmine "JJ" Presley, ünlü itfaiye kaptanı Jessie Presley'nin kızı.
Like jasmine.
Yasemin gibi kokuyor.
There was a smell of jasmine flowers nearby.
Yakınlardan yasemin kokusu geliyordu.
Every morning she would put fresh jasmine flowers in her bra.
Güzel koksun diye her sabah sütyenine yaseminler doldururdu.
I pick up jasmine flowers every morning and I put them in my bra.
Her sabah yasemin toplarım ve giyinirken onları sütyenime sıkıştırırım.
A morning full of roses and jasmine!
Yasemin ve güllerle dolu iyi günler!
Jasmine.
( Müzik ) Yasemin.
Is this jasmine?
( Müzik ) Ne bu? Yasemin mi?
Jasmine is going to kill me.
Jasmine beni öldürecek. - Neden?
Give my love to Jasmine.
Jasmin'e sevgilerimi ilet.
- Give my best to Jasmine.
- Jasmin'e iyi dileklerimi ilet.
It's made with jasmine and a mixture of aphrodisiac oils.
Yasemin ve afrodizyak yağların bir karışımı ile yapıldı.
Hey, I can use this to get the jasmine to climb up my trellis.
Yaseminimi sırığa tırmandırmakta kullanabilirim bunu.
Go ahead. Say "jasmine" or "trellis" again.
Bir kez daha "yasemin" ve "sırık" de bakayım.
Well done, Jasmine.
Aferin, Jasmine.
Jasmine, no hysterics...
Jasmine, alınma ama...
Mm. My sister was working Saturday. I had to look after Jasmine.
Kız kardeşim cumartesi çalışıyor, Jasmine'e bakmam gerekti.
- Coke and jasmine.
- Kola ve yasemin.
We could invent the Jasmine Cola.
Mesela buna yasemin kolası diyebiliriz.
- Jasmine.
- Yasemin.
The jasmine girl.
Yasemin kızı seni...
- So, Jasmine, we seem to have a little problem with the girls'bathroom.
- Evet Jasmine. Burada kızlar tuvaletinde ufak bir sorunumuz var.
- It's about your niece, Jasmine.
- Yeğenin Jasmine hakkında.
Jasmine!
Jasmine!
Hey, Jasmine!
Hey Jasmine!
So where's jas?
Peki Jasmine nerede?
Hey, Jasmine, i didn't mean it like that!
Jasmine, öyle demek istemedim.
- Jasmine plummer.
- Jasmine Plummer. - Çok güzel.
I'm gonna see you outside, Jasmine.
- Dışarıda görüşürüz Jasmine.
Jasmine!
Jas!
Jasmine, pick up that ball.
Jasmine, topu atsana.
Yeah!
Jasmine!
Hey, Jasmine!
Hey, Jasmine!
Jasmine, step up.
Jasmine, buraya gel.
Jasmine.
Jasmine.
- That's ok, Jasmine.
- Sorun değil Jasmine. - Yeter!
When's Jasmine gonna get some practice time?
Söylesene Jasmine ne zaman antrenmana çıkabilecek?
That's all right, Jasmine!
Tamamdır, Jasmine!
I left something in there for Jasmine.
Jasmine için bir şey bırakmıştım.
Actually, watching Jasmine.
Jasmine oynarken seyretmeyi.
Time to tape your wrists up, Jasmine.
Şimdi bandaj zamanı, Jasmine.
Come on, man, play Jasmine!
Haydi adamım!
Fisher! Number 11!
Jasmine oynasın!
Play Jasmine!
Fisher 11 numara. Oyna Jasmine!
Come on, man, play Jasmine.
Haydi dostum!
- Let Jasmine play.
- Bırak da Jasmine oynasın.
Put Jasmine in! Put Jasmine in!
Jasmine'i oyuna al!
That's right, Jasmine!
İşte böyle Jasmine!
- Good going, Jasmine!
- Çok güzel Jasmine!
- Jasmine!
- Jasmine!
- You haven't met Jasmine plummer.
O zaman Minden Browns'ta oynayan Jasmine Plummer'la tanışın.