Jungles tradutor Turco
233 parallel translation
The trafficker brought the bodies off the mountain jungles and buried them in the town graveyard to avoid evidence of the dead being found at his jungle camps
İnsan kaçakçıları, orman kampında bulunan cesetlere kanıt teşkil etmemesi için, cesetleri dağdaki ormanlardan getirip şehir mezarlığına gömmüştür.
I will - if any of you spineless worms are brave enough to go back with me into the trackless jungles where these monsters live!
Eğer siz korkak solucanlar arasında, bu canavarların yaşadığı keşfedilmemiş ormanlara benimle birlikte gidecek kadar cesur olan varsa, elbette ki gösteririm!
There's a bird in these jungles, kind of a parrot.
Bu ormanlarda bir tür kuş var, bir çeşit papağan.
You make moving pictures in jungles and places.
Balta girmemiş ormanlarda filmler yapıyorsunuz.
I thought tropical jungles were full of fruit.
Tropikal ormanların meyvelerle dolu olduğunu sanıyordum.
So inspired, they set forth across the mountains, the jungles and the deserts until they came to this valley and founded Palandria.
Bu ilhamla, dağları, ormanları ve çölleri aşarak bu vadiye gelmişler ve Palandria'yı bulmuşlar.
I've been in jungles and around savages so long,
Ormandaydım ve etrafım vahşilerle doluydu.
Flowing by the Nyaga trading post, the river Nigu winds its smooth, navigable way through vast, lush jungles of Africa.
Nyaga ticaret merkezinin yanından akan Nigu nehri Afrika'nın muazzam, yemyeşil ormanlarının arasından geçer ve su taşıtlarına elverişli şekilde seyreder.
Have to cut through jungles... and climb mountains so high they rise above the clouds.
Ormanlardan geçip... bulutlara yükselen çok yüksek dağlara tırmanacağız.
Some of them walked 40 miles clear across the island, right through jungles and the Japs and nothing to protect them but a string of beads.
Bazıları, tespihlerinden başka korunacak şeyleri olmadan adanın karşısından ormanın ve Japonların içine kadar, 65 km yol yürüdü.
It took a war to make me understand or maybe it's just that I'm four years older but there hasn't been a day that you weren't with me or a night on patrol or ashore in town or pushing some kids through the jungles with a baby in my arms.
Anlayabilmem için bir savaş geçti ya da belki de 4 yıl daha yaşlandığım içindir ama seni düşünmediğim tek bir gün bile olmadı ne de gece denizde ya da karada şehirde ya da kucağımda bir bebekle bir avuç çocuğu ormana sürüklerken.
With nobody around to quiet it down the sound could travel all the way to certain mining camps deep in the jungles of South America
Gecenin sessizliğinde ortada kimseler yoksa bu ses Güney Amerika ormanlarının ortasındaki bazı maden ocaklarına kadar ulaşabilir.
You probably thought it was confined to the jungles and the tropics. It's not.
Sadece vahşi ormanlarda, tropiklerde olduğunu sanıyorsunuzdur.
There she was in the wildest jungles of Borneo, without a stitch on, except her dancin'shoes and her pith helmet.
Borneo'nun en vahşi ormanında çırılçıplak bir kız varmış. Üzerinde sadece dans ayakkabısı ve şapka bulunuyormuş.
Ah, the jungles of finance.
Ah, para işlerinin karmaşıklığı.
But in the tropical jungles of Central America, a cicilization had burst into full flower.
Fakat Orta Amerika'nın tropikal ormanlarında ise bir medeniyet yeşermişti.
The water world has its forests and its jungles, too.
Su dünyasında da korular ve ormanlar vardır.
I expect tigers in jungles.
Kaplanlar ormanda olur.
Many strange legends are told Of these jungles of India... but none so strange as the story of a small boy named Mowgli.
Hint ormanlarında pekçok garip efsane, dilden dile dolaşır ama hiçbiri Mowgli adlı küçük çocuğun hikayesi kadar ilginç değildir.
... US artillery began to shake the jungles.
... Amerikan topçuları cangılları sallıyor.
I don't enjoy jungles.
Ormanlardan hoşlanmam.
The fabulous athlete from the deep, dark jungles!
İnanılmaz atlet, derinlerden, karanlık vahşi ormandan!
In the jungles and on the flood plains on the banks of the Cubango nobody needs to work, because there's plenty of water and food for everybody.
Kubango'nun kıyılarındaki ormanlarda ve taşkın yataklarında kimsenin çalışmasına gerek yoktur, çünkü herkese yetecek kadar bol su ve yiyecek vardır.
When last seen, they were frolicking together in the jungles of Africa on safari.
Son görüldüklerinde, Afrika ormanlarında safaride birlikte mutlu bir yaşam sürdürüyorlardı.
We've been all over India. We know her cities, jungles, jails and passes.
Bütün Hindistan'ı, kent, cengel, hapishane ve geçitlerini dolaştık.
I speak... for the thousands of silent lips forever stilled... among the jungles and the beaches... and in the deep waters of the Pacific... which marked the way.
Ben... Pasifik'in ormanlarında, sahillerinde ve derin sularında sonsuza dek susturulmuş binlerce insanın adına konuşuyorum.
Into these miniature jungles came the first land animals.
Bu minyatür ormanlara ilk kara hayvanları geldi.
The early jungles, filled with such creatures, were still only a few inches high, no more than a thick, moist carpet draping the sandspits and boulders.
Bu canlılarla dolu ilk ormanlar sadece birkaç santimetre boyundaydı. Kaya ve kumluklar üzerindeki kalın ve nemli halıların ötesi değillerdi.
He just wants to look at her and have this picture in his head... when he's off there fighting in the jungles.
Ona bakıp ormanda savaşacağı... zamanlar için resmini kafasına yer etmek isityor.
Great lizards crashed and thundered through the steaming jungles.
Dev sürüngenler ise yağmur ormanlarının içlerini kendilerine yuva edindiler.
In the jungles of the Philippines and on Omaha Beach.
Filipinlerin balta girmemiş ormanlarında ve Omaha Sahili'nde...
How did you get that'53 Cadillac in the jungles of'Nam?
O 53 model Cadillac'ı Vietnam ormanlarında nasıl buldun?
In the jungles of kid-dom, the mind switches gears rapidly.
Çocukluğun vahşi ormanlarında düşünceler çabuk değişir.
No, it's no magic act, for today, live on our stage, direct from the wild, untamed jungles of Borneo - hot damn!
Hayır hokkabazlık numarası değil bugün sahnemizde Borneo'nun yabani ormanlarından gelen...
They have jungles there, Joanie... insects the size of sanitation trucks... revolutionaries.
Kitapların bu maço ülkelerde neler olduğunu çok iyi anlatıyor.Balta girmemiş ormanlar var, Joanie. Kanalizasyon kamyonları boyutunda böcekler... devrimciler.
You are surrounded by cliffs... mountains, jungles full of man traps... and a bridge that is impassable.
Etrafınız uçurumlar, dağlar, tuzaklarla dolu ormanlarla çevrili. Bir de geçit vermez bir köprü var.
What we've just seen, men fighting for their lives in the jungles of South Vietnam, is what has aroused such apprehension and debate throughout the world.
"Gördüklerimiz, insanların Güney Vietnam.." "ormanlarındaki mücadeleleri!" "Dünya'da endişe yaratan ve tartışılan.."
So we're heading back to the jungles of Oregon!
Oregon ormanlarına mı gidiyoruz?
He's into his jungles and Rambo bullshit.
Ormana girmiş, Rambo numarası çekiyor.
There are jungles in Baltimore.
Baltimore'da ormanlar da var.
You know, the jungles are receding everywhere.
Yani, ormanlar, her yeri çekiyor.
They're cutting down jungles to breed hamburgers, turning the whole world into a car park.
Hamburger yapabilmek için, ormanları yok ediyorlar, tüm dünyayı otopark haline getiriyorlar.
He'd land in a swamp, march through the woods, and in some inland post feel the savagery, the utter savagery that stirs in the forests and the jungles in the hearts of wild men.
O ağaçların arasındaki sınırda bir bataklığa yerleşmişti. Ve ormanın derinliklerinde varolan vahşeti hissediyordu. Vahşi adamların kalplerindeki ormanları kımıldatan tüm bu vahşeti...
Of ahh the missioms im all the jungles...
Ormanlardaki o kadar görevden sonra...
Maybe in the jungles of New Guinea...
Yeni Gine ormanlarında olabilir belki.
"And savage hobo jungles"
"Ve balta girmemiş vahşi ormanlarda"
We headed for the jungles of the North.
Kuzeydeki sık ormanlara doğru gittik.
Are any of your admirers back from their jungles?
Hayranlardan hiçbiri ormanlarından dönmediler mi?
Hidden here is the world as wast as our own where the weeds are like inpenetrable jungles, stones are mountains, and even the smallest pond becomes an ocean
Bu tarlada çok geniş bir dünya sunuluyor, bir gezegen kadar muhteşem. Zararlı otlar kendilerini, aşılmaz bir orman olarak değiştirmişler. Taşlar dağ olmuş.
Every time we watch TV they show us Tarzan and the natives and jungles, they never told us that Africans were more intelligent than we are.
Ne zaman televizyonu izlesek bize Tarzan'ı, yerlileri ve ormanları gösteriyorlar bize Afrikalıların bizden daha zeki olduğunu hiç söylemediler.
So the Timorese were fleeing into the jungles by the thousands.
Özgürlükçü sosyalizmin esas amacı ;