Knowing him tradutor Turco
808 parallel translation
There's somebody that just knowing him... has made me realize what a stuffed shirt you are.
Öyle biri var ki, onu tanıyınca... senin ne kadar sıkıcı olduğunu anladım.
Knowing him as I do yes.
Onu tanıdığım kadarıyla haklısın.
"Lf," that's a big word. But it's true, Lafe. That's strange back home, if I'd called a man by his first name after only knowing him for two days, people would have been shocked.
Bu büyük bir dünya lafe ama bu gerçek bu çok garip eğer ilk ismini söylersem eve git.
Knowing him as I do, well, frankly,
Benim gibi onu bildiğine göre bilmiyorum...
Not knowing him?
Onu tanımamak mı?
I spent my life knowing him.
Hayatımı onu tanımakla geçirdim.
Now, knowing him, I figure you were victimized.
İşte tavır bu. Sen benim gibisin.
You're condemning him without even knowing him.
Onu hiç tanımadan mahkum ediyorsun. Gerçekten öyle.
Knowing him, it's a call girl.
Tanıyorum onu, fahişenin tekidir.
I allowed my own personal feelings to influence the jury and I sentenced him to death knowing him to be guilty of many crimes but not of murder.
Kendi kişisel duygularımın jüriyi etkilemesine izin verdim ve onu cinayetten değil, bir çok suçu işlediğini bilerek ölüme mahkum ettim.
And you know that it is the person you missed without knowing him or her.
Ve daha onu tanımadan, onun... Tüm hayatın boyunca...
" Knowing Dad as I do, I'd not advise you to displease him, or tease him.
" Babamı iyi tanıyorum ve sizlere onu ne kızdırmanızı ne de onu makaraya almanızı tavsiye ederim.
Your father destroyed the scroll, knowing that it would cost him his life.
Babanız, yaşamına mal olacağını bildiğinden, parşömeni yok etti.
Without him knowing who you are, of course.
Sizin kim olduğunuzu bilmeyecek elbette.
That man, knowing that he was caught dead to rights... and with prison staring him in the face, took the only way out.
O adam, mutlaka yakayı ele vereceğini biliyordu ve... hapishane yolu göründüğünü anlayınca, tek kurtuluş çaresine başvurdu.
How could you, Ned, knowing the way she loves him?
Onu ne kadar sevdiğini bilirken nasıl yapabilirim Ned?
Not be so lonesome, knowing his name's there with him.
Adının burada olduğunu bilirse kendini çok yalnız hissetmez.
We are not in the way of knowing what Mr. Bingley likes since we're not to meet him!
Bay Bingley'in neyi beğendiğini bilmiyoruz... çünkü henüz onunla tanışmadık!
I've already given him the best, knowing he is German and would take it anyway.
Alman olduğunu bildiğimden, iyi masa vermiştim. Zaten oraya oturacaktı.
It's given him confidence just knowing that he's wanted.
Sırf istenmiş olmak güvenini yerine getirdi.
You mean you want him to have the policy without him knowing it.
O bilmeden poliçe yapacaksın firma ise onun bilmediğini bilmeyecek.
So I had to get him to sign without his knowing what he was signing.
Yani ne imzaladığını anlamadan imzalatmalıydım.
And knowing what was on his mind and to save him the embarrassment... of having to tell me...
Kafasından geçeni bilerek ve... onu bana şey deme utancından kurtarmak için...
We'd be fools to let him go, knowing so much about us.
Gitmesine izin vermek aptallık olur. Bunca şey biliyor.
Made him knowing and gentle.
Onu bilgili ve nazik yap.
Knowing I won't see him again, I feel better already.
Onu tekrar görmeyeceğimi bilmek beni şimdiden rahatlattı.
And knowing that he doesn't like to drink alone, I suggested to Dr. Chumley that we join him.
Yalnız içmeyi sevmediğini bildiğim için, birlikte içmeyi önerdim.
And if something did happen unpredictably... you'd still have the comfort of knowing that the lives of Lucie and Manfred... would be safe and snug in the soft, gentle, tender hands... of that brave little band of patriots he's gathered around him.
Lucie ve Manfred'in hayatlarının... vatansever, yumuşak, kibar ellerde sıcacık ve güvende olduğunu... bilmek seni rahatlatacaktır.
How reassuring it was to see him eat the flesh of animals, knowing the only source for that other meat he so relished would be myself.
Onu hayvan etine nasıl baktığını görünce, ve sadece et yemekten hoşlanan, bir insan olduğunu bildiğime göre Kendimi nasıl güvende hissedebilirdim ki.
You wouldn't like me to go through life not knowing if I've killed him?
Hayatımın geri kalanını onu benim öldürüp öldürmediğini bilmeden yaşamamamı mı istiyorsun?
So I rushed home to catch him, if I could, not knowing just what to expect.
Onu yakalamak için ve yakalarsam ne yapacağımı bilmeden eve gittim.
All he has to do is step into that ring and I like to run and hide knowing maybe they'll hurt him, cripple him.
O ringe adım attığı anda kaçacak yer arıyorum. Onun canını yakabilirler, sakat bırakabilirler.
I can't stand to think about him waiting in the room and knowing he's going to get it.
O, odada başına gelecekleri başın gelecekleri beklerken burada duramam.
No one could expect you to write properly about him... without knowing all the intimate details.
Tüm ayrıntıları bilmeden onun hakkında gereği gibi yazabilmeni... senden kimse bekleyemezdi.
After knowing you for four days, he asked you to marry him?
Dört günlük tanımayla sana evlenme mi teklif etti yani?
I can't make a move without him knowing it.
Haberi olmadan adım atamıyorum.
I married Mel knowing everything about him.
Mel'le onun hakkında her şeyi bilerek evlendim.
We can't rescue him without knowing where he is.
Bulsak bile, yapacak bir şey yok.
I'm interested in knowing the truth about him and his family.
O ve ailesi hakkındaki gerçeği öğrenmek istiyorum.
London couldn't have run him as their man without my knowing about it.
Londra, benim haberim olmadan onları kendi adamları olarak kullanamaz.
Knowing neither name nor anything else about our foe, we needed Roppei to identify him.
Hasmımızın ne ismini ne yüzünü bilmediğimiz için..... onu teşhis edebilmemiz için Roppei'ye ihtiyacımız vardı.
He was in his cell, but knowing that couldn't help him.
Hücresindeydi ve bunun ise kendisine yardımcı olmayacağını da biliyordu.
The companies hire him without actually knowing who he is.
Bir hayalet. Şirketler onun kim olduğunu bilmeden kiralarlar.
I don't want him to go without knowing I'm not gonna see him.
Kendisi hakkında hiç bir bilgi olmadan görüşmek istemiyorum.
Well, firstly, of course, you try to keep him from knowing.
Öncelikle haber etmemeye çalışacaksın.
And knowing Mr. Spock's determination on some things, I thought I'd better hold him here until I got your orders.
Mr. Spock'ın bazı konulardaki kararlılığını bildiğim için emirleriniz gelene kadar onu burada tutmanın iyi olacağını düşündüm.
That's not too polite, you know. Watching a fella without him knowing it.
Biliyorsunuz ki, haberi olmadan birini izlemek, hiç kibar bir davranış değil.
Wouldn't have bothered him, knowing you were around somewhere alive.
Bir yerlerde yaşadığını bilmek, onun umrunda olmazdı.
And even knowing he won't give it, I set off to him... Why do you go?
Yine de vermeyeceğini bildiğim halde, kapısına gittim ve...
But knowing Cable, I suggest you do not take him lightly.
Ama Cable'ı tanıyan biri olarak, onu hafife almamanı tavsiye ederim.
Still, seeing him there, it's like looking at some deadly bacillus and... knowing you've got it bottled up at last.
Yine de onu anlıyorum, Ona bakmak ölümcül bir bakteriye bakmak gibi. ve en sonunda duygularını sakladığını biliyorum.
himself 154
himura 39
him again 23
him too 56
him and me 36
him or me 60
him who 26
knowing 61
knowing you 48
knowing her 17
himura 39
him again 23
him too 56
him and me 36
him or me 60
him who 26
knowing 61
knowing you 48
knowing her 17