Kosa tradutor Turco
285 parallel translation
Ask Kosa to meet me north of his village.
Kosa'yı ara. Arabayı alsın, köyün kuzeyinde buluşalım.
- Kosa?
- Kosa?
Kosa, we've never been here, have we?
Kosa, buraya hiç gelmedik değil mi?
You want to run off to the convention.
Sen koşa koşa kongreye gitmek istiyorsun.
" Perhaps he is better described as a louse And still people came just the same
" Belki aşağılık desek ona daha çok uyar Yine de herkes gelir koşa koşa
Anytime I could help you, ran across a good story I came running to you with it.
Sana yardım etmek için iyi bir haber bulduğumda... hep koşa koşa sana getirdim.
- Sold.
- Koşa koşa gelirim.
If I were as timid as you seem to think, Mr. Holland... I wouldn't have gone to the tower in the first place.
Düşündüğünüz gibi korkak birisi olsaydım, koşa koşa kuleye gitmezdim, Bay Holland.
I ran all the way.
Koşa koşa geldim.
Your leave and favour to return to France, from whence, though willingly, I came to Denmark to show my duty in your coronation.
Taç giyme töreninize katılmak için, koşa koşa geldim Danimarka'ya.
When I got the message from you, I was happy to come.
Mesajınızı alır almaz koşa koşa geldim. O kadar memnun oldum ki.
I got here as fast as I could!
Koşa koşa geldim!
I come runnin'as soon as I heard.
Duyar duymaz koşa koşa geldim.
And I ran out of that house.
Koşa koşa evden kaçtım.
When I come home, she runs to greet me because she is happy I'm back.
Eve döndüğümde, beni karşılamak için koşa koşa geliyor çünkü döndüğüme seviniyor.
Only one, and you'd crawl to Washington with my citation.
Tek bir fırsat, ve sen beni önermek için koşa koşa Washington'a gidersin.
You'll come running
Koşa koşa geleceksin bana.
Don't be ridiculous. I rushed over.
Saçmalama. Koşa koşa geldim.
Sorry, I ran all the way...
Koşa koşa geldim. Teşekkür ederim.
I'll jump up and go
Koşa koşa gideceğimi
I promise to come a-running.
Koşa koşa gelirim.
And when the Cardinal calls, you all come running, day or night.
Kardinal birini çağırdı mı, gece olsun gündüz olsun, koşa koşa gidilir.
Heave and pant and come running at me, your melons bobbling...
Göğsün kabarır, hızlı hızlı soluk alırsın, kavunların zıplayarak koşa koşa bana gelirsin...
Why do all the people run there? The gold.
Herkes niye koşa koşa sergiye gidiyor?
The most important thing is to show goodwill and not come running with a doctor's certificate.
En önemli şey iyi niyetli olmak ve elinde doktor raporu varken koşa koşa gelmemek.
Alice, there must be 50 million men having an affair right this second... and not one of them is going to go and tell his wife.
Alice, 50 milyon erkek şu an karısını aldatıyordur ama hiçbiri koşa koşa karısına gidip yetiştirmez.
Then he was ready to come running. But the captain...
Bunu duyunca, koşa koşa geldi, Ama diğeri, şu yüzbaşı olan...
You won't run back to Mr. Andersen with them eyes rollin'back in your head tellin'him that these bad men have been followin'us day and night.
Korkudan deliye dönmüş halde koşa koşa Bay Andersen'a gidip kötü adamların gece gündüz sizi izlediğini söylemeyeceksin.
If they only let me, I'd come running to you.
Bıraksalar koşa koşa gelmez miyim?
If you left him first he'd come running.
Onu ilk sen terk etseydin sana koşa koşa gelirdi.
You'll pop round to the betting shop and put the odd 50 pence on the nags... quite forgetting they ever meant anything more to you than... bearers of little profits and little losses.
Koşa koşa bahisçilere gidecek ve 50 penini ihtiyar atlara yatıracaksın... onların sana bir zamanlar, küçük kazançlardan ya da küçük kayıplardan... çok daha fazla şey ifade ettiğini unutarak.
Didn't I tell you he'd come running?
Ben size koşa koşa gelir demedim mi?
He rushes back that Saturday. "Well, Father?"
Cumartesi olur, koşa koşa gelir : "Ee, Peder?"
We will solve our problems... in the privacy of our own home... not by running to some- -
Problemlerimizi evimizde... kendimiz çözebiliriz... koşa koşa birilerinden- -
Is that why you came rushing back here?
O yüzden mi buraya koşa koşa döndün?
I ought to run right down there and join up, huh?
Yani koşa koşa gidip katılayım mı?
If Loretta came back, you would go to her.
Bence Loretta geri dönüp seni istese koşa koşa gidersin.
Al, the girl has no place to stay, and I'm sure after one night with you, it will send her screaming back to her parents.
Al, kızın kalacak yeri yokmuş. Ve seninle bir gece aynı evde durunca zaten ailesine koşa koşa gider.
I was going to rush right over, but I got held up tossing quarters down the sewer.
Koşa koşa geliyordum ki kanalizasyondan bozuklukları toplamak için durdum.
Some punk on a motorcycle and she jumps for him.
Motosikletli bir serseriye koşa koşa gidiyor.
Whenever I see him, he'd come running up to me, shirt flapping, and say, "Ronnie, Ronnie, look how thin I'm getting." Oh, good.
Sonra ne zaman görsem koşa koşa geliyor, gömleğini sıyırıp "Bak ne kadar inceldim" diye bağırıyor.
You're gonna be runnin for that fucking jail cell.
Hapishaneye koşa koşa gideceksin.
People walking all over us to get a fuckin'milkshake.
İnsanlar milkshake almak için üstümüzden koşa koşa geçecek.
For everybody else you run.
Başkası olsa koşa koşa gidersin.
I want to see some schmuck with his hair on fire running around, punching his own head trying to put it out!
Birkaç safın saçları yanıyor halde etrafta koşa koşa, kafasındaki yangını söndürmek için kafasına vurup durmasını görmesini istiyorum!
As the song goes, she goes "duh" for the money.
Şarkıdaki gibi, paranın peşinden koşa koşa gider.
If I was asking you out on a raiding party, I expect you'd be a lot more willing.
Akıncı ol desem, herhalde koşa koşa gelirdin.
Soon as you hear a bell, y'all go running.
Zili duyar duymaz koşa koşa gidersiniz.
My dread Lord, your leave and favor to return to France from whence, willingly I came to Denmark to show my duty in your coronation yet now I must confess, that duty done my thoughts and wishes bend again towards France and bow them to your leave and pardon.
Haşmetli kralım, Dileğim Fransa'ya dönmek. Taç giyme töreninize katılmak için koşa koşa geldim Danimarka'ya. Ama bu görevimi yerine getirdikten sonra aklım Fransa'ya dönmekte kralım.
Leave it to my son.
Oğlum koşa koşa gider alır.
[Albert] And so there he is, Arthur O'Conner, all seven stone of the man, paddling madly towards us through a sea of horse guards, waving something that looks vaguely like a pen!
Arthur O'Connor gözünü karartmış, koşa koşa muhafızların arasından üzerimize doğru geliyor. Uzaktan kaleme benzeyen bir şey sallıyor.