English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ L ] / Laced

Laced tradutor Turco

446 parallel translation
With the vertical gun loaded and the impact chamber set, it's time to test and see if the organic material laced onto the projectile can survive a high-speed impact.
Dikey silah doldurulduğunda, Ve etki odası kurulduğunda, Üzerine organik maddelerin bağlı olduğu Özel merminin yüksek hız etkisine
"... in blue-laced ribbons?
" mavi-dantel kurdelelerle! ...
"... in blue-laced ribbons?
"... mavi-dantel kurdelelerle! ..
- My friend here is a bit strait-laced.
- Arkadaşım biraz mutaasıpdırda. - Elbette.
Now, ladies and gentlemen how much am I offered for this beautiful laced Dresden china figurine?
Şimdi, bayanlar ve baylar, şu güzel dantelli Dresden porselen heykelciğe ne kadar verirsiniz?
Here lay Duncan, his silver skin laced with his golden blood ;
Duncan uzanmı yatıyor önümde, gümüş teni altın kanıyla çizik çizik...
* * Knock three times to show you understand, then fetch me a bowl of milk laced with rum. * *
Anladıysan üç defa kapıya vur ve bana rom katılmış bir şişe süt getir.
- Laced with grappa.
Az da içki koyun.
- You must lead a very straight-laced life.
Çok düzenli bir hayatın olmalı. Peki.
Mine is very prim and straight-laced.
Benimki çok ciddi ve prensipli.
- Laced with lemonade.
- Pembe limonata.
A deep, plunging "V" in front and laced sides.
Önünde ve dantelli taraflarda derin, dalgalı bir "V" vardır.
Then I get all laced up.
Sonra... Tamamen bağlıyım.
You're very strait-laced.
Çok bağnazsın.
Here lay Duncan, his skin laced with his blood.
Duncan burada, derisi kanla bezenmiş yatıyordu.
If I didn't know how straight-laced you were... and if I didn't know that you were in mourning... and if that dame were about 20 pounds lighter...
Ne kadar akıllı uslu bir adam olduğunu, yas tuttuğunu bilmeseydim ve şu kadın 10 kilo daha zayıf olsaydı şüphelenmeye başlardım.
Now them poultices be laced with feather moss and mustard root.
Iste merhemle hardal kökü.
- Is it laced?
- Sarma mı?
Laced in confusion
Karmaşıktır
Because I laced his clothes with poison Just now when you fought with him the poison passed on to your hands
Onun üstendeki elbise zehirliydi temin onunla dövüşürken... zehir elinize bulaştı, ve bedeninize geçti
My whisky isn't laced with cyanide?
Viskime siyanür katılmamış mı?
It's laced with poison
Zehirli iğne fırlatılmış
Her slender hips are then embraced to see how tightly she is laced.
Güzel ince bellerinden, Anlamak için ne denli sıkı bağlandığını korselerinin.
You feed on rotten meat, laced with tenderness.
Bozulmuş etlerle besleniyorsun yine de bu hoşuna gidiyor.
It is currently laced with more colorful metaphors -
Sanki içine daha renkli mecazlar katılmış gibi
Drinking beer laced with cyanide from little polystyrene cups.
Ufak polyester bardaklardan siyanürlü bira içmişlerdir.
The strands were laced with formaldehyde.
Tüyler formaldehitle tutturulmuş.
Were those caves laced with kelbonite or fistrium?
O mağaralarda kelbonit veya fistiryum maddesi var mıydı?
He's very strait-laced.
Çok tutucu.
Sharpened, laced, ready to go.
Bileylendi, parlatıldı ve gitmeye hazır!
Those Wilderness Girls cookies was laced with cocaine!
Wilderness Kızları Kurabiyeleri kokainle birleştirilmişti!
They were laced with cocaine.
Kokainle karıştırılmış durumdaydılar.
They're 60 % fat, laced with salt and wreak havoc with my diverticulitis.
% 60 yağ içeriyorlar ve tuz içindeler. - Ve diverkülitimi mahvediyorlar.
The ash revealed the cigar was laced with strychnine.
Kül bize gösterdi ki puroya striknin katılmış.
If he never laced up his glove, which he never shoulda done in the first place, he'd still be alive.
Eldivenlerini hiç bağlamazdı. Bağlasaydı yaşardı.
- Who? You were armed, supported by the alliance, strong and laced.
Silahlarınız var ortada bir antlaşma var donanımlısınız, güçlüsünüz.
Appears to be diamide-laced beritium.
Bu diamid bağcıklı berityum gibi görünüyor.
It is one thing to spark up a doobie and get laced at parties but it is quite another to be fried all day.
Partilerde çekmenin hiçbir mahsuru yok, ama tüm gün uçmak farklı.
- You laced chocolates?
Çikolataya mı kattın?
Oh no. I mean, he might seem a little stiff and strait-laced, but once you get to know him he's the greatest guy in the world.
Biraz inatçı ve bağnaz gibi duruyor ama dünyadaki en iyi insandır.
Are your boots laced?
Botlarının bağcıkları bağlı mı?
She high-powered and she got her boots laced, so don't even pay that no never-mind.
Gözü yukarlarda ve elini pisliğe bulaştırmaz. Bu yüzden aklından çıkarsan iyi olur.
I need my man hard down with his boots laced up.
Senin herşeyinle orada olmanı istiyorum.
You got your boots laced up?
Sen kendini toparladın mı?
This looks like a binary matrix, but it's laced with neuropeptides.
Bu bir ikili matrix, ama sinirsel proteğinlerle sarmallanmış.
Especially cigarettes laced with poison.
Özellikle zehir sürülmüş sigara.
- Know y'all did your homework. - Nonsense perseveres Prayers laced with fear
Ne haber?
After that it was a simple matter of waiting for a church... to celebrate their centennial... and when that finally happened I sent the pair an article laced with ideas.
Tüm olanlardan sonra kilisenin 100. yılını beklemek kalıyordu. Ve sonunda fikirlerimi makale haline getirip onlara yolladım.
WAS A PARTICU LARLY RIG I D, STRAIG HT LACED WOMAN WHO WAS GOING TO IN FORM ON ME.
Ne yazık ki, Helen, ardından sıra sana gelecekti.
And the net gonna be of fine silver thread, all laced together.
Lütfen burada kalın.
Laced with arsenic?
- Arsenikli!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]