Leaving so soon tradutor Turco
241 parallel translation
Leaving so soon?
Bu kadar erken mi ayrılıyorsun?
It's because you're leaving so soon. Because you feel that you must spend the whole of your life in 48 hours.
Tüm hayatını 48 saat içinde harcamayı düşünüyorsun.
Leaving so soon?
Hemen mi gidiyorsunuz?
Leaving so soon?
Hemen gidiyor musunuz?
I'm sorry you're leaving so soon, Mr Beaumont.
Erken ayrıdığınıza üzüldüm Bay Beaumont.
Well, then... since you are leaving so soon on Tuesday
Evet, o halde... Bu kadar erken Salı günü gittiğin için...
- Are you leaving so soon?
- Hemen gidecek misin gerçekten?
I'm sorry you're leaving so soon, Mr. Smith.
Üzgünüm ama çok erken gideceksiniz, Bay Smith.
Leaving so soon?
Bu kadar erken mi gidiyorsun?
- Leaving so soon?
- Bu kadar çabuk mu gidiyorsun?
Leaving so soon?
Bu kadar çabuk mu gidiyorsun?
Leaving so soon?
Bu kadar erken mi gidiyorsunuz?
I'm sorry you're leaving so soon.
Böyle erken gitmene üzüldüm.
Are you leaving so soon too?
Sen de mi erken gidiyorsun?
- Leaving so soon?
- Bu kadar çabuk mu gidiyorsunuz?
You're leaving so soon?
- Hemen gidecek misiniz?
You're leaving so soon?
Hemen mi gidiyorsunuz?
- Leaving so soon, Mr. Lambert?
- Bay Lambert, gidiyor musunuz?
You're not leaving so soon, are you?
Hemen ayrılmıyorsun, değil mi?
Leaving so soon? CATHERINE :
- Erken mi gidiyorsun?
Leaving so soon?
Hemen mi gideceksin?
Too bad you're leaving so soon.
Hemen gidecek olman çok kötü.
You don't deserve anything leaving so soon!
Bu kadar çabuk gittiğin için hiçbir şeyi hak etmiyorsun!
are you leaving so soon?
bu kadar erken mi ayrılıyorsunuz?
I'm leaving so soon. What's the point of complicating things now?
Çok yakında gidiyorum. şimdi işleri karıştırmanın anlamı nedir?
- I didn't think you'd be leaving so soon.
- O kadar çabuk gideceğini sanmıyorum.
Leaving so soon?
Hemen mi gidiyorsun?
Are you leaving so soon?
Gitmek mi istiyorsunuz?
- Leaving so soon? Sit.
- Çok çabuk kalkıyorsunuz?
Betty, leaving so soon?
Betty, bu kadar çabuk mu gidiyorsun?
Oh, are you leaving so soon?
Nabiki!
Leaving so soon?
Çok erken gitmiyor musun?
You leaving so soon?
Şimdiden gidiyor musun?
Leaving so soon, baby doll?
Hemen gidiyor musun, oyuncak bebek?
You're not leaving so soon, are you?
Bu kadar çabuk gitmeyeceksiniz, değil mi?
Why disclaim punishment, Miss Elizabeth, when you deliberately inflict it by leaving us so soon?
Neden beni cezalandırmadınız, Bayan Elizabeth, yoksa aniden eve dönme kararınızdaki amaç beni cezalandırmak mı?
And if he seems to care, say I'm passing through Paris, that I'm leaving soon, and that I'd be happy, so very happy, if he came to say hello.
Ve eğer ilgisini çekerse ona, Paris'e şöyle bir uğradığımı, yakında ayrılacağımı ve bir merhaba demeye gelirse çok mutlu olacağımı söyle.
Too bad you're leaving us so soon.
Birazdan gidecek olmanız ne kötü.
I'm sorry you're leaving us so soon.
Bizden bu kadar erken ayrılacağınıza üzüldüm.
- Leaving us so soon, Mr Solo?
- Bu kadar çabuk mu ayrılıyorsunuz, Bay Solo?
- Leaving? So soon?
- Ayrılıyor musunuz?
Sophie and Edvard... I shall soon be leaving you and I'm so afraid of what will happen to our family.
Sophie ve Edvard yakında sizi terk edeceğim ve ailemizin başına geleceklerden çok korkuyorum.
Try to keep her happy so that she'll forget soon the sorrow of leaving her parents.
Onu mutlu etmek için çalışın O annesinden ve babasından ayrılmanın üzüntüsünü çekiyor.
- Fine. So you'll be leaving the building soon?
Binadan çıkacak mısınız?
Well, so what? I mean, he's leaving soon anyway.
- Nasıl olsa yakında gidiyor.
Not leaving us so soon, are you?
Bizi bu kadar erken terk etmiyorsun, değil mi?
I'll be leaving for the capital soon. To face the lions in their den, so to speak.
Yakında sermaye bulmak için deyim yerindeyse aslanı ininde ziyaret edeceğim.
You'll be leaving soon, so I'm just asking.
Yakında gidiyorsun, o yüzden sadece soruyorum.
Opening a garage so soon after leaving Vietnam
Vietnam'dan ayrılışınızdan hemen sonra bir garaj açtınız.
Forgive me, my husband, for leaving you so soon.
Seni bu kadar erken bıraktığım için beni affet, kocacığım.
You've been away so long... and you're leaving again so soon
Bukadar zaman yoktun ve yine gidiyorsun.
so soon 203
soon 2051
sooner 34
soong 17
sooner than you think 21
sooner or later 669
sooner rather than later 23
sooner the better 24
soon after 36
soon enough 99
soon 2051
sooner 34
soong 17
sooner than you think 21
sooner or later 669
sooner rather than later 23
sooner the better 24
soon after 36
soon enough 99