English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ L ] / Let's go then

Let's go then tradutor Turco

1,636 parallel translation
Then let's go and steal the manuscript.
O zaman gidip şu el yazmasını çalalım.
- Come on, then let's go.
- Haydi o zaman, gidelim.
This is something you find a place to put and let it make you stronger. Then you go on living your life, because that's all you can do.
Sonra hayatını sürdüreceksin.
Let's go then.
Gidelim, öyleyse.
Let's skip the colour. If things go badly, then maybe you step in.
Rengi bir kenara birakalim. isler kötü giderse belki müdahale edebilirsin.
- Then let's go.
- O zaman gidelim.
All right then, let's go make her dreams come true.
Pekala, o zaman gidip onun rüyalarını gerçek kılalım.
Well, then let's, um, let's go to the blood bank and swipe some sugar cookies.
Peki, öyleyse kan bankasına gidip biraz şekerli bisküvi araklayalım.
Let's go through it quickly then.
Öyleyse süratle halledelim şunu.
and it's your choice whether you wanna take it and utilize it, if it feels good, if it doesn't feel good, then you know, let it go.
Size iyi geliyorsa, hayatınıza geçirmeyi ve uygulamayı seçersiniz iyi gelmiyorsa, bırakırsınız.
Let's go then.
Gidelim o zaman.
But if Haley takes that away from you, after you let her go on tour, then she's not the person either you and I thought she was.
Ama eğer Haley bunu elinden alırsa, hele ki o turneye gitmesine izin vermenden sonra... demek olur ki Haley senin ve benim sandığımız gibi birisi değil.
Sometimes the process goes smoothly, as in your case, and other times- - well, let's just say some people misinterpret our motives, and then it can go...
Bazen bu süreç, sende olduğu gibi çok rahat halledildi, ama başka zamanlar... Şöyle diyelim, bazıları bizim davranışlarımızı yanlış anladı ve sonra olaylar çok yanlış yollara saptı.
- Then let's go somewhere else.
- O zaman başka bir yere gidelim. - Hayır.
All right, then. Let's go.
Peki o zaman, hadi.
Alrighty, then. The Greeks are back. Let's go to the phones.
Pekâlâ, o zaman Greek kulüpler gitmiyor.
Good, great, then let's both go home together.
Güzel, harika. O zaman beraber dönüyoruz.
Then, let's go now.
Gidelim.
If we're ready, then let's go.
Eğer hazırsanız, gidelim.
Good. Then let's go to dinner.
O zaman yemeğe gidelim.
Let's go then. Come on!
Gidelim haydi!
Yeah? Well then, let's go.
Evet, tamam o zaman, gidelim.
Then let's all of us go into town tomorrow.
O zaman hep beraber gideriz kasabaya.
I don't let either of my kids go online unless there's a school project, and then I supervise.
Yalnızca okul projelerini yaparlarken ve denetimim altında İnternet'e girmelerine izin verirdim.
And then we can all go to the Academy Awards... and wear new ribbons that say, "Let's save big pharmaceutical." Hold on just a second.
O zaman biz de büyük ilaç şirketlerini kurtarmak için yakamıza kurdeleler takıp Oscar törenine katılırız.
Then, let's go.
Öyleyse, gidelim.
Let's go then, Clare.
Öyleyse gidelim, Clare.
Well, let's stop here, then, and go for a drink.
İyi, şurada durup bir şeyler içmeye gidelim o zaman.
Let's go ahead and do something then!
O zaman sahaya dön ve bir şeyler yap!
Let's go back home then.
Öyleyse eve geri dönelim.
Well then, let's go.
O zaman.. gidelim.
Well, let's go to his office and confront him then.
Tamam, o halde bürosuna gidelim ve onunla yüzleşelim.
Ok! Let's go have another round then!
Pekala, bir daha o zaman!
Let's go there then
Oraya gidelim o zaman.
Well, I always have this theory that if you let your work life mix with your personal life, then somehow something will go wrong.
Her zaman şu teoriye inanmışımdır. Eğer iş yaşamınla... özel hayatını birbirine karıştırırsan bir şekilde işler çorba oluyor
Or let's say you go backwards in time... and meet your teenage mother before you're born... and then your teenage mother falls in love with you... then how can you be born... ifyour teenager mother spurned yourfather... and fell in love with you instead?
Veya hadi zamanda geriye gittiğinizi söyleyelim ve sizi doğurmadan önceki genç anneniz ile karşılaştığınızı tanıştığınızı ve size aşık olduğunu düşünelim bu durumda babanızı ret ettiği ve onun yerine size aşık olduğu zaman siz nasıl doğmuş olabilirsiniz?
Then let's go right now.
O zaman bu işi şimdi bitirelim.
- Let's go then.
- Hadi gidelim o zaman. - Tamam.
Then let's go.
Daha kötü şeyler gördüm.
Then I look over, tell him, "Let's go, bro."
Sonra etrafı kolaçan ettim, ve ona "Gidelim hadi" dedim.
And then, after that, let's you and I go get us something to, um, drink.
Sonra da sen ve ben... birlikte birşeyler içeriz.
- Let's go then?
- Gidelim mi?
- Let's go then.
- Gidelim o zaman.
Let's go then.
Hadi o zaman.
Let's go, then.
Haydi gidelim o zaman.
Let me go to the man's room then we can go see a movie
Bir lavaboya uğrayayım sonra sinemaya gideriz.
Then let's go.
O zaman gidelim.
Well, then let's go dancing.
O zaman dans etmeye gidelim.
Well, then, let's go.
- Öyleyse gidelim.
Well, no, no, I'm saying, if it's not her, then you can let them go away.
Hayır, olmaz, eğer başka biriyse bırak gitsinler.
So let's just take a breath and then go to the police, okay?
Şimdi önce bir nefes alalım, sonra da polise gidelim, tamam mı?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]