Limelight tradutor Turco
213 parallel translation
And so, in order to return to the limelight as combatants, you've fabricated a nonexistent threat.
Ve savaşçı olarak tekrar ortaya çıkabilmek için olmayan bir tehdit uydurdunuz.
The whole Newton family is going to be in the limelight.
- Hepimiz ilgi merkezi olacağız.
- It's a far better thing that I do... with the old limelight than follow the curtain... No.
- Benim bu eski elfeneriyle yaptığım..... perdeleri takip etmekten bin kat daha iyi birşey.
Well, enjoy your minute in the limelight.
İlgi odağı olacağın son anların tadını çıkar.
Well, George, it certainly ought to put West Warlock in the national limelight when they look inside Napoleon in the year 2057.
Şey, George, insanlar 2057 yılında Napoleon'un içine baktıklarında bu, kesinlikle Batı Warlock'u ulusal ilgi odağı haline getirmeli.
My instructions are to keep the whole incident out of the limelight.
Emirlerim, bu olayı gözden uzak tutmamı gerektiriyor.
There are certain shades of limelight that can wreck a girl's complexion.
Projektörlerin sürekli üzerinde olması, bir kızın cildine zarar verebilir.
But Joan, being a fighter, wasn't about to let one tiny detail like not being nominated push her out of the limelight.
Lakin Joan mücadeleciydi ve aday olmamak gibi küçük bir detayın onu spot ışıklarından etmesine izin vermeyecekti.
All protagonists get into the limelight!
Bütün kahramanlar ışığın altına gelsin!
What a nosy and limelight loving old woman!
Ne meraklı ve dikbaşlı bir ihtiyar kadın!
Us boys, we've been in the limelight now... five thousand years.
Bizim çocuklarımız, şimdi biz 5000 yıIdır... sahne ışıklarındayız.
People will think you don't care about anything be yond the limelight?
İnsanlar spot ışıklarının dışında hiçbir şeyi önemsemediğini düşünecekler.
Well, how do you enjoy this limelight?
Bu spotlardan zevk almak nasıl?
But I was wrong. As long as you get your two shots of limelight every day. You don't need a thing.
İlgi üstünde olduğu sürece hiçbir şeye ihtiyacın yok.
It's a story about aging movie stars, once in the limelight but now in the shadows
Bir zamanlar göz önünde olan ama artık unutulan, yaşlanan bir sinema yıldızın hikâyesi hakkında.
We can hit the Area, or the Limelight... or maybe iam on up to 128th Street.
Area veya Limelight'te Neler Döndüğüne Bakabiliriz.. Belki De 128. Sokağa.
If you will just stay out of the limelight.
Dikkat çekmeyeceğin bir yerde olsan olmaz mı.
Hog the limelight.
Gösteriş meraklısı seni!
Play Limelight, Scouse
Limelight'ı çal Scouse.
Bill, you and I know from hard experience that the alcoholic has no tolerance for the limelight.
- Daima gizli olmalıyız. Çünkü alkolikler teşhir edilmekten hoşlanmaz.
For once HE is making history he is standing in the limelight and finally people are interested in his biography.
Bir kez olsun tarih yazmaktadır sahne ışıkları üzerine dönmüş, nihayet insanlar onun hayat öyküsüne odaklanmıştır.
CHAPLIN FINISHES "LIMELIGHT"
CHAPLIN " SAHNE IŞIKLARINI BİTİRİYOR
Yeah, for the last hour and 41 minutes, you've been whining about how the elite and how the government have been... using thought control to keep radicals like yourself out of the public limelight.
Ancak bilinen pek çok halk devrimde de olduğu gibi tüm bu kesime karşı olan bir halk hareketi de vardı. Efendi - köle arasındaki ilişkiyi, yönetme hakkını, ve bunun gibi her şeyi sorgularlardı.
The bastard's stealing the limelight from us!
Adi herif tüm ilgiyi üzerinde topladı!
Some men realize that they prefer to remain out of the limelight.
Bazıları da, gözlerden ırak olmayı tercih ettiklerini düşünürler.
My father is Frank Barone, who is now holding a football for ransom, hoping to squeeze out a couple of dollars and a few minutes in the limelight.
İçini boşaltmak iyi gelmiştir. Evet, iyi geldi. Ve Raymond...
What? "You haven't done anything, so don't hog the limelight"?
Ne? "Hiçbirşey yapmadın, Öyleyse ovunme"?
But some say Maxine has changed since becoming pregnant, recoiling from the limelight and, rumor has it, from her husband's affections.
Ancak Maxine'in, hamile kaldığından bu yana çok değiştiği söylentileri var. Flaşlardan ve - rivayete göre - kocasının ilgisinden kaçınır olmuş.
* In the dregs of the limelight *
* Ayaktakımının ilgi odağı *
That's the good thing. We don't want everybody grabbing the limelight just because things are looking good, it's starting to take off.
Bu iyi bir şey, çünkü her şey iyi gidiyor diye herkesin burnunun havaya kalkmasını istemeyiz.
Mr Goldkiss, how does it feel to see your late son's art in the limelight finally?
Müteveffa oğlunuzun resimlerinin nihayet ortaya çıkması nasıl bir duygu?
Would they prefer we go to Limelight? Hello!
Limelight'a gitmemizi mi tercih ederlerdi?
She'd rather die than see me in the limelight!
Benimle ilgilenildiğini görmektense ölmeyi tercih ediyor!
My father is Frank Barone, who is now holding a football for ransom, hoping to squeeze out a couple of dollars and a few minutes in the limelight.
Babam, birkaç dolar sızdırmak ve spot ışıkları altında görünmek umuduyla şimdi fidye için bir topu elinde tutan Frank Barone'dur.
It is precisely because she doesn't crave the limelight
İşte tam olarak bu yüzden bu kadar ilgi görmek istemiyor.
Why have you stayed so completely out of the limelight?
Neden bütün gözlerden tamamen uzak kaldın?
Which meant the Misses got dragged out into the Parisian limelight.
Tabi bu, Bayan Watts için hiç te iyi olmadı.
He doesn't share the limelight, and I'm not a person you freeze out.
Halkın ilgisini paylaşmıyor, ve ben de dışlanacak adam değilim.
I don't need the limelight.
Dikkat çekmeye ihtiyacım yok.
I love limelight.
Sahne ışıklarını severim.
HERE HE IS. THE LIMELIGHT, LIBERTY AVENUE. 8 : 00 O'CLOCK.
Saat 20 : 00'de, Liberty Avenue'deki Limelight'da.
Keeping you out of the limelight until we get a handle on this.
Şu işi anlayana kadar seni göz önünden uzak tutuyoruz.
You're wasting my valuable limelight.
Spot ışıklarımı boşa harcıyorsun.
To satisfy one's crave for attention and the limelight.
Dikkat çekmek için. Kendini tatmin için.
Calvero, his character in Limelight, directly wearily projected his most despairing vision of himself.
Limelight'daki Calvero, doğrudan içinde bulunduğu bu umutsuz durumu yansıtıyordu.
So I sent them off as quickly as I could, and, of course, from that moment on I wanted to be in Limelight more than anything.
Tabii hemen gönderdim ve o andan itibaren tek istediğim Limelight'da oynamak oldu.
Chaplin, Oona and their growing family sailed for London and Limelight's world premiere in September, 1952.
Chaplin, Oona ve çocukları Limelight'ın dünya galası için Eylül 1952'de Londra'ya gittiler.
Both occurred in the same Limelight sequence which he shared with his great rival Buster Keaton.
Limelight'da büyük rakibi Buster Keaton ile oynadığı bir sahnede.
He, I think, felt that, and I think you have the results in Limelight.
Sanırım o bunu anlamıştı ve Limelight'da yansıttı.
She gets her limelight!
O da sahne ışıklarına kavuşacak.
We both love to hog the limelight.
İkimiz de ilgiyi seviyoruz.