Literal tradutor Turco
562 parallel translation
The kid saw himself... being punished in the literal sense of the word.
- Hayır. Çocuk, kelimelerin dirayeti ile kendini cezalandırılmış olarak görüyor.
I think he's kidding us... in the literal sense of the word.
Sanırım kelimelerin dirayeti sayesinde bizimle dalga geçiyor.
You are so literal.
Sözlük anlamıyla almayın.
Well, in a literal and terrifying sense... inside this demure young woman... two very vivid and different personalities... were battling for the mastery of her character.
Evet, işin korkutucu yanı ve gerçek anlamı şu bu ağırbaşlı genç kadının içinde, çok canlı ve değişik iki karakter kadının kişiliğine baskın çıkmak için savaş veriyordu.
That's the trouble with these literal minds.
Senaryoyu birebir takip edersen olacağı budur.
Please Giulia, there's no need to be so literal all the time.
Lütfen Giulia, her zaman böyle kalıplarla konuşmaya gerek yok.
He said to me, "I do my share." Word for word, a literal translation.
O da bana : "Üzerime düşeni yaptım." dedi, kelimesi kelimesine aynı.
- A normal day, a literal day, 24-hour day?
Peki normal bir gün müydü, 24 saatlik tam bir gün müydü?
Lorenzo, don't be so literal.
Lorenzo, bu kadar dedik olma.
It doesn't really have a literal translation.
Kelimesi kelimesine çevirmesi zor.
Give me the exact, literal translation of that little gesture.
O hareketin tam olarak ne anlama geldiğini söyle bana.
Co down there and those people will just kill the literal hell outta you.
Eğer oraya giderseniz o insanlar canınızı okur.
If you want a literal translation, the mirrored images of themselves.
Aynadaki yansımalarının gerçeklerini.
- You're not literal like I am. I'm-I'm...
Sen benim gibi gerçekçi değilsin.
Don't be so literal.
Bu kadar resmi olma.
e to initiate immediately actions that were not neutral, of the point of view of the literal interpretation.
Yaptığımız yardımlar açık konuşmak gerekirse, tarafsız bir ülkenin yapmayacağı şeylerdi.
That's the literal.
Bu doğru.
He is torn by the themes of jealousy and suffering by the thought of his own death and his descent into a literal Hell,
Kıskançlık ve ızdırap temaları, kendi ölümünün düşüncesi ve edebi bir cehenneme düşüş arasında sıkışıp kalmıştı.
And that is not an exaggeration, but the literal truth.
Bu konuda bir abartı yok, tümüyle doğrudur.
What I have just told you about my brother is the exact and literal truth.
Kardeşimin gözlem yeteneği hakkında söylediklerim tamamiyle doğrudur.
But you have to remember that the movies are literal.
Ama filmlerin gerçekçi olduğunu unutmayın.
- Are we being too literal?
- Biraz harfi harfine olmuyor mu?
Aren't we literal-minded lately, huh?
Son zamanlarda hayal gücümüz biraz zayıf galiba değil mi?
But she's so bloody literal-minded.
Ama kurallara çok bağlı bir kadın.
Mustn't be too literal, Mr. Poirot.
Her zaman tam aslına uygun konuşamam ya, Bay Poirot.
You're being too literal, Sam.
Çok gerçekçi davranıyorsun, Sam.
In this case, it's the literal truth.
Doğrusu da bu.
Being a human being is very literal.
Bir insan olmak çok gerçekçi.
It's too distracting, too literal.
Çok dikkat dağıtıcı, aşırı lafzi.
The person who wrote this book is your murderer... and acted out the killing described in ritualistic, literal detail.
Ve bu cinayeti, bir ritüel gibi edebi detaylarıyla işlemiştir.
Perhaps we are being too literal.
Belki de fazlasıyla gerçekçiyiz.
Do not be so literal.
Gerçekçi olma.
It's a very literal translation, Kitty.
Bu çok durağan bir çeviri, Kitty.
- Yeah? Only in the most literal sense... I'm not Damon Bradley
Sadece düz anlamda, ben Damon Bradley değilim.
It's when the actual meaning is the complete opposite... from the literal meaning. Yeah.
Anlamın söylenen şeyin tam tersi olması.
Perhaps I have been too literal with my set design.
Belki de sahne tasarımında fazlasıyla geçekçi oldum.
It may not make literal sense, but symbolically, it probably has some kind of logic to it.
Bağımlı bir anlamı olmayabilir ancak sembolik olarak kendine has bir mantığı muhtemelen vardır.
They have the same feeble literal grasp of the Bible as all those big-haired preachers do.
"Ve onu son gün uyandıracağım." Aynı kabarık saçlı vaizlerin yaptığı gibi, İncil'den alıntılar yapmışlar.
That's the literal meaning of the words, to give the sense would not be proper.
Bunlar kelimelerin düz anlamları, bir fikir verir, kusursuz bir çeviri değil.
And now the young plant is about to stake its claim for territory in a quite literal way.
Genç bitki şimdi bu topraklara kelimenin tam anlamıyla kazık çakmaya hazır.
The Grim Reaper doesn't mean death in a literal sense.
Azrail, kelimesi kelimesine ölüm anlamına gelmez.
It's... Miss Winters is an angel expert and she gets kind of literal. What she probably wants to know is...
Bayan Winters bir melek uzmanıdır ve öğrenmek istediği aslında uçabiliyor musun?
Were you being literal or was that some Freudian deal?
Ciddi miydin yoksa Freud'çu bir numara mıydı?
For God's sakes I wasn't being literal!
Tanrı aşkına, ben bunu kastetmemiştim!
- Don't be so literal. Ray believed it.
- O kadar güvenme.
For freedom is the most elevated characteristic of the human spirit the ancient source of the Sacred One and the literal immortality of Life.
Özgürlük için şunları derler ; insan karakterinin en asil özelliği, eski kaynakların en kutsalı ve ölümsüzlüğün anlamı.
But the name he gave this map was "Mati",... and the literal translation for the word "Mati" is eye.
Haritaya "Mati" ismini verdi. "Mati" nin tam karşılığı göz.
- Oh, only in the literal sense.
- Sadece lafın gelişi.
Well, there isn't a literal connection, Dude.
Hayır, Walter kabul et, hiç alakası yok...
Translated from the French literal subtitles by Captain Siberia
Çeviri :
A literal entelechy, wouldn't you say?
Bu enteleki.