Lived alone tradutor Turco
368 parallel translation
Hank was a mining engineer who lived alone and occasionally went on long expeditions into the Far North.
Hank yalnız yaşayan bir maden mühendisiydi. Sık sık uzak kuzeyde, uzun seferlere çıkardı.
I've stayed away from people... I lived alone.
İnsanlardan uzak kaldım yalnız yaşadım.
Maybe if they lived alone he would forget Kinuko.
Belki tek başlarına yaşasaydılar, oğlun Kinuko'yu unuturdu.
All those years I've lived alone... he can't get out of the habit.
Yıllar boyunca tek başıma yaşadım alışkanlığından vazgeçemez.
I've lived alone for so many years and now I have Toby and you.
Uzun yıllar yalnız yaşadım Toby ve sen varsın.
Have you ever lived alone?
Hiç yalnız yaşadın mı?
He's ID'd as Elliot Beckman, 42, lived alone.
Kimliği Elliot Beckman adına, 42 yaşında, yalnız yaşıyor. - Ceset oturma odasında.
Most of the year, Guillaume lived alone in the house, as his mother was traveling.
Yılın büyük bir kısmında Guillaume, annesi devamlı seyahat ettiğinden evde tek başına kalıyordu.
He lived alone.
Yalnız yaşıyordu.
I've lived alone here ever since Papa died.
Babam öldüğünden beri burada tek başıma yaşıyorum.
I've lived alone here all these years to protect you.
Seni korumak için bunca sene bu evde oturdum.
You did say you lived alone?
Yalnız yaşadığınızı söylememiş miydiniz?
You lived alone with your mother.
Annenle birlikte yalnız yaşıyordun.
The Strangler's seventh victim Liza Gordon, was young, unlike the others, who were old Negro, unlike the others, who were white and living with two other girls unlike the others, who lived alone.
Cani'nin yedinci kurbanı Liza Gordon, önceki kurbanlar gibi yaşlı değildi. Öncekiler gibi beyaz değil zenciydi. Ayrıca, diğerleri gibi yalnız değil iki arkadaşıyla birlikte yaşıyordu.
For six months, I've lived alone in this apartment... all alone in eight big rooms.
Altı aydır bu sekiz odalı, koca evde yalnız başıma yaşıyordum.
At this time, the young Baron Wilhelm of Berlifitzing lived alone in his family's castle.
Baron Wilhelm de Berlifitzing tek başına aile şatosunda yaşıyordu.
I lived alone.
Yalnızdım.
He has lived alone for a while in this house on an island out at sea.
Adadaki bu evde bir süre yalnız yaşadı.
In your grandfather's Italianised temple, as big as a world of a thousand souls, and where, instead, an emperor lived alone amid monochrome frescoes, coloured like snow and yellow Indian ink, you once were a child.
Dedenin, bin ruhlu âlem kadar büyük, imparatorun tekinin karbeyazı ve sarı çini mürekkepleriyle boyanmış değil de siyah beyaza boyanmış olan freskler meyânında bir başına yaşadığı İtalyanlaşmış tapınağında, sen de bir zamanlar çocuktun.
I thought you lived alone.
Yalnız yaşadığınızı sanıyordum.
A blonde, 28, lived alone.
Sarışın, 28 yaşında, yalnız yaşıyor.
I thought you lived alone.
Yalnız yaşadığını sanıyordum.
Thin k of all the lonely nights you have lived alone and see the colonel.
Yalnız yaşadığınız o geceleri düşünün ve albayı görün.
I did a lot of cooking when I lived alone.
Bir başıma yaşarken, çok yemek yaptım.
I don't know what happened, how he lived alone...
Bilmiyorum ne oldu, nasıl yaşadı...
I lived alone at least 30 years. I-l didn't mind.
En az otuz sene yalnız yaşadım, hiç sıkıntı da yaşamadım.
Then, I lived alone until 2 years ago, until I met Philippe.
Daha sonra, iki yıl önce Philippe ile tanışana değin yalnız yaşadım.
His home was a tent, where he lived alone prayed alone and listened to his desert v oices.
Evi bir çadırdı. Orada yalnız yaşar yalnız dua eder ve çölün seslerini dinlerdi.
Didn't you say you lived alone?
Yalnız yaşadığını söylememiştin?
I've lived alone for eight years.
Sekiz yıldır yalnız yaşadım.
Cheng Huan lived alone in a room on Formosa Street... above the Blue Lantern.
Cheng Huan, Formosa Caddesinde, Mavi Fener'in üzerindeki... bir odada tek başına yaşıyordu.
Everybody knows Aunt Rosa lived alone.
Cümle alem Rosa Teyze'nin bir aydır yalnız yaşadığını biliyor.
i thought she lived alone.
Yalnız yaşıyor sanmıştım.
This is the first time I've lived alone.
Bu benim evden ayrı ilk ayrı yaşayışım.
If you lived with a secret and the secret meant that you must always lie or be alone and you'd always lived that way and yet you longed for change what would you do?
Eğer bir sırla yaşasaydın ve o sır da, hep yalnız olmanı ve hep yalan söylemeni gerektirseydi hayatın boyunca bu şekilde yaşamış olsaydın ve değişmek isteseydin ne yapardın?
Them she lived with would have killed her for a hat pin, let alone a hat.
Beraber yaşadığı kişiler bırakın şapkayı saç tokası için bile onu öldürürlerdi.
I've always lived all alone.
Ben hep birbaşıma yaşadım.
But I really lived for those evenings when you're alone. And I pretended that you're playing just for me.
Yaşadığımı, sizin yalnız kaldığınız ve sadece benim için çaldığınızı varsaydığım anlarda anlıyordum.
You led me to believe that you and he lived on love alone.
Seninle onun sadece aşkla beslendiğinize inandırdın beni.
You said you lived here alone.
Burada yalnız yaşadığını söylemiştin.
He lived all alone in the bush.
Bush'da yalnız yaşadı.
I've lived here alone with the memory of that dreadful thing
Burada tek başıma yaşadım o gece yaptığım korkunç şeyin hatırasıyla.
Happy the man and happy he alone, he who can call today his own, he who, secure within, can say "Tomorrow, do thy worst, for I have lived today."
Gün benim günümdür diyebilen ki, yalnızca o mutludur. Artık gönül rahatlığıyla diyebilir ki : " Ey yarın!
Them she lived with would have killed her for a hatpin, let alone a hat.
Onunla birlikte yaşayanlar, şapkayı bırakın bir şapka iğnesi için bile onu öldürürdü.
We just lived there all alone in that big, empty failure,
O kocaman, bomboş... başarısızlık anıtında, bir başımıza yaşadık.
We lived all alone on the edge of the forest.
Orman kenarında bir başımıza yaşardık.
The old duffer lived all alone actually.
Yaşlı bunak tek başına yaşıyordu, aslında.
She lived all alone.
Hep yalnız yaşadı.
You just lived in a room alone... and you knew nothing about him.
Bir odada yalnız başına yaşıyordun... ve onun hakkında hiçbirşey bilmiyordun.
I've lived here alone for the last 30 years. "
"Ben son 30 yıldır burada yalnız yaşıyorum."
My daughter and I have lived here for the past five years alone.
Kızım ve ben beş yıldır burada yalnız yaşıyoruz.