English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ L ] / Loaf

Loaf tradutor Turco

914 parallel translation
There must first be a chance for all now poorly fed To get their slice Of life's great loaf of bread
Şimdi karnı doymayanların bir şansı olmalıdır kendi dilimlerini almaya büyük somun ekmeğinden hayatın.
Eat, sleep, loaf around... flirt a little, dance a little.
Yemek yiyor, uyuyor, tembellik ediyoruz. Biraz flört, biraz dans.
You give five francs to that old ghoul down at the morgue and... and I have to turn magician and pull a loaf of bread out of my nose so we can eat.
Sen morgdaki o yaşlı hortlağa 5 frank verince benim sihirbazlık yaparak burnumdan bir somun ekmek çıkarmam gerekti.
What's a loaf of bread anyway?
Bir somun ekmeğin var mı?
Set ashore on a deserted isle... and there left with a bottle of water, a loaf of bread... and a pistol with one load.
Adada ıssız bir yere götürülecek ve yanına sadece bir şişe su ve bir parça ekmek bırakılacak ve tek mermili bir tabanca.
One who is caught with a loaf of bread, is killed for the bread!
Bir somun ekmeği olan, ekmek için öldürüldü!
Half of every loaf of bread to our enemy.
Her bir ekmek somununun yarısının düşmana gitmesi demek.
Just like to loaf, huh?
Aylak aylak geziyorsun, öyle mi?
Could you see your way clear to sell us a loaf of bread, ma'am?
Bize bir somun ekmek satar mısınız bayan?
You can't buy no loaf of bread for a dime.
On sente bir somun ekmek alamazsınız.
This here's a 15-cent loaf.
Bu 15 sentlik somun.
- Give him the loaf.
- Somunu ver. - Hayır efendim.
Loaf around, plenty to eat, plenty to drink.
Aylaklık et, bol bol iç, bol bol ye.
A pound of meat and a loaf of bread for a dime.
On kuruşa yarım kilo et, bir ekmek.
A pound of meat and a loaf of...
On kuruşa yarım kilo et, bir...
There's Sugar Loaf.
İşte Sugar Loaf.
Sugar Loaf.
Sugar Loaf.
I loaf in a decorative and highly charming manner.
Dekoratif ve şirin bir şekilde aylaklık ediyorum.
A sip of wine, a loaf of bread and a salted herring... which their work earned them yesterday... will sustain their return to sea tonight... to earn tomorrow's wine, bread and herring.
Şarap, ekmek ve ringa balığı : Bugünün yemeği önceki gecenin işiyle kazanılıyor. Bu gece yarının şarabını, ekmeğini ve ringa balığını kazanacaklar.
But there's half a loaf of bread.
Ama yarım ekmek var.
A half a loaf is...
Yarım ekmek, hiç yoktan...
All you do is loaf around and drink!
Tüm yaptığın şey boş boş dolaşıp, içmek!
You fellows didn't bring a loaf of bread with a file in it, did you?
İçinde eğe olan ekmek getirmediniz, değil mi?
A loaf of bread is what we chiefly need.
Ah! Ekmek yok. Bir sürü ekmek lazım.
Where's the loaf of bread with a file in it?
Altın yumurtlayan tavuk nerede?
All you do is loaf around and scare away the customers.
Tek yaptığınız şey aylaklık edip müşterileri kaçırmak.
By the time we dock, I'm gonna be one long loaf of liverwurst.
Limana varıncaya kadar bir deri bir kemik kalacağım.
- Yes? Who brought you the loaf with the file?
Bu hale gelmek için hangi fırından ekmek yedin?
#... to buy a loaf of bread
#... somuk ekmek almaya!
We have no time to loaf.
Aylaklık edecek vaktimiz yok.
Let me have a rye loaf.
Bir çavdar ekmeği alayım.
Of course, if you threw in enough politics to leaven the loaf they'd eat it.
Ama renklendirmek için yeterince siyaset katarsan yutarlar.
I was just thinking about you... imagining you in your expensive villa, enjoying life... while we work like idiots for a loaf of bread.
Seni düşünüyordum. Seni lüks villanda hayal ediyordum. Biz ekmek parası için çalışırken sen hayatın tadını çıkarıyorsun.
But you haven't told me why your men are permitted to loaf about the village, shouting and using vile language.
Ama adamlarınızın kasabada aylaklık etmesi ve çirkin bir dil kullanmasına neden izin verildiğini bana hâlâ açıklamadınız.
It's not the time to loaf around.
Aylaklık etmenin zamanı değil.
Lay me down like a stone and raise me up like a loaf.
Taş gibi yatır, kuş gibi kaldır.
Come. "A Jug of Wine A Loaf of Bread - and Thou"
Haydi ama. "Bir bardak şarap, biraz ekmek - ve sen."
Well, I bet you could do with a piece of meat loaf, home cooked.
Şey, bir parça rulo köfteye hayır demezsin, ev yapımı.
He had been condemned to five years of penal colony for stealing one loaf of bread.
Bir somun ekmek çaldığı için beş yıl küreğe mahkûm edilmişti.
- She stole a loaf of bread!
Bir somun ekmek çaldı!
- A girl stole a loaf of bread.
- Kızın biri ekmek çalmış.
A loaf won't bankrupt it.
Bir somun ekmekle iflâs edilmez.
The wretched kid, who stole a loaf of bread while her mother is ill!
Zavallı çocuk, annesi hasta diye ekmek çalmış.
I think it is shameful the way some plants are allowed to loaf all night when they could be growing.
Sanırım, bazı bitkilerin büyürken bütün gece başıboş bırakılmaları utanç verici.
Use your loaf.
Beynini kullan.
A bottle of Chianti, a loaf of bread.
Bir şişe Chianti, bir dilim ekmek.
I've seen more cover on a loaf of bread.
Bir somun ekmek üzerinde daha fazla örtü gördüm.
Nearly half a loaf I'd put by!
Yarıdan fazlaydı, buraya koymuştum.
Not on the face, Cliff. Use your loaf.
Yüzüne değil Cliff, aşağıya vur.
May I ask you how it is that you managed to procure this loaf of bread?
Bu ekmek somununu nasıl elde ettiğini sorabilir miyim acaba?
You're employed as a watchman... not to loaf about all day, letting a pack of wolves come up to the town... stealing our goats from under our noses.
Bekçi olarak işe alındın. Bütün gün avarelik etmen, bir kurt sürüsünün kasabaya inip burnumuzun dibinde keçilerimizi yürütmesine izin vermen için değil.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]