Loathe tradutor Turco
436 parallel translation
I loathe the very sight of you!
Senden iğreniyorum!
I loathe this separation.
Bu ayrılıktan nefret ediyorum.
I loathe fifes.
Fifrelerden nefret ederim.
Men loathe that sort of thing.
Erkekler böyle şeylerden tiksinirler.
- I loathe them.
- Onlardan tiksiniyorum.
Walter? I hate him. I loathe going back to him.
Walter, Ondan nefret ediyorum, ona gitmekten de.
I loathe her because she did it.
- Sırf üvey annen olduğu için. - Ondan nefret ediyorum.
If there's anything I hate, loathe, despise and abominate, it's a bully!
Nefret ettiğim ve tiksindiğim bir şey varsa, o da kabadayılardır!
I hate, loathe, despise and abominate money.
Paradan nefret ediyorum, iğreniyorum ve tiksiniyorum.
Sometimes I loathe people who like to read.
Okumayı seven insanları bazen hiç sevmiyorum.
A book is all right for mental stimulation... but if there's anything I loathe, it's struggling about the streets... with great quantities of print.
Zihinsel uyarı için bir kitap iyidir ama nefret ettiğim bir şey varsa o da çok miktarda nüsha ile sokaklarda uğraşmaktır.
I loathe shopping by myself anyway.
Ben alışverişten nefret ederim zaten.
I loathe tragedy.
Trajediden nefret ederim.
Would it teach him to loathe his own soul?
Ona kendi ruhundan nefret etmeyi mi öğretecekti?
I hate men. I loathe them.
Erkeklerden nefret ediyorum, onlardan iğreniyorum.
A conniving, an aiding and abetting, a thing I loathe as much as you do.
Görmezden gelmekten, yardakçılık etmekten, ben de senin kadar nefret ediyorum.
Deep in my innermost heart, I loathe the little monsters.
Kalbimin derinliklerinde o küçük canavarlardan nefret ediyorum.
I loathe them.
Onlardan iğreniyorum.
- They loathe me.
- Benden hiç hoşlanmıyorlar.
Besides, men loathe it.
Erkekler bilgiçlerden nefret eder.
What I can't understand is this chickenhearted willingness... to go marching right down into hell with a beast you loathe and despise.
Anlayamadığım şey, onun gibi tiksinti duyduğun bir canavarla... doğruca cehenneme koşarken karşı çıkamayacak kadar ödlek ve isterik olman!
She grew to loathe herself and attempted suicide.
Yavaş yavaş kendinden nefret etti ve intihara kalkıştı.
And I loathe the piccolo.
Ve piccoloyu da hiç sevmiyorum.
I loathe when you're helpless, your mouth full of instruments, and they answer the telephone.
Ağzınız bir sürü aletle dolu çaresiz olduğunuz anda telefona cevap vermelerinden nefret ediyorum.
You loathe me, don't you?
Benden nefret ediyorsunuz, değil mi?
I think they loathe us.
Sanırım bizden tiksiniyorlar.
Kate, sometimes I loathe the theater.
Kate, kimi zaman tiyatrodan tiksiniyorum.
I loathe and hate and despise it.
Hem de 6yle nefret ediyorum ki.
I thought I told you, I loathe athletics.
Spordan hoşlanmadığımı size daha önce söylemiştim.
God, how I hate this place. I just loathe it.
Buradan ne kadar çok nefret ettiğimi tanrı biliyor.
For one thing, we discovered that we both loathe and despise you and Johnny.
Mesela, ikimizin de senden ve Johnny'den hoşlanmadığımızı farkettik.
I loathe flowers.
Çiçeklerden nefret ederim.
I loathe you all!
Hepinizden iğreniyorum!
- I loathe you.
- Sizden iğreniyorum.
I loathe the whole idea of divorce, Sylvie.
Tüm bu boşanma fikrinden nefret ediyorum, Sylvie.
I loathe beans.
Fasulyeden nefret ederim.
I loathe to get dressed in a hurry.
Aceleyle giyinmekten nefret ediyorum.
We're never attentive enough to what we possess and loathe to lose.
Elimizdekilere karşı hiç minnettar değiliz onları kaybetmeyi bile düşünemezken üstelik.
Even the boys loathe it.
Gençler bile nefret eder.
You must loathe me.
Benden nefret ediyor olmalısın.
No Franca, I loathe myself.
Hayır Franca, kendimden nefret ediyorum.
I loathe her.
Onu hiç sevmedim.
Mexicans loathe the Americans, hate the Spaniards distrust the English, admire the French and love the Germans.
Meksikalılar Amerikalılardan tiksinir, İspanyollardan nefret eder İngilizlere güvenmez ancak Fransızlara hayrandır ve Almanları sever.
I loathe him.
Ondan tiksiniyorum.
I want you to take a long last look at the blue sky, the green grass the trees and the river, all of which I loathe personally which is why a juicy stretch in a cozy French prison doesn't bother me at all.
Mavi gökyüzüne, yeşil çimlere, ağaçlara ve göle son kez uzun uzun bakmanı istiyorum ve ben şahsen bunlardan zaten hoşlanmadığımdan, sıcak bir Fransız hapishanesi'nde zaman geçirme düşüncesinin beni neden rahatsız etmeyeceğini anlatmaya çalışıyorum.
If there's one thing I loathe, it's that innocent virgin look you put on your face!
Nefret ettiğim bir şey varsa, o da sendeki masum bakire yüz ifadesi!
I loathe acrobats.
Akrobatlardan nefret ederim.
Don't forget there are many people here who loathe and despise you.
Burada sizden nefret eden, iğrenen çok kişi olduğunu unutmayın.
I'm sorry, Quatermass, he's a type I loathe on sight.
Özür dilerim Quartermass ama görmekten hiç hazzetmediğim bir tip.
You loathe money, I understand.
Paradan tiksiniyorsunuz, anladım. Ama kaç paraya kadar?
I loathe you.
Senden tiksiniyorum.