Lobby tradutor Turco
2,950 parallel translation
we tried, but to get ben- - we want ben diamond, we go through the miramar lobby.
Ben'i yakalamya çalıştık fakat- - Ben Diamond'ı istiyorsak, Miramar lobisinden içeri girmeliyiz.
ah! look who i found in the lobby.
Bak lobide kimi buldum.
you do not belong in a hotel lobby, greeting celebrities.
Sen bir otel lobisine, ünlü karşılamalarına ait değilsin.
If we want Ben Diamond, we go through the Miramar lobby. A hundred grand.
Ben Diamond'u istiyoruz, 100 bin dolar.
I practically spilled coffee on him in the lobby.
Lobide neredeyse üzerine kahve döküyordum.
Five decorated vice detectives patrol the lobby.
Beş süslü Miami polisi lobiyi devriye geziyor.
He got caught pissing in the Roney Plaza lobby.
Roney Plaza'nın lobisinde işerken yakalanmış.
Well, least it wasn't in our lobby.
En azından bizim lobimizde değilmiş.
It's where the limestone for your beautiful lobby came from.
Senin güzel lobinin geldiği yerden gelen taş ocağı.
Lobby floor.
Lobi katı.
We're gonna need to see all your security-camera footage from the casino, parking lot, lobby, hallways.
Kumarhane, otopark, lobi ve koridorlardaki tüm güvenlik kayıtlarını istiyoruz.
It was a long ride down to the lobby, and she was wearing too much perfume.
Lobiye kadar uzun bir yol vardı ve kadında çok parfüm sıkmıştı.
Hey, look who I saw racing through the lobby as I was listening to St. Vincent?
Bak, aşağıda St. Vincent dinlerken, lobide kimi koşuştururken gördüm?
Not the lobby companies that wine and dine us or the banks and the big businesses that tell us how the world goes round, not the trade unions that try and call the shots, not the civil servants nor war-mongering generals... or the security chiefs.
Bizi yedirip içiren lobi şirketlerini değil ya da bize dünyanın nasıl döndüğünü anlatan bankaları veya büyük işletmeleri borusunu öttürmeye çalışan sendikaları değil ya da memurların ve savaş yanlısı generaller ve güvenlik şeflerinin değil.
The kid was sitting in the lobby since 7 : 00.
Sabah 7'den beri girişte bekliyordu.
We wouldn't make it past the lobby.
- Lobiyi bile geçemezdik.
So, what the hell happened back in the lobby, Dean?
Lobi ne oldu Dean?
Ginger Bell got herself arrested in the lobby of the hay-Adams.
Ginger Bell, Hay-Adams Oteli'nin lobisinde tutuklandı.
She has to put on her face and go out into the world, sit in the bar or the lobby or wherever it is they've decided to meet, and then she has to look him in the eye and know
Yüzünü düzeltip dünyaya açılması gerekiyor bir barda ya da lobide beklemesi gerekiyor veya buluşmanın nerede olacağına karar verilmişse işte.
No press, but Patrick Keating and his wife are in the lobby with Billy chambers.
Basın yok ama Patrick Keating ve karısı Billy Chambers ile birlikte lobide.
We'll pick you up in the hotel lobby.
Seni otel lobisinden alacağız.
No one saw him the night of the murder, and Liv's got cops in the lobby.
Kimse cinayet gecesi onu görmemiş ve Liv'in lobisinde polisler varmış.
I'm gonna meet you in the lobby, when y'all finished.
İşin bitince lobide buluşuruz.
Is it just me, or is the lobby full of negroes?
Lobi zencilerle mi dolu, yoksa bana mı öyle geldi?
Clara, could you go to the lobby and get me a pack of Life Savers?
Clara, lobiye gidip bana bir paket Life Savers alabilir misin?
And you can just ask for me in the lobby.
Ve lobide beni sorabilirsin.
Is it just me, or is the lobby full of negroes?
Lobi zencilerle mi dolu, yoksa bana mi öyle geldi?
No, that's supposed to be hanging in the south lobby.
Hayır, onun güney koridorunda asılı olması lazım.
Now I know why you told me to wait in the lobby.
Şimdi niye bana lobide bekle dediğin anlaşıldı.
Listen, is Selina really trying to appease the oil lobby with Chuck Furnam?
Dinle. Selina'nın Chuch Furnham ile petrol lobisini yatıştırma planı doğru mu?
Reese? Some of the charges on his stolen credit cards are from the lobby bar at the Winston Hotel.
Çalıntı kartlardan bazılarında Winston Oteli'nin lobi barı harcamaları vardı.
The Brentwood location is in the lobby of the Meridian Hotel.
Brentwood'daki dükkân Meridian Otel'in girişinde.
For example, you have the exterior image... a tracking shot of the lobby of the camera moving along the western wall south towards the entrance.
Örneğin lobiyi gösteren çekimde kameranın batı duvarı boyunca hareket ederek güney girişine doğru yöneleceği şu dış görüntüyü alın.
Yeah, a Playgirl magazine in the lobby of a hotel right in front of his boss, like on his first day at work.
Bir otelin lobisinde bir "Playgirl" dergisi. Üstelik patronunun tam önünde, işindeki ilk gününde.
And in the dissolve into that scene, the scene before, a group of tourists are standing in the lobby.
Ve önceki sahne, bir grup turistin lobide ayakta beklediği bu sahnenin içinde çözülüyor.
And it's not your typical horror... you don't have a horror film except for this one section at the end, right where Wendy walks in and the lobby is blue and you've got the cobwebs all around.
Karşınızda tipik bir korku filmi yok. Sondaki bir bölüm dışında karşınızda bir korku filmi bulunmuyor. Tam orada Wendy içeri giriyor, lobinin rengi mavi ve her tarafta örümcek ağları görüyorsunuz.
But he shows you this lobby, and you get to see... as Jack moves across the lobby, you see the elevator beyond.
Size lobiyi gösteriyor, ve siz Jack'in lobide ilerlediğini görmeye başlıyorsunuz, asansörün ilerisini görüyorsunuz.
And you go from the lobby into the general manager's office and then into Ullman's office, and there's this window.
Ve lobiden genel müdür salonuna ve sonra Ullman'ın ofisine giriyorsunuz ve orada bu pencere var.
He starts off in the same, you know, northeast corner of the lobby hall, of the lobby service hallway.
Aynı şekilde başlıyor. Yani, lobi salonunun, lobi servis koridorunun kuzeydoğu köşesinden başlıyor.
I'm gonna go to the lobby and see if they know someone with a tow truck.
Lobiye gidip bir çekici gören olmuş mu soracağım.
- The people I testified against are in the lobby.
- Aleyhlerine tanıklık yaptığım insanlar şimdi lobide.
Mr. Martin, there are two federal agents in the lobby asking to see you.
Bay Martin lobide sizi görmek isteyen iki federal ajan var.
The anti-piracy lobby is fairly insane right now, so... everyone's paranoid.
Şu sıralar Korsanla Mücadele Kurulu delirmiş gibi. Bu yüzden herkes paranoyaklaştı.
- And she will lobby the president and express public support for your position.
- Ve sizin konumunuz için Başkanla... bizzat kulis yapıp halk desteği toplayacak.
I'm sorry. Did you see a creek out in the lobby?
Pardon ama lobide bir dere mi gördün?
Lobby and parking garage.
- Girişte ve garajda.
It's a little something that I found for you in the lobby.
Senin için lobiden getirttiğim bir şey.
I gotta get down to the lobby.
Lobiye inmem gerekiyor.
I've been... out in the lobby for a half hour already.
Yarım saattir... lobide bekliyorum.
Stay there. Watch the lobby.
Orada kal ve gözünü açık tut.
Whoever it was would've had to access to the champagne and the glasses before the meal. But with all the people milling about the lobby, anybody in the room could've had opportunity.
- Her kisme bu kişi şampanya ve bardaklara ulaşımı olan birisi olmalı yemekten önce ama bütün herkes lobideyken, biri bu fırsatı yakalamış olabilir.