English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ L ] / Locket

Locket tradutor Turco

581 parallel translation
"Take this locket with my portrait on it, as a keepsake"
"Benden bir hatıra olarak bu madalyonu al, içinde benim resmim var."
- Oh, a locket, sir.
- Bir madalyon.
- Oh, a locket.
- Madalyon.
A small, gold locket, sir.
Küçük, altın bir madalyon.
Oh, say. What about the locket?
Oh, Ya madalyon ne olacak?
I'd like to keep you all in a locket, always.
Sizleri bir madalyonun içinde saklamak isterdim, daima.
Two little side combs and a locket on a chain.
İki küçük yan toka ile içine resim koyulabilen bir kolye.
And here, look? A locket from Bill.
Bak, bu da madalyon, Bill'den.
You were present at the sale of the locket, and indeed are the more guilty of the two in the eye of the law, for the law supposes that your wife acts under your direction.
Bunun özrü yok. Madalyon satılırken oradaydın ve adaletin gözünde diğerlerinden daha suçlusun. Çünkü adalet, karının senin adına hareket ettiğini söyler.
I'd like to keep you all in a locket always.
Keşke sizi bir dolapta saklayabilsem.
Let me see your locket.
Elindeki ne bir bakayım.
It's Rhoda's locket I'm using for an excuse.
Rhoda'nın madalyonu için geldim.
I'll get the locket.
Madalyonu getireyim.
The locket.
Madalyon mu?
Lucy's wearing the gold locket you gave her when she was a little girl.
Lucy ona küçükken verdiğin altın madalyonu takıyor.
But, I wouldn't care if you gave me a gold locket if it made my neck green or not.
Ama eğer bana bir altın madalyon verseydin boynumu boyamış boyamamış, umurumda olmazdı.
A gold locket!
Altın madalyon ha!
Look at my gold locket!
Altın madalyonuma bak!
I see a hand and in the hand is a golden locket.
Bir el görüyorum ve elin içinde de altın bir madalyon var.
Someone had a locket like that.
Birinde böyle bir madalyon var.
Sometimes in the middle of the night that hand's there and the locket and Alec's face!
Bazen gecenin bir vakti o el ve madalyon ve Alec'in yüzü!
" Locket with baby picture.
" Bebek fotoğrafı bulunan madalyon.
I don't mind him taking the locket you gave me, but he tied me up like a stuffed turkey!
Bana verdiğin madalyonu alması umurumda değil, ama beni öyle sıkı bağladı ki, sormayın.
And there he is with Laura now, in my house, the two of them, as cozy as lice in a locket.
Şimdi Laura ile birlikte ikisi de benim evimde. Bir dolaptaki bitler gibi rahatlar.
If I had a locket, I'd take one as a souvenir.
Bir madalyon olsaydım, birini hatıra olarak alırım.
The teacher had a locket, and the catch broke, and she laid it down, and some of the big kids dared you to swipe it.
Sınıfça piknikteydik hani? Öğretmenin bir madalyonu vardı, kilidi kırılmıştı ve onu yere koymuştu bazı kabadayı geçinen çocuklar da onu araklaman için sana meydan okumuştu hani.
That's an expensive locket. No sense in fooling around with it.
Fazla uzatmaya gerek yok.
This locket was a present, a gift from a man for a private session.
Bu madalyon, özel bir seans için aldığım bir armağan, bir hediye.
Cousin, this locket is horrible.
Kuzen, bu madalyon çok iğrenç.
Be kind enough to return my locket.
Madalyonumu geri verecek kadar kibar olun.
Aaron, let me have that locket.
Aaron, o madalyonu bana ver.
One yellow metal locket.
Sarı metal bir kolye ucu.
This locket once belonged to the boy's mother.
- Bu kolye annesine aitti.
Your reward and something for the locket.
İşte ödülünüz, alın.
Sir, the locket, I didn't really see it.
Efendim, şu kolyeyi tam olarak göremedim.
- A gold locket.
- Altın bir madalyon.
- Your locket.
- Madalyonun.
The picture in this locket.
Madalyondaki resim...
A locket?
Madalyon?
I got your locket.
Madalyonunu alacağım.
- Has she got a locket? Heart-shaped?
Kızın boynunda kalp şeklinde bir kolye var mı?
A bicycle, camping gear, a heart-shaped locket. Everything checks.
Bisikleti, kamp eşyaları, kalp şeklindeki kolyesi..... herşey uyuyor.
My locket!
Madalyonum!
Transformed... the locket!
Dönüşüme uğradı... Madalyon!
We need the locket.
Madalyon bize lazım.
Get her a new locket.
Yeni bir kolye al.
It's a swell locket, but if it's all the same, I'll keep my old one.
Harika bir kolye, ama sizin için fark etmezse, eskisini takmak isterim.
They kept the other half of this old locket so I'd know them.
Onları tanımam için bu kolyenin yarısını almışlar.
Annie wears a locket around her neck.
Annie'nin boynunda bir kolye var.
Thank you, Mark, but he had no locket with a portrait of me.
Teşekkür ederim, Mark, ama onun benim resmimin bulunduğu bir madalyonu yoktu.
Here's your locket, Ma'am.
İşte madalyonun, bayan.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]