Look it tradutor Turco
65,269 parallel translation
- I'll stay and look for it.
- Ben kalıp odada var mı bakarım.
- Look, everybody has it! All right?
- Bunlardan herkeste var tamam mı?
It's okay. I look hotter wet.
Dert değil, ıslakken daha güzelim.
If you look closely enough, I think you'll see that it is figuratively real.
Yakından bakarsanız mecazen gerçek olduğunu görebilirsiniz.
It runs past an orchard of trees which once produced apples so sour, one only had to look at them to feel ill.
Bir elma bahçesini boydan boya geçer, ki zamanında o bahçenin elmaları, onları yemeyi bırakın, görenleri bile hasta ediyordu.
And if you look at the labyrinth from the top, it's...
Labirente kuş bakışı bakınca da...
Well, I guess it does look rather harmless.
Gerçekten de epey zararsız görünüyor.
It does look like junk.
Çöpe benzediği kesin.
Her killer made it look like suicide.
Katili intihar süsü verdi.
Look, I'll just say it.
Direkt söyleyeceğim.
Look, what... whatever's happened, I'm sure it'll be over soon.
Herneyse, yakında geçecektir eminim.
Look, uh, you know, such a long trip up there and my back being what it is.
Çok uzaktaydın. Belimin durumu da malum.
Just make it look right, is all.
Temiz iş çıkar yeter.
You want me to look bad, but I won't do it.
Kötü görünmemi istiyorsun ama avucunu yalarsın.
Went after your copper wire, from the look of it.
Görünüşe bakılırsa bakır teli de kesip girmiş.
Boy, Matty made it look easy.
Matty ne kolay gösteriyormuş.
I can't make heads or tails of it, but you are welcome to look.
Ben tabii ki hiçbir şey anlamıyorum ama istersen bakabilirsin.
Look, it's the real and intellectual property of Saul Goodman Productions.
Tamamen Saul Goodman Prodüksiyon'un fikri mülkiyeti.
Look, Howard, you were very generous when I left HHM, but it never sat right with me that you covered my law-school loans.
Bak Howard, ben HHM'den ayrılırken gerçekten çok cömerttiniz. Ama hukuk fakültesi borcumu sizin karşılamanız içime hiç sinmemişti.
You make it look so easy.
- Sen yapınca çok kolay görünüyor.
The executive committee will take a look and discuss it at the next full council meeting.
Yönetici komite, bir sonraki buluşmaya kadar inceleyip karara varmış olacaktır.
Look, I really appreciate what you're trying to do here... all this technology... but it doesn't solve cases, cops do.
Bak, burada yaptığın şeyi gerçekten takdir ediyorum. bütün bu teknoloji falan. ama davayı teknoloji değil polisler çözer.
I had to take it just to keep the goddamn lights on. Look, Miss Joan.
Elektriklerin kesilmemesi için teklifi kabul etmek zorunda kaldım.
Look, fellas, I'm just as impressed by everything I've said as you are, but even if I can read the key, it's gonna take time.
Pekala, arkadaşlar, ben de sizler gibi dediklerimden acaip etkilendim. ama anahtarı okuyabilsem bile, bu zaman alacaktır.
It's one that trains agents, cuts them to look exactly like the people they're assigned to replace.
Hedef insanların yerine geçmek için ajanlara estetik ameliyat yapıp, eğittikleri bir program.
If there's a way to pay for his release, then look into it, Walter.
Serbest bırakılması için bir bedel varsa, iyice araştır, Walter.
Look, Dr. Whitehall sees it differently.
Dr. Whitehall farklı düşünüyor.
Look, I understand why it's hard for you to believe me, but we both know Howard did something incredibly cruel when he sent you to me and didn't allow you to tell me that you're my son, that after all these years, you're still alive.
Bak, bana inanmanın neden zor olduğunu anlıyorum, fakat ikimiz de Howard'ın seni bana gönderipte, bunca yıldan sonra, hala sağ olmana rağmen, oğlum olduğunu söylemene izin vermeyerek inanılmaz derecede acımasız bir şey yaptığını biliyoruz.
All except one that was made on my phone... after you switched it with yours, after you made it look like it was an innocent mistake.
Seninki ile değiştirdikten sonra, masum bir hata gibi gösterdikten sonra, telefonumda yapılan hariç.
Making it look like Scottie was this guilty...
Scottie'nin suçlu olduğunu gösterdiniz.
Look, this... what we're doing... it just... we can't do it any more, okay?
Bak, bu... yaptığımız şey... bunu artık yapamayız tamam mı?
I still see it as that shining city on a hill... that people all around the world look to as a land of hope and opportunity.
Ben onu hala, dünyanın her yerindeki insanların umut ve fırsatlar şehri olarak gördüğü tepede parlayan bir şehir olarak görüyorum.
Look, I get how this gets us into the Artax Network, but how's it get us Whitehall?
Bak, bunun bizi Artax Ağına nasıl sokacağını anlıyorum, ama ya Whitehall'a?
And, in exchange, you made it look like you prosecuted him and sent him to prison.
Ve karşılığında, onu yakalayıp hapse tıkmış gibi gösterdiniz.
Look, if it's okay, I'd like to call my wife.
Sorun değilse karımı aramak isterim.
Look at this arm, it's diesel!
Şu kola bak!
It would look great on my college applications.
Üniversite başvurularımda harika görünecektir.
Look, it's the rich kids from The Goonies.
Bak, şu Goonie'lerin zengin çocuğu.
- Look, it's Jason's jacket.
- Bakın, bu Jason'ın ceketi.
Look at it this way, Isaac.
Bir de şöyle düşün, Isaac.
But at 600 yards, it'll look like a can at 100 yards.
O kutu 540 metrelik mesafeden de 90 metre uzaklıkta gibi duruyor.
Speaking of that, I actually have it on my phone if you want to look.
Bakmak istersen telefonumda var.
Uh... now, you can't take any photographs of the production floor, but, uh, I thought it'd be useful for you to get a look around just to get a sense of how things run.
Üretim katında fotoğraf çekemezsin ama işlerin nasıl yürüdüğünü anlaman açısından etrafı dolaşman faydalı olur diye düşündüm.
- Look, that has nothin'to do with it.
- Bunun benimle bir alakası yok.
Look, I don't know how I ever thought that this could work. 'Cause it can't.
Nasıl oldu da yürütebileceğimizi düşündüm bilmiyorum.
Well, what does it look like, old man?
- Ne yapacakmışım gibi duruyor?
Look, you kept it for a reason, and I know you say that door is closed, but there are no absolutes.
O defteri kapattığını söylediğini biliyorum ama kesin diye bir şey yok.
Look, Emma, I know that you think you have this superpower where you know what people want even though that's not what they say, but it's getting... It's getting really old, okay?
Emma, insanlar öyle demese de insanların ne istediğini bildiğini düşündüğünü biliyorum ama bu sıkmaya başladı.
Look, it's embarrassing.
Söylemeye utanıyordum.
I wondered if I might have a look at it.
Bakabilir miyim diye soracaktım.
Look, I know. It sounds... bad!
Biliyorum, söyleyince kötü gelecek!
look it up 151
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's over 4654
it's cold 680
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's over 4654
it's cold 680
it's ok 4874
it is good 116
it's okay 22028
it's warm 139
itchy 49
itis 22
it's me 10254
italy 247
italian 217
it was 5878
it is good 116
it's okay 22028
it's warm 139
itchy 49
itis 22
it's me 10254
italy 247
italian 217
it was 5878
it's not 5855
it's all right 8832
itch 25
it's about damn time 34
items 25
itself 24
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322
it's a girl 287
it's all right 8832
itch 25
it's about damn time 34
items 25
itself 24
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322
it's a girl 287