English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ L ] / Lush

Lush tradutor Turco

426 parallel translation
- He's a lush, huh?
- Ayyaş değil mi?
Just an old lush.
Yaşlı ayyaşın tekiyim.
Must be lush country when ranch hands can toss money around like that.
Çiftlik sahiplerinin işleri çok iyi olmalı,... parayı böyle savurduklarına göre.
She's a lush.
O bir ayyaş.
Everybody has their first drink, but everybody ain't a lush!
Herkes ilk içkisini içti, ama herkes ayyaş olmadı!
Why ain't you a singing star instead of a lush?
Neden bir ayyaş yerine şarkıcı bir yıldız olmadın?
Flowing by the Nyaga trading post, the river Nigu winds its smooth, navigable way through vast, lush jungles of Africa.
Nyaga ticaret merkezinin yanından akan Nigu nehri Afrika'nın muazzam, yemyeşil ormanlarının arasından geçer ve su taşıtlarına elverişli şekilde seyreder.
Listen, you crummy one-eyed lush- -
Beni dinle seni fena tek gözlü ayyaş- -
You're still a one-eyed lush and you always will be.
Sense tek gözlü bir ayyaşsın ve hep öyle kalacaksın.
Sterile and empty-eyed amid lush nature.
Bereketli ormanın ortasında verimsiz ve de beyhude.
- I won't stand for a lush.
- Bir ayyaşı sineye çekemem.
Her father is a complete lush, as I told you.
Babası tam bir içkici!
Those big, fat lush days when a star could get drunk and disappear and hold up production for two weeks are over.
Bir yıldızın sarhoş olup ortadan kaybolabileceği... yapımı iki hafta durdurabileceği o debdebeli günler geride kaldı.
Well, don't forget me as if I were a lush!
Ayyaşmışım gibi beni unutma.
Two years later she was a lush, she'd drink anything.
İki yıl sonra kız ayyaş olmuştu. Her şeyi içerdi.
The pickings have been lush
Şimdilik her şey yolunda
Well, there's... There's the one old-maid sister, one feeble-minded grandmother and one lush of a pop who ain't worth the powder it takes to blow him to... Scusatemi.
Evlenmemiş bir abla gel git akıllı bir büyükanne ve onu patlatacak barut kadar değeri olmayan ayyaş bir baba...
Now I've lost my boy, and I'm a lush.
Şimdi ise oğlunu kaybetmiş bir ayyaş.
Don't give me that, you're an old lush.
Bana maval anlatma, sen kaşarlanmış bir içkicisin.
I spotted you for a lush, didn't I?
Seni bir ayyaş olduğun için seçtim, değil mi?
Once a lush, always a lush. It's happened too many times.
Bir kere içtin mi, bir daha bırakamazsın.
He used to be a terrible lush.
Bir zamanlar çok ayyaş biriydi.
oh pear-tree, you are so lush standing green and stately
ah armut ağacı, bereketlisin ayakta yeşil ve görkemli
Nobody can make that shot, not even a lucky lush.
Kimse o vuruşu tekrarlayamaz, şanslı bir ayyaş bile.
Stop talking about yourself like you're a lush.
Kendinden ayyaşmışsın gibi söz etmeyi bırak. Hoşuma gitmiyor.
What a lush.
Tam ayyaşsın ha.
- Dr Gruber, he's a lush.
- Dr. Gruber, mükemmel biri.
You muddle up my Spaniard, and your low-life lush...
- İspanyol harman olmuş demek ve zavallı yaşamı buna bağlı...
Up. Get up, you lush.
Uyan, seni ayyaş.
And my mouth - my mouth was a lush tunnel... through which golden notes came.
Ağzım ise... Ağzım ise altın kelimelerin döküldüğü çok güzel bir şelaleymiş.
The next morning, the heath was covered with a lush vegetation that should never have grown there.
Ertesi sabah bölge, orada asla yetişmemesi gereken yemyeşil bir bitki örtüsüyle kaplıydı.
And now, because of the warm, plush, lush notes that emerged from your fair throat, you've become the idol of movie fans and record buyers all over the United States of America.
Şimdi o güzel gırtlağından yükselen sıcak, yumuşacık ve samimi notalar ile ABD'nin her yerinden sinema ve müzik severlerin hayran olduğu bir isim oldun.
The memories you bring of your lush and beautiful Earth. Green fields and blue skies, the simple shepherds and their flocks.
Güzel Dünyanızdan getirdiğiniz o hatıralar, yeşil ovalar ve mavi gökyüzü, mütevazı çobanlar ve onların sürüleri.
Your buddy must be some lush, sitting in a bar at this hour of the morning.
Senin eleman sabahın köründe barda olduğuna göre ayyaşın teki olmalı.
Don't worry, lush, you can't rip it off!
Merak etme, ayyaş, yırtamazsın!
Lush territory?
Yağlı mıntıka?
You'd have to be a lush to work it.
İş yapmak için sulu olacaksın.
- She's a lush.
- Kadın ayyaş.
This used to be lush grassland, but for the past 1 0,000 years the Pre-Namib has been slowly drying out, and the animals and plants that live here have to adapt to a climate where the rainfall gets less and less as the years pass.
Burası bir zamanlar verimli bir otlaktı, ancak Pre-Namib 10bin yıldır yavaşça, öylece kuraklaşmakta, ve burada yaşayan hayvan ve bitkiler yağış miktarının yıllar geçtikçe gitgide azaldığı bir iklime uyum sağlamak zorunda kalmaktadır.
- She was a lush.
- Alkolikti.
Are you trying to say you're not a lush? The face that launched 1 000 bottles!
Bu yüzde bin şişe içmiş bir ifade var!
The lush, cool, wet forests changed into arid open country like this around me in central Australia.
Verimli, serin ve nemli ormanlar Orta Avustralya'da şu an çevremde bulunan yer gibi kurak ve açık topraklara dönüştü.
I can drill her, and you have a lush balcony in the summer.
Bunları ona izah edeceğim ve yazın balkonunuz yemyeşil olacak.
A real lush. You can tell right off.
Ayyaşın teki, hemen fark ediliyor.
I'm a galactic lush
# Galaktik ayyaşın tekiyim #
- l already have a mother, lush face.
- Benim zaten annem var, ayyaş herif.
This should be fun. The guy's a lush.
Eğlenceli olacağa benzer, adam sarhoş.
You call me a lush?
Bana ayyaş mı dedin?
- You're a lush with a record.
- Sabıka kaydın ile başın dertte.
He's a lush, Molly.
Ayyaşın teki, Molly.
- The old lush?
- Yaşlı sarhoş?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]