Malarkey tradutor Turco
134 parallel translation
Don't give me that malarkey.
Saçmalamayın.
- That's a lot of malarkey.
- Zırva sapan şeyler.
What's all this malarkey about some old man paying the rent for you... that the whole building is buzzing with?
Yaşlı bir adamın kiramızı ödemesi ve tüm binanın bunu konuşması saçmalığı da ne demek oluyor?
It's not malarkey, darling.
Saçmalık falan değil tatlım.
- That's enough of that malarkey.
- Bu saçmalığı daha fazla dinleyemem.
Why, that pitch about your ideals being so old-fashioned... and all the malarkey that you've been dishing out all summer.
Ya bütün yaz sürdürdüğün, bu modası geçmiş tavırların zırvaların ve daha kötüsü bütün bunlara sıkı sıkı sarılman?
What's all this fighting-yourself malarkey?
Bu kendinle dövüşme saçmalığı da nedir?
What's all this malarkey about a kid?
Bu yüzden sana ihtiyacım var! Şimdi, bana şu çocukla ilgili hikâyeyi anlat.
I'm not gonna sit here, sweat, feel hot lead, and at the same time listen to that sugar-coated malarkey about the beggar woman and her daughter. That's all! Finished!
Burada korkudan kan ter içinde öylece oturup, bir yandan da dilenci kadın ve kızının allanıp pullanmış deli saçması hikâyesini dinleyemem.
Well, I wouldn't take any of that upstage malarkey from her!
Pekâlâ, onun bu kibir saçmalıklarını çekemeyeceğim.
When I think of all that malarkey you and Walter Burns printed about me, full of hearsay, innuendo, and character assassination...
Walter Burns'le, benim hakkımda yazdığınız tüm o saçmalıklar için ne düşüneceğimi sandınız? ... tamamı dedikodu, imalar, karakter katliamları- -
Cut the malarkey.
Zïrvalamayï kes.
All the rest is malarkey shit, just for experts like you, not me. Okay?
Gerisi tamamen saçmalık, Sadece uzmanlar seni seviyor, ben değil, tamam mı?
Save the malarkey for your wife, Holland.
Sen bu saçmalığı karına sakla, Holland.
And don't think I believe all that malarkey about you and your mother and her mother before her.
Ve saçmalıklarınıza inandığımı da sanmayın. Senin ve annenin ve ondan önceki annesi hakkında.
That corn pone malarkey's gotta be an act.
O köylü saçmalığında gerçek payı olmalı.
As in hogwash, malarkey, jive.
Gücü etkilememeli... Sanmıyorum.
Come on, Doc, cut the malarkey, will you?
Sammy hastaneye yattığında onu ziyaret etmeye vakit buldular.
I don't want to hear a lot of malarkey about goblins, spooks and demons.
Hayaletleri ve hortlakları duymak istemiyorum.
I'm sick and tired of your Five Percenter malarkey.
Bu yüzde feşlik mandavallarınızı duymaktan sıkıldım.
Funny old business, this End House malarkey, eh?
Bu "Sondaki Ev" saçmalığı oldukça garip, değil mi?
Can the malarkey.
Saçmalamayı kes.
You know, I've had it up to here with this Indian malarkey.
Biliyor musun, bu yerli zırvalamaları canıma yetti artık!
Now you go in there and tell ally all about Santa claus... his flying reindeer his sled and all the rest of that malarkey.
Şimdi git ve Ally'e Noel Baba'nın.. ren geyiklerini ve diğer saçmalıkları anlat.
You're not still on about this Chippendales malarkey, are you?
Hala şu Chippendale saçmalığının peşinde değilsindir umarım.
I don't stand for this kind of malarkey in my house!
Kendi evimde böyle saçmalıklara pabuç bırakacak değilim.
I can't get my head round this platonic inter-gender relationship malarkey.
Şu platonik ara-cinsiyet ilişkisi pek kafama yatmadı.
That's a bunch of malarkey.
Bu çok saçma.
Malarkey's slang for bullshit, isn't it?
- Malarkey argoda "Zırva" demek, değil mi?
– Malarkey!
- Malarkey!
– Nothing you won't eat, Malarkey.
- Yiyeceğin bir şey, Malarkey.
– I won't eat Malarkey.
- Ben Malarkey yemem.
Malarkey.
- Malarkey.
Actually, it's Sergeant Malarkey now, ma'am.
- Aslında artık çavuş Malarkey oldu bayan.
– Malarkey.
- Malarkey.
– He heard his brother — – Malarkey, shut your yap.
- Ağabeyini öğrendi ve... - Malarkey, çeneni kapat.
Hey, Malarkey!
Hey, Malarkey!
Compton, Malarkey, Toye, Guarnere.
Compton, Malarkey, Toye, Guarnere.
Malarkey!
Malarkey!
Malarkey, Hall, you two.
Üçüncü makinalı burada. Lorraine beni takip et! Malarkey, Hall, siz ikiniz, gidin!
– And you, Malarkey?
- Ya sen, Malarkey?
Malarkey, let's go!
Malarkey, gidelim!
Malarkey, cover the front.
Malarkey, ön tarafı tut.
– Yeah, Malarkey's ass.
- Evet, Malarkey'in kıçı.
Malarkey.
Malarkey.
- Sergeant Malarkey.
- Çavuş Malarkey.
- Malarkey, get him out of here!
- Malarkey, onu buradan çıkart!
Their death hit Malarkey hard.
Onların ölümü Malarkey'i derinden etkiledi.
We were all worried about Malarkey.
Hepimiz Malarkey için endişeliydik.
And I'm here to tell you..... it is not a game, it does count, and I don't stand for that kind of malarkey in my house!
Sana şunu söyleyeyim. Bu bir oyun değil. Her şey sayılır.
Malarkey, Donald G.
- Malarkey, Donald G.