Malice tradutor Turco
383 parallel translation
Lincoln said, "With malice toward none, with charity for all."
Lincoln "Kimseye kötülük etme, herkesin hayrını düşün." demişti.
And if my guess is right, Crawley, there's a bit of malice in your soul toward me, isn't there?
Ve eğer tahminim doğruysa, Crawley senin de içinde bana karşı biraz kin var, değil mi?
Why, this pack of weasels invade the dignity of my courtroom, come in here armed with malice aforethought to kick up a rumpus...
Bu sansar sürüsü benim mahkememi istila etti, buraya kasten ve kötü niyetle silahlanıp gürültü çıkarmaya...
Ti-Malice, you tripped up my tongue.
Ti-Malice, başımı belaya mı sokacaksın?
- There's nothing to bear malice about.
- Ortada tehdit oluşturacak bir şey yok.
'But the Tsar bears no malice against the citizens,'shopkeepers and orthodox Christians of Moscow,'and in no way holds them responsible.'
Fakat Çar halkına, dükkan sahiplerine ve Moskova'nın Ortodoks Hıristiyanlarına kötülük beslemiyor ve hiç bir şekilde onları sorumlu tutmuyor.
Speak of me as I am, nothing extenuate, nor set down aught in malice.
"... hiçbir şeyi hafifletmeden, ama hınçla yazılmış satırlar olmadan beni anlatın.
When you arrived, I was a bundle of malice and hatred.
Senden önce, kin ve nefret dolu birisiydim ben.
She'll close and be herself, whilst our poor malice remains in danger of her former tooth.
Yarası kapandı mı ; yılan, o yılan olur yine. Biz de kalırız dişlerinin önünde, güçsüz ve cılız kötülüğümüzle.
Treason has done his worst : nor steel, nor poison, malice domestic, foreign levy,
Kalleşlik yaptı ona yapacağını : artık ne hançerden korkusu var, ne zehirden.
It's better to be deceived by malice than by pity.
Bu pislikten dolandırılarak kurtulmak acınılmaktan çok daha iyidir.
He'll gouge back at me by doing my daughter malice and harm.
Kızım üzerinden beni arkamdan vuracak, zarar verecek.
You are a wonderful little priest in spite of everything. And with no malice to the poor woman who died -
Her şeye rağmen, harika bir genç papazsın... ve herhangi bir kötü niyet olmadan, ölen yaşlı kadına -
The prisoner is charged with enticing Her Majesty the Queen of Hearts into a game of croquet and willfully and with malice aforethought teasing, tormenting and otherwise annoying...
Tutuklu, majesteleri Kupa Kraliçesi ile kriket oynamak üzere görevlendirildi ve sonra taammüden... - Ama- - -... ve planlayarak alay etme, muziplik yapma... -... ve ayrıca sevgili Krali- -
They charge that George Eastman wilfully, and with malice and cruelty and deception, murdered, then sought to conceal from justice the body of Alice Tripp.
İddiaya göre George Eastman taammüden, kötü niyetle, acımasızca ve hileyle cinayeti işleyip, sonra Alice Tripp'in cesedini adaletten gizlemeye kalkışmıştır.
With malice toward none and charity for all.
"Kimseye kin tutulmayacak ve herkese yardım edilecek."
Yet after four long years of strife and battle between the North and South the malice still remained and charity was a forgotten word.
Ama Kuzey ile Güney arasındaki savaş ve kavgadan dört yıl sonra kin hala devam ediyordu ve "yardım" unutulmuş bir kelimeydi.
She ate herself away with hate and consumed everyone with her envy and malice.
İçi nefret doldu. Haset ve şerriyle etrafı zehirledi.
You corrupt Rome with spite and malice.
Roma'yı şer ve hasetle mahvettiniz.
Some scallywag down there sabotaged my work out of pure malice.
Ciğeri beş para etmezin biri, saf bir fesatlıkla çalışmamı sabote etti.
He uses all his malice and skill to destroy the kingdom o Christ.
Şeytan İsa'yı öldürmek için her türlü kötülüğü yaptı.
I bear them no malice.
Onlara kızmış değilim.
Live as free men, yet not using your freedom as a cloak for malice but as servants of God.
Özgür insanlar olarak yaşayın, ancak özgürlüğünüzü, kötülüğü gizlemek için... kullanmayın, onu Tanrı'nın hizmetçileri olarak kullanın.
Hong Kong has a peculiar code, and malice is a pleasant pastime for women with nothing to do.
Hong Kong'un kendine özgü bir prensibi var fesatlık, yapacak hiçbir şeyi olmayan kadınlar için hoş bir eğlence.
Marry, my lord, lest by a multitude... the new-healed wound of malice should break out... as well the fear of harm as harm apparent... in my opinion, ought to be prevented.
Çünkü Lordum, yanında kalabalık bir grup olursa, daha yeni kapanan ihanet yarası tekrar açılıp henüz yerli yerine oturmamış ve yönetimden yoksun devlet ortamında çok daha tehlikeli olabilir. Bence böyle bir tehlikeye karşı önceden tedbirli olmak en doğrusu.
You're filled with envy and malice towards me because I work with my mind... so you make it impossible for me to concentrate.
Sen kıskançlık ve garezle dolusun, yaptığım işin tümüyle akıl işi olduğunu bildiğin halde benim konsantre olmamı engelliyorsun.
- They're full of malice and ill will.
- Kin ve art niyet doludurlar.
"Malice Domestic."
"Ev İçi Sorunları."
I hasten to add, however, that "Malice Domestic"
Bununla birlikte hemen belirtmeliyim ki, "Evdeki Düşmanlık"
Because I don't like the way you toy with people? Your contempt and malice?
İnsanlarla oynama tarzınızdan hoşlanmadığım için mi?
Malice against the foreigners was growing.
Yabancı düşmanlığı giderek artıyordu.
I have never seen such malice toward a brother.
İnsanın kardeşi için bu kadar kötü düşünebileceği aklıma gelmezdi.
What about his malice toward Gooper?
Onun Gooper hakkındaki düşüncelerine ne demeli?
It does it out of malice.
Kötülükler dışarıda!
- It does it out of malice.
- Dışarısı kötülükle dolu!
- Out of malice...
- Dışarısı kötü....
I bear you no malice.
Garez duyma.
Believe me, sir, I bear you no malice.
İnanın bana, bayım... Size karşı kötü bir niyetim yok.
I have served my country throughout my life, and in whatever position I was assigned to, in faithfulness, with a pure heart and without malice.
Hayatım boyunca ülkeme hizmet ettim. Hangi pozisyonda çalışırsam çalışayım..... sadakatle tüm kalbimle ve ard niyet taşımadan çalıştım.
I give you this warning because I bear no malice toward any man aboard!
Bu uyarıyı yapıyorum çünkü gemidekilerin hayatına karşı hiçbir kötü niyetim yok.
I don't hold malice.
Ben kin tutmam.
In the face of hostile malice, you, peasant ;
Bu düşmanca tutum karşısında...
She says, " The Dalek people have no malice towards us.
Daleklerin bize karşı kötü niyetlerinin olmadığını söylüyor.
Then why did you say that? Malice.
Niye öyle dedin o zaman?
Overindulgence malice and chastity.
Açgözlülük, kötü niyet ve iffet günahları.
And so ladies and gentlemen of the jury, you are now acquainted with the series of events, that led this man to commit murder with malice aforethought, in dastardly awareness of his crime, to reiterate, there is no evidence of extenuating circumstances,
Jürinin sayın bay ve bayanları, suçunun farkında olan kötü niyetli bu adamım önceden planlayarak cinayet işlemesine yol açan ve bunu korkakça tekrar tekrar yapan olaylar dizisinden hepinizin artık haberi var. Hafifletici sebeplere dair bir kanıt yok.
It is impossible for Captain Kirk to act out of panic or malice.
Kaptan Kirk'ün panikten veya kasıtlı olarak öyle davranması imkansız.
Charges of malice have been raised.
Bana karşı kasıtlı diye suçlama yapıldı.
There was no malice.
Orada bir kasıt olmadı.
The people's malice deprived those fruit of the joy of ripening.
İnsanlar kötülükle olgunlaşınca, bu sevincin meyvesinden mahrum oluyor.
Nor set down aught in malice.
" Ama hınçla yazılmış satırlar olmadan beni anlatın.