Materials tradutor Turco
1,923 parallel translation
They sell the materials right here at the landfill.
Materyallerin satışını yine bu çöplükte yapıyorlar.
The pickers take out 200 tons of materials per day from the landfill. - Every day - - Every day -
İşçiler bu çöplükte günde 200 ton geri dönüştürülebilir materyaller topluyor.
Since we're pickers, we just see recyclable materials. - It earns money. - But that's interesting...
Biz çöpçüyüz, sadece geri gönüşümleri görürüz.
Exactly. When you are placing the materials, follow the shadows of the picture.
Materyalleri yerleştirirken fotoğraflarda ki gölgelere dikkat etmeye çalışın.
Everything is made out of recyclable materials from the landfill. I see.
Bunların hepsi çöplükten toplandı.
It's really worthwhile to work on behalf of the pickers... to become recognized as an official sector... of the recyclable materials industry.
Çöpçülerin yararına çalışmak herşeye değer... geri dönüşüm sanayisinde... resmi bir sektör olarak tanınmak için.
We are not pickers of garbage, we are pickers of recyclable materials.
Bizler çöp toplayıcısı değiliz, geri dönüşüm toplayıcısıyız.
Garbage can't be reused, whereas recyclable materials can.
Çöpler tekrar kullanılamaz ama, geri dönüşümler kullanılır.
With Tiao's leadership, ACAMJG is now a leading part... of the national and international movement of recyclable materials pickers... which held their first meeting in Sao Paulo in October 2009.
Tião'nun liderliği sayesinde dernek artık ulusal ve uluslararası bir hareket olan geri dönüşümlü materyal toplayıcıları adıyla ilk toplantısını Ekim 2009'da Sao Paulo'da yaptı.
Every aspect of this restoration has followed the exact specifications and materials used in the original construction of the house, including the wood assembling techniques, the layout in the kitchen, even the lacquering process for all the timber.
Bu restorasyonun her bir adımı evin ilk hâlinin özellikleri ve yapımında kullanıIan maddeler gözetilerek yapıIdı. Bunlara tahta montaj tekniği yerleşim planı, mutfak ve kütüphane de dâhil.
You're made of flesh and blood... I'm made of materials...
# Sen, et ve kandansın # # Ben materyalden #
Fortunately, the field directs away some material, like solar flares, and allows other materials in to our planet's atmosphere, like light and heat.
Şanslıyız ki alanımız, bazı şeyleri mesela, solar fışkırmalarını, dışarıda bırakır, buna karşın bazılarının gezegen atmosferimizden geçmelerine izin verir. Mesela ışığın ve ısının.
I don't have the necessary materials at home.
Evde buna gerek yok
I give you the materials. You report them. I guarantee he'll be over.
Onun hakkındaki tüm belgeleri sana vereceğim!
I found the raw materials, The engineers,
Ham maddeleri buldum, mühendisleri buldum.
It was built in 1952, So materials from the last century.
1952 yılında yapılmış, bu yüzden kullanılan malzemeler geçen yüzyıldan kalma.
Your man failed! Once you have the materials in your possession, your brother, his peace conference, none of that matters.
Eline gerekli materyal geçince kardeşinin ve onun barış konferansının hiçbir önemi kalmayacak.
It's a hazardous materials alert.
Zararlı madde alarmı.
Hazardous materials?
Zararlı madde mi?
Sir, we're talking about nuclear materials. If you know something, you need to tell us.
Efendim, nükleer maddeden söz ediyoruz bir şey biliyorsanız, bize söylemeniz gerekiyor.
Doesn't that mean the materials are here in the U.S.?
Maddenin burada, Amerika'da olduğunu göstermiyor mu?
Well, we believe it's just the beginning, and that the group responsible is in possession of unsecured nuclear materials.
Bunun sadece başlangıç olduğuna inanıyoruz. Grup da emniyetsiz nükleer maddeleri bulundurmaktan sorumlu.
Hastings says there's nuclear materials in play.
Hastings işin içinde nükleer maddelerin olduğunu söylüyor.
Once I've made contact with Vladimir, I'll tell him that I've heard whispers of nuclear materials on the market.
Vladimir'le iletişim kurduğumda pazardaki nükleer madde söylentilerinden bahsedeceğim.
We're synchronizing two years of travel materials mostly to and from Mexico City.
İki senelik seyahat materyallerini eşleştiriyoruz. Özellikle Mexico City'ye gidiş gelişlerini.
Chloe, download the cover materials to them.
Güzel. Chole, onlara gerekli bilgilerini gönder.
The nuclear materials are here on U.S. soil?
Nükleer maddeler şu an Amerikan topraklarında mı?
I, um... I need to know what kind of materials he came in contact with.
Ne tür malzemelerle temasta bulunduğunu bilmem gerek.
There are unsecured nuclear materials in play.
Oyunun içinde serseri bir nükleer madde de var.
Where are the materials?
- Nerede bu madde?
Just unsecured nuclear materials.
Alt tarafı, ortalık yerde dolaşan bir nükleer madde!
As an act of good faith, Vladimir has already started calling his contacts, inquiring about the nuclear materials.
Dürüst davranışının göstergesi olarak Vladimir, nükleer maddeleri soruşturması için bağlantılarını devreye sokmaya başladı.
You haven't heard of anyone dealing in these materials?
Bu maddeler hakkında anlaşma yapan kimseyi duymadınız mı?
Otherwise, the nuclear materials will be gone, and this deal will be dead.
Yoksa nükleer maddeler gidecek ve bu anlaşma da yatacak.
Not when we are dealing with nuclear materials.
Nükleer maddelerle uğraşırken yok.
I hear there are materials for sale, expensive materials, dangerous ones.
Satılacak maddeler olduğunu duydum. Pahalı, tehlikeli maddeler.
What materials?
Ne maddesi?
Laitanan contacted everyone he thought might have information on the nuclear materials.
Laitanan, nükleer madde ile ilgili bilgisi olduğunu düşündüğü herkesi aradı.
And right, now, we still don't have the nuclear materials secured, so I suggest we move on.
Ancak nükleer maddeyi hâlâ kontrol altına almış değiliz ve bu yüzden önerim, işimize devam etmektir.
The ones that have the nuclear materials.
Nükleer maddeyi elinde tutanlar.
You lied for her, which enabled the Russians to provide nuclear materials to Hassan's opposition.
Onun için yalan söylemen, Rusların Hassan'ın düşmanlarına nükleer malzeme sağlamasına olanak tanıdı.
I hear there are materials for sale.
Satılacak maddeler olduğunu duydum.
Without Vladimir Laitanan, we have no lead to finding Bauer or the nuclear materials.
Vladimir Laitanan olmadan, Ne Bauer'i, ne de nükleer maddeyi bulacak bir ipucumuz yok.
Is there no other way to get the location of the nuclear materials out of him?
Çubukları yerini söyletmemiz için başka yol yok mu?
Now, when you secure the nuclear materials, you'll transport them to Fort Hamilton.
- Nükleer çubukları güvence altına aldığında onları Fort Hamilton'a gönder.
No trace of any hazardous materials.
Tehlikeli maddelere ilişkin herhangi bir iz yok.
We have nuclear materials in the hands of terrorists.
Nükleer malzemeler teroristlerin elinde.
We're gathering materials. Must be difficult at such short notice.
- Bu kadar kısa sürede tamamlamak zor olsa gerek.
We can deal with our personal problems after we've secured the nuclear materials.
Özel meselemizi nükleer çubukları bulduktan sonra halledeceğiz.
Our working theory's that the nuclear materials are still in the proximity of Farhad.
Şu anki teorimiz çubukların Farhad'ın yakınında olduğu yönünde.
It's all recyclable materials.
Hepside geri dönüşümlü.