Missus tradutor Turco
1,297 parallel translation
Missus, uh...
Bayan...
- Missus...
- Wilson.
Just one room for you and the missus?
Hanımefendi ve sizin için sadece bir oda mı?
You have some of this fine pie my missus made for you.
Bu güzel turtadan almalısın karım senin için yaptı.
Talk to the Missus.
Hanımımla konuşun.
The little missus perhaps?
- Küçük bir özlemdir belki de?
You okay, missus?
İyi misiniz?
The Reverend be occupied with his work, Missus.
Rahip Efendi işiyle meşgul, Hanımım.
Steady, lads, my missus does that.
Bu arada benimki yapar.
I also know you ain't keeping up, so to speak, your end of the bargain with the missus.
Ayrıca sevgili Laura'yla da sürekli tartıştığının farkındayım.
MADE A GOOD IMPRESSION ON THE MISSUS, YOU DID.
- Hanımı çok etkiledin.
Me and the missus haven't been seeing eye to eye.
Bugünlerde karımla aram pek iyi değil.
No, I'm sorry to bother you, Missus Douglas. Okay,'bye.
Sadece gördünüz mü diye merak ettim.
Romantic Roast, what Juan Valdez drinks when the missus is out of town.
Romantik Kavruk, hizmetçisi olmadığında Juan Valdez ( Kolombiya kahvesinin sembolü ) ne içer.
- No way, missus.
- Katiyen olmaz, hanımefendi.
- Now you said it, missus.
Doğru söylüyorsunuz, hanımefendi.
Cheers, missus.
Dünya barışını tehdit etmeyin. Şerefe, hanımefendi.
No, missus, goldfish are nothing to do with me and Joe.
- Joe'yla aramızda olanların balıklarla hiçbir ilgisi yok.
Missus my eyes are getting so heavy.
- Göz kapaklarım ağırlaşıyor.
There they are, there they are, missus.
- İşte oradalar!
Please, missus, don't go like Mrs. Nugent on me.
Lütfen hanımefendi. Siz de Bayan Nugent gibi beni yalnız bırakmayın
There was no Mrs. Nugents in them days, missus.
McGlonelar'la birlikteydiler.
- Youse tell me, missus, just tell me.
- Söyleyin, hanımefendi. Söyleyin.
You were saying, missus.
- Söylüyordunuz.
Now we're right, missus.
Sen bu işe ne dersin?
What are you doing, missus still talking to the likes of me?
Neler yapıyorsun? Hâlâ benim gibilerle konuşuyor musun?
No, missus, you'll have to stop this appearing and disappearing crack or they'll put me back in there.
- Bu bir görünüp bir kaybolma işine devam edersen beni tekrar içeri tıkarlar.
Tell me something, missus.
Merak ediyorum.
It is a great pleasure to see our missus take up with a gentleman such as you.
Hanımefendinin yanında sizin gibi bir beyin olmasına sevindik.
Amy, get back in before the missus comes home!
Amy, bayan gelmeden hemen eve geri dön!
Pay no attention to the missus.
Hanıma aldırma.
You're kidding. Me and the missus spent our honeymoon there.
Dalga mı geçiyorsun, hanımla balayını orada geçirdik.
Excuse me, missus.
Affedersiniz bayan.
She minding them on her own since the missus died?
Anneleri öldüğünden beri onlara o mu bakıyor?
Take an ice pack up to the missus!
"Bayana buz torbası gönderin." demişti.
" Where'd you get him from, then, missus?
"Bu çocuğu nereden buldunuz hanımefendi? Cennetten mi düştü yoksa?"
- The boss, the missus.
- Patron. Bayan.
Where's the missus? " "Don't know!"
Hanımın nerede? " "Bilmiyorum!"
Me and the missus, getting jiggy with our books.
Ben ve hanımım, kitaplarımızın heyecanıyla başbaşayız.
Me and the jiggy getting missus -
Ben ve para, hatunları...
'Cause this felt exactly like a night between me and the missus.
Bu tam anlamıyla ben ve eşimin arasındaki geceler gibiydi.
The missus lost her earring.
Hayır. Hatun kulağını kaybetmişti de.
Thank you, missus.
Teşekkürler.
It's from my missus.
Karımdan.
Was your missus pleased?
Eşiniz memnun kaldı mı?
Maybe some of that fine corn bread your missus make if she don't mind.
Belki de karının yaptığı o güzel mısır ekmeğinden mahsuru yoksa.
I mean, you are a Missus.
Demek istediğim bir "Bayan" sınız.
When, missus?
- Ne zaman geliyor?
I'm afraid he's gone, missus.
- Korkarım gitti, Hanımefendi.
You've given me an idea, missus.
Altın sahilleri göz kamaştıran Daima beni çağıran Bana bir fikir verdiniz, hanımefendi.
- Your missus invited us.
- Bizi sizinkiler davet etti.