Mistaken tradutor Turco
3,926 parallel translation
Then, you have mistaken This is not Miss Kang
O zaman yanılıyorsunuz. Bu Bayan Kang Seon Yeong'u daha önce hiç görmedim.
You sure they weren't mistaken?
Hata yapmadıklarına emin misin?
If there's a moment you realize, not that we missed, but that we were mistaken, because of what happened with Salah Shehadeh, we paid the price with the "Dream Team."
An geliyor anlıyorsunuz ki o gün yalnızca şansımızı kaçırmakla kalmayıp aynı zamanda yanlış anlaşıldık. Bunun sebebi Shehadeh hadisesiydi. Bedelini "Rüya takımı" elimizden kaçırmakla ödedik.
Unfortunately, oil can be easily mistaken for compressed magma.
Ne yazık ki, petrol kolay bir şekilde sıkışmış magma ile karıştırılabilir.
Well, if I'm not mistaken, I believe the traditional 2-week nanny gift is pearls, but I can check my Emily Post.
Peki, eğer yanlış bilmiyorsam, geleneklere göre 2-haftalık dadılık hediyesi inci küpeler olmalı, ama yine de Emily Post'uma tekrar bakabilirim.
Then she'd have to be mistaken.
O zaman Bayan Reynolds yanlıyor olmalı.
Well, maybe I was mistaken in my first recollection.
İlk hatırladığımda yanılmış olabilirim.
If you think you're going to a party... after the call we've had from Mr Jeffries, you are severely mistaken young lady!
Bay Jeffries'in telefonundan sonra o partiye gidebileceğini sanıyorsan yanılıyorsun.
And I was mistaken for Beverly D'Angelo by a Japanese tourist.
Ben ise Japon bir turist tarafından Beverly D'angelo'ya benzetildim.
You must be mistaken.
Bir hata olmalı.
Unless I'm mistaken, I did pay for your first record, didn't I?
Yanlış hatırlamıyorsam ilk kaydının parasını ben vermiştim, değil mi?
59 flame top if I'm not mistaken, and I'm rarely mistaken.
Yanılmıyorsam, bir "59 Flame Top" ve çok nadir yanılırım.
Matthew, if I'm not mistaken. What about the drawing?
- Matthew, eğer hatalı değilsem.
Sounds like more than a case of mistaken identity.
Birisiyle karıştırmaktan daha öte bir şeymiş gibi geldi bana.
I am not your princess. You have mistaken me.
Ben senin prensesin değilim, karıştırıyorsun.
Elizabeth, not that I'm counting, but if I'm not mistaken, you just ended - - what - - your fourth marriage? Who's counting?
Elizabeth, saydığımdan değil ama yanılmıyorsam, dördüncü evliliğini sona mı erdirdin?
No, and if you think I'm going to fall prey to your emotional extortion, you are sorely mistaken.
Hayır, duygusal baskına yenik düşeceğimi sanıyorsan, fena halde yanılıyorsun.
- Yes, but she's mistaken.
- Evet ama yanılıyor.
It's possible she's mistaken.
Büyük olasılıkla yanılıyor.
Lise wondered whether she'd been mistaken.
" Lise, onun yanılıp yanılmadığını merak ediyordu.
You are mistaken if you think that by making me an accomplice to this I won't report what I've seen here.
Beni bu işin bir parçası yaptığınız için, burada yaşananları görmezden geleceğimi sanıyorsanız, yanılıyorsunuz
I might have been mistaken.
Yanılıyor olabilirim.
D.A.'s just over there, and unless I'm mistaken, that is...
Şuradaki bölge başsavcısı ve yanılmıyorsam şuradaki de...
You seemed to have mistaken the broom closet for the playground, where you used to expose yourself to innocent little boys and girls.
Süpürge dolabını, eskiden kendinizi küçük oğlanlara ve kızlara teşhir ettiğiniz oyun parklarından biriyle karıştırdınız galiba.
Am I mistaken in any part of this?
Yanlış anladığım bir yer var mı?
Yes, and... for what it's worth, I think he was genuinely mistaken over the, er... incident, and he's sorry now, which, of course, is no excuse.
Evet ve artık ne işe yararsa,... olayda hatalı taraf kesinlikle oydu.
You're mistaken, Carl.
Yanılıyorsun Carl.
- No, you're mistaken.
Yanılıyorsunuz.
I'm afraid he's mistaken.
Korkarım ki yanlış anladı.
She must be mistaken.
- Yanılmış olmalı.
Well, then, he was mistaken.
Öyleyse hata etmiş.
So maybe the same bad shooter came back put a round in the rev, but... maybe it was mistaken identity.
Belki de aynı kötü katil gerip gelip pederin peşine düşmüştür ama kimliği falan şaşırmış olabilir.
Maybe you've just mistaken something.
Sadece birşeyler yanlış.
No, I haven't mistaken anything.
Bir şey yanlış.
I think you're mistaken.
Bence yanılıyorsunuz.
I was mistaken, they're not doing that.
Kazara oldu, isteyerek yapmadılar.
I was mistaken.
Kazara oldu.
You're mistaken, trust me.
Yanılıyorsun, inan bana.
You are mistaken about this.
Bence onu yanlış anlamışsın.
I think you must be mistaken.
Galiba yanlışın var.
Hyeong says he never met me in New York back then, so you must have been mistaken.
Hyeong benimle New York'ta hiç karşılaşmamış benzetmiş olmalısın.
You're mistaken.
Öyle bir niyetim yok.
He is merely a curiosity, and you are mistaken about him.
O sadece bir garabet. Onun hakkında yanılıyorsunuz.
If you think Khalil is going to tell you, you're mistaken.
Khalil'in sana söyleyeceğini düşünüyorsan yanılıyorsun.
Now if you're insinuating that I had anything to do with his murder, I promise you, you're mistaken.
Bana onun ölümü ile ilgili bir şey yaptığımı ima etmeye çalışıyorsan yemin ederim yapmadım.
Since I run into it every day at school... I was wondering if I was just mistaken.
Okul içinde koşturup durmaktan, belki yanlış değerlendirmişimdir diye düşündüm.
After listening to your Father speak, I think you're mistaken about some things too. And... - About your Mother's death...
yanlış anladığını düşünüyorum yada... annenin ölümü.. Gidiyorum.
Well, the girlfriend was mistaken or lying.
Kız ya yanıldı ya da yalan söylüyor.
Again, you're mistaken.
Yine yanılıyorsun.
If I'm not mistaken,
Yanılmıyorsam, buna ihtiyacın var.
Don't be mistaken.
Yanlış anlama.