Morals tradutor Turco
762 parallel translation
Stupid morals.
Saçma ahlak kuralları.
I must ask you to stop undermining the morals of my class!
Sınıfımın ahlakını bozmanıza son vermenizi rica etmek zorundayım.
For once, both modern morals and laws of nature are satisfied.
Bir kereye mahsus, modern ahlak ve doğa kanunları tatmin olmuş durumda.
I imagine the honourable divine objects to their morals.
Sanırım saygıdeğer rahibimiz onların ahlaki değerlerine karşı çıkıyor.
To degrade men and women to the level of beasts, and then turn them loose without even a - without even a chance to make good... is neither good justice, good morals or even good business... because there's nothing left for these fellows to do but commit further crimes in order to live.
İnsanları, canavarların seviyesine düşürmek, onlara tekrardan düzelmeleri için bir fırsat vermemek ne adalettir, ne de doğru bir davranıştır çünkü bu kişilere, ileride yaşamak için, suç işlemekten başka birşey bırakmaz.
He will bring you beans and sorrows Yes, I know about his morals
Sana dertten başka bir şey getirmez Evet, bilirim ben onun ahlakını
- It will do great harm to public morals.
- Halkın ahlakını bozacak şekilde.
Have you no morals, man?
Senin ahlakın nerede, be adam?
As a matter of morals, it's a positive crime to give this chap a farthing, but I do feel a sort of rough justice in his claim.
Ahlak söz konusu olunca, bu adama tek metelik vermek bile suç olur ama isteğinde haklılık payı görüyorum.
It does not claim to be a study of the morals of that period.
Filmin, o dönemdeki sosyal yapıyı aktarmak gibi bir kaygısı yoktur.
Very high morals.
Çok ahlaklı.
Don't give me a lecture on morals.
Bana ahlak dersi de verme.
So he gets charged with abduction, imitating a soldier... repairing the morals of a minor, resisting arrest, perjury!
Şimdi adam kaçırma, asker kılığına girme reşit olmayan birinin ahlakını bozma tutuklamaya mani olma ve yalancı şahitlikle suçlanacak!
It may be piffle in your book... but I say that breaking and entering, theft, perjury, impersonating a soldier... impairing the morals of a minor, jailbreak, with or without conspiracy... et cetera, et cetera, are not piffle!
Senin kitabında saçmalık olabilir ama bence haneye tecavüz, hırsızlık, yalancı şahitlik, asker kılığına girme reşit olmayan birinin ahlakını zedeleme, komplo ya da komplosuz hapisten kaçma falanlar, filanlar saçmalık değildir!
Women represent the triumph of matter over mind, just as men represent the triumph of mind over morals.
Kadınlar maddenin akla üstünlüğünü temsil ederken, erkekler aklın ahlağa üstünlüğünü temsil ediyor.
We attend to morals and ethics, praying for the peace and welfare of our land.
Ülkemizin selameti ve barışı için dua ederek ahlaka ve iyiliğe hizmet ederiz.
Think of the bad language she'd learn and the morals.
Duyacağı küfürlü konuşmaları ve ahlakını düşün.
Confound it, madam, my language is most controlled, and as for me morals,
Allah kahretsin kadın. Ağzımdan çıkanları kontrol edebiliyorum. Ahlaka gelince.
You don't like my morals.
Ahlaki değerlerimden hoşlanmıyorsun.
Thirty-nine thefts, 33 burglaries, 18 robberies, seven assaults five morals offenses in the past 30 days.
39 çalınma, 33 hırsızlık, 18 soygun, 7 saldırı 5 ahlak suçu. Hepsi son 30 günde.
This may include the self, society, the state, morals or religion.
Bunun içine insanın kendi, sosyal çevre, ahlak ve din de girebilir.
There are no morals any more.
Ahlak denen şey kalmadı.
Everyone thinks I've got no morals.
Herkes ahlaksız olduğumu düşünüyor.
No morals.
Ahlaki kurallarınız yok.
" A menace to the morals of my district.
Bölgemin ahlakını bozmakta üstüne yok.
- Raise their morals.
- Ahlaklarını artıracağız.
Well, those college professors don't have any morals.
Şu üniversite profesörlerinde ahlak diye bir şey yok.
- People have no morals these days.
- İnsanlarda ahlak kalmadı bu zamanda.
If you encounter a human without compassion or pity or morals... he grew up where these things weren't encouraged.
Acıma, utanç duygusundan yoksun ahlaksız biriyle karşılaşırsan sebebi büyüdüğü ortamda öğretilmediği içindir.
But you may have your choice of morals I mentioned.
Ama adı geçen özdeyişlerden birini seçmelisiniz.
I can tell you're a very intelligent man and I wouldn't want to try to corrupt your morals.
Cok zeki bir adam oldugunu soeyleyebilirim. Ahlakini bozmayi da istemem.
DePalma, you know your contract, the morals clause.
Evet, doğru, DePalma. Anlaşmayı biliyorsun, ahlaki maddeler.
It's a toy that doesn't offend morals.
Moralinizi yükselten bir oyuncak.
Tell him that, like yourself, he's got the scruples of a guinea pig and the morals of a gangster.
Benim asla sizin gibi domuz vicdanlı, gangster kılıklı heriflerle işim olmaz.
I make no brief about my bilious private life, but he's got the morals of a guinea pig and the scruples of a gangster.
Özel konulara girmek istemiyorum. Tek diyebileceğim şu ki, benim öyle domuz vicdanlı, gangster kılıklı heriflerle işim olmaz.
If you had any morals, you'd understand the immorality of that boy's stand today.
Eğer biraz ahlâk sahibi olsaydın, yaptığı terbiyesizliği anlardın.
I've been out of the world far longerthat any of you, and what do I know of morals and ethics?
Ben diğerleriyle karıştırıldığını çok uzun zamandan beri dış dünyadan kopuğum. Ahlâki değerler hakkında ne bilebilirim ki?
I have dubious morals, you know.
Biliyor musun, kuşkulu bir ahlak anlayışım var benim.
What do you call having "dubious morals"?
"Kuşkulu bir ahlak anlayışı" mı? Ne demek o?
Being dubious about other people's morals.
Başkalarıın ahlak anlayışından kuşkulanmak demek.
Even if you have dubious morals.
Kuşkulu bir ahlak anlayışın olsa bile.
Your morals are putrid!
Sizde edep falan kalmamış!
And you? I got top marks today in dogma, and in morals.
Bugün dinden ve ahlaktan yüksek notlar aldım.
- I don't give a damn about your morals that come from books.
Kitaplardan edindğin ahlak anlayışın umurumda değil.
Don't tell me you've got morals!
Ahlaktan namustan söz etme sakın!
You would have big problems with your morals.
Büyük ahlak sorunların var.
Good morals are the first requisite of an athlete, understand?
Ve ahlak bir sporcu için en önemli şeydir. Anladın mı?
And taste is not the same as appetite... and therefore not a question of morals, is it?
Ve zevk iştahla aynı şey değildir... dolayısıyla da bir ahlak meselesi olamaz, değil mi?
What if you can't put the brake of morals on them?
Ya ahlâki değerlerin, önlerine set çekmesini sağlayamazsan?
To protect their morals.
Namuslarını korumaları için.
It seems as if new morals have set in.
Yeni moral ölçüleri konmuşa benziyor.