Moustache tradutor Turco
1,191 parallel translation
Of course, he was thin and he had this little blonde moustache.
Cılızdı tabi ki bir de sarı bir bıyığı vardı.
I liked his moustache and his pipe.
Bıyıklarına ve piposuna bayılırdım.
Churchill with his cigar, old Stalin with his moustache - you knew where you stood.
Churchill elinde purosuyla, Yaşlı Stalin bıyıklarıyla insan nerede durduğunu biliyordu.
And he had a moustache then!
O zamanlar bıyığı da vardı!
Yes, but... the moustache.
- Evet, ama... Bıyık...
There's just one thing I can't stand and it's moustache!
Dayanamadığım tek şey varsa oda bıyıktır!
Give me that moustache.
Şu bıyığı versene.
- I'm sure you don't need the false moustache.
- Takma bıyığa ihtiyacınız olmayacağınızdan eminim. - Olmaz mı?
You've a moustache
Bıyığın var.
Shave my moustache too.
Bıyığımı da kesiverin.
- You shaved your moustache.
- Bıyığını kesmişsin sen.
Did I have moustache this morning?
Bu sabah var mıydı bıyığım?
You shaved your moustache too.
Bıyığını da kestirmişsin.
I shaved my moustache...
Bıyığımı kestim de...
He's black like me. Late 30s, moustache.
Benim gibi siyah. 30'lu yaşlarda, bıyıklı.
She even had a little black moustache.
Küçük siyah bir de bıyığı vardı.
- Hey, a moustache.
- Bıyık bırakmışsın.
I got the one with the moustache.
Ben bıyıklıyı izlerim.
"No, it's a large pumpkin with a pathetic moustache drawn on it."
"Hayır, o üzerine boktan bir bıyık çizilmiş... "... iri bir balkabağı sadece. "
It's a huge pumpkin with a pathetic moustache drawn on it.
O sadece üzerine boktan bir bıyık çizilmiş iri bir balkabağı sadece.
Seen a guy working here, Asian fellow about five-six, mid-thirties, bald in front, long hair in back, Fu Manchu moustache?
buralarda çalışan bir adam gördünüz mü orta boylu Asyalı bir adam otuz-otuzbeş yaşlarında ortası kel saç arkası uzun Fu Manchu bıyıklı?
Moustache?
Bıyık?
In the reign of good Queen Vic, there stood, in Dumpling Lane in Old London Town, the moustache shop of one Ebenezer Blackadder, the kindest and loveliest man in all England.
Şerefli Kraliçe Victoria'nın saltanatında, Eski Londra'da Dumpling Sokağında tüm İngiltere'nin en nazik ve sevecen insanı Ebenezer Blackadder'ın bıyık dükkanı bulunmaktadır.
Have you grown a moustache?
Bıyık mı bıraktın?
You've got a moustache.
Bıyığın olmuş.
- I admire your moustache.
- Bıyığınıza hayran kaldım.
Tall, thin, jolly, with a nice moustache like me.
Uzun, ince, neşeli, benimki gibi hoş bir bıyık.
The driver, I think, had long blond hair and a moustache.
Sanırım sürücünün uzun sarı saçları ve bıyığı vardı.
What a handsome moustache.
Ne yakışıklı bıyık.
I'm growing a moustache.
Bıyık bırakıyorum.
I like you better with a moustache, I think.
Sanırım, senin bıyıklı halini daha çok beğendim.
I think the moment is right for the trimming the moustache, also the pomading- -
Evet, bıyığımı düzeltmemin doğru vakti gelmiş, bir de pomat sürmem...
With a saw, a hammer, a chisel, a gun, a change of clothes, a Swiss passport, and a huge false moustache, I may just stand a chance.
Testere, çekiç, keski, silah, biraz kıyafet değişikliği, bir İsviçre pasaportu, devasa bir sahte bıyık ile, ufak bir şans bulabilirim.
Sir, your moustache is lovely.
Efendim, bıyığınız çok hoş.
Yes, sir, except that in this box, I have a dead slug as a brilliant false moustache.
Evet efendim, öte yandan bu kutunun içinde de zekice sahte bıyık olarak tasarladığım ölü bir sümüklüböcek de var.
Moustache bushy enough?
Bıyığım yeterince gür mü?
I'm sure you'll be combing women out of your moustache for weeks, sir.
Eminim ki, bu bıyığınızla, haftalarca nice bayanları avlayacaksınız.
the huge moustache.
devasa bir bıyık.
Then a woman with a moustache gave me a big French kiss.
Sonra, bıyıklı bir kadın, bana kocaman bir öpücük verdi.
Dark overcoat, moustache to the little brush.
Koyu renk paltolu ve kısa bıyıklıydı.
A 45-year-old man, military type, moustache to the little brush, quite dressed and guiding a Standard Swallow.
45 yaşlarında asker görünüşlü, kısa bıyıklı Standart Swallow kullanan bir adam.
I thought just a simple trim of the moustache today, nothing drastic.
Bugün bıyığıma basit bir kıvrım düşünmüştüm, çok esaslı bir şey olmasın.
Hey, your moustache looks funny.
Hey... bıyığın bir tuhaf görünüyor.
Oops! I'm sorry. I stepped right on her moustache.
Tam da bıyığına bastım.
Except tend me moustache, of course.
Tabii, bıyığımı kesmem dışında.
We forgot the moustache.
Bıyıkları unutmuşuz.
We'll do your moustache.
Bıyıklarınızı hallederiz.
Short, with a moustache.
Kısa boylu, bıyıklı olan.
Brenda, check out this moustache.
Brenda, şu bıyığa bak.
Kissing a moustache...
Bıyığı öpmek...
It's grown a moustache!
Bıyığı çıkıyor!