Muffins tradutor Turco
801 parallel translation
You never know, but that's the reason I don't make corn muffins.
Hiç belli olmaz belki de mısır ekmeği yapmamamın nedeni budur.
We used to have tea and muffins in front of the fireplace... watching the shadows leaping on the ceiling.
Şöminenin karşısında çay içer, kek yerdik tavanda hareket eden gölgeleri seyrederdik.
- Then it's too late for muffins.
- Kek için geç kaldık o zaman.
Nancy, spread the cloth, then lay the tea things... go down and get the muffins, cook the muffins... and bring up the muffins.
Nancy, örtüyü serip çayları hazırla. Sonra aşağı gidip kek hazırla ve pişir. Sonra da o kekleri buraya getir.
Pickles, jam, muffins, tea.
Turşu, jambon, kek, çay.
Muffins, old boy!
Muffins, aslanım!
I'm not, therefore, gonna stick my neck out and say you're stuffed full of wild blueberry muffins.
Ama değilim ve senin kafayı üşüttüğünü söylüyorum.
How you can sit there calmly eating muffins... when we're in this horrible trouble I can't make out.
Böyle bir durumda nasıl sakin sakin kek yiyebiliyorsun anlayamıyorum.
I can hardly eat muffins in an agitated manner, can l?
Sinirliyken kek yiyemem değil mi?
I say, it's perfectly heartless you're eating muffins at all... under the circumstances.
- Bence bu durumda kek yemen son derece duygusuzca!
At the present moment, I am eating muffins... because I am unhappy.
Şu anda da kek yiyorum çünkü mutsuzum.
Besides, I am particularly fond of muffins.
Ayırca keki de çok severim.
I suppose a man... may eat his own muffins in his own garden.
İnsan kendi bahçesinde kendi kekini rahatlıkla yiyebilmeli!
They seem to be eating muffins.
Kek yiyorlar.
But you just said it was perfectly heartless... to eat muffins.
Daha biraz önce kek yemenin son derece duygusuzca bir hareket olduğunu söylemiştin!
Maybe, but the muffins are the same. No.
Olabilir ama kek aynı kek!
I got hot muffins crisp bacon, hotcakes, steak, fryer potatoes fresh-ground coffee.
Sıcak maffin yaptım çıtır jambon, sıcak kek, biftek, kızarmış patates taze çekilmiş kahve.
Perhaps you would care to come over for some blueberry muffins and coffee later on, high-bush blueberries?
Belki daha sonra yaban mersini ve kahve içmek için bana gelmek istersiniz?
- For coffee and blueberry muffins.
- Kahve ve yaban mersinli kek...
I am going over for blueberry muffins and coffee by her own invitation.
Onun daveti üzerine yabanmersinli kek ve kahve için gidiyorum.
- In the blueberry muffins.
- Yaban mersinli kekte.
Before you make your kind thoughts known to me, I should like to offer you some explanation of my sudden invitation to coffee and blueberry muffins this afternoon and my...
Nazik düşüncelerinizi bana açıklamadan önce size..... kahve ve kek için ani davetimin nedenini açıklamak isterim.
I'm trying to tell you the reason I asked you to coffee and muffins.
Sizi kahve ve kek için neden davet ettiğimi söylemeye çalışıyorum.
Oh, do you have any English muffins and marmalade?
İngiliz kekiyle reçeliniz de var mı?
- English muffins, marmalado.
- İngiliz keki ve reçel mi?
- Muffins.
- Ekmek keki.
Ah, muffins.
Ekmek keki.
I like muffins.
Bayılırım ekmek kekine.
English muffins?
İngiliz böreği?
I have those muffins you like.
Sevdiğin keklerden de var.
Well, actually they were English muffins that I carved ridges in.
Aslında İngiliz keklerinin içini doldurmuştum.
One day over bran muffins- - He loved bran muffins- -
Kepekli ekmek boyunca- - Kepekli ekmeye bayılırdı.
They have muffins.
Kek bunlar.
Tyson turns into George Foreman, who eyes me like a basket of muffins.
Tyson, beni gözleriyle yiyen George forman'a dönüşüyor.
A batch of your wife's delicious blueberry muffins against one of my wife's homemade wind chimes.
Karının lezzetli yabanmersinli çöreklerine ne dersin? ... karşılığında karımın özel birası
Yeah, and some of those muffins and a note, something personal.
Evet, yanına kekte koysun ve özel bir not ekleyin.
I brought you some muffins.
Sana kek getirdim.
Just tickled her feet and ate her muffins and she left.
Babam kadının ayağını gıdıkladı, keklerini yedi, kadın gitti.
You were seen eating the muffins of your mistress.
Metresinin keklerini yerken görülmüşsün.
He ate muffins.
O kadının keklerini de yemiş.
I got a good mind to go back to the shoe store, eat some muffins and before I fall asleep, give her the best 30 seconds of her life.
Mağazaya dönüp bir kek yedikten sonra uyuya kalmadan önce o kıza hayatının en güzel otuz saniyesini geçirtmek isterdim.
No muffins or oatmeal or corned beef and eggs?
Çörek veya yulaf ezmesi veya sığır konservesi ve yumurta yok mu?
- It's the muffins.
- Kek pişirdim.
Two cents muffins!
Benye iki kuruş.
- I hope you like my muffins.
- Umarım, keklerimi beğenirsiniz.
You're stuck on the Bay Bridge in traffic and you've just had two strong cups of coffee and three bran muffins.
"Bay Bridge" trafiğine sıkıştın. Hem de 2 fincan koyu kahve içip, 3 tane taze çörek yedikten sonra.
- I was just carrying the muffins...
Kek getiriyordum.
Any muffins for tea?
Çayın yanında kek yok mu?
Lay off those muffins.
Top kek yemekten vazgeç artık.
- Scott, I made muffins for you.
Sana biraz kek yapmıştım.
Buttered muffins.
Tereyağlı çörekler.