Mug tradutor Turco
2,038 parallel translation
Water in a mug?
Fincanda su.
And you get the granny mug no-one else wants.
Sana kimsenin istemediği nine fincanı denk gelmiş.
Where's my Garfield mug?
Garfield'lı kupam nerede?
Here, goofy mug.
İşte, cici surat.
What, are you gonna mug somebody with a gun?
Ne yapacaksın, silahla birini daha mı soyacaksın?
What took you so mug?
Neden bu kadar geç kaldın?
We didn't mug jerry.
Jerry'e biz saldırmadık.
We had our squatter take a look at mug shots of Anton Francis'associates, and we didn't find him.
Hayır. İşgalcimiz, Anton Francis'in tanıdıklarının vesikalıklarına baktı. Ama bulamadık.
What, did you mug a doctor and steal - his uniform?
Bir doktora saldırıp önlüğünü mü çaldın yoksa?
You don't really think this fucking mug's gonna lie down, do you?
Gerçekten buna yatırım yapmayacaksın değil mi, yapacak mısın yoksa?
I know your past- - your mug shots, your bowling alley shoe spray addiction, your country album.
Geçmişini biliyorum, vesikalık fotoğraflarını, bowling ayakkabısı spreyi bağımlılığını, country tarzı albümünü.
Mug's ugly enough to ring a few bells.
Bu muşmula suratı bir yerden gözüm ısırıyor.
A mug-book of everyone you've tried.
Çalıştığın her herifin dosyasına.
It... looks like a piece of a coffee mug.
Kahve kupasının bir parçası gibi görünüyor.
Yeah, the coffee mug was a father's day gift.
Evet, bu kupa bana babalar günü hediyesiydi.
I mean, just look at your mug.
- Kupana baksan yeterdi.
Well, no. You look at this mug.
Hayır, sen asıl bu kupaya bak.
Mug.
Enayi.
Your mug is burned, skin is hanging in patches, you smeared it with cream, and on top of it, the sand is stuck... in islets.
Denizde yanmışsın, teninde yer yer yaralar var oralar da krem sürmüşsün Yüzünde de kumlar var.
Your mug, Liam, it'd be nice to hear that from him.
Fedain Liam'ın ağzından duymak hoş olurdu.
Emphasis on mug.
Resme bak sen.
Hey. S.F.P.D. Just have to run through some mug shots with him.
SFPD, sadece birkaç sabıkalının fotoğraflarına bakacağız.
I got this mug from Mr. Sylvan's sink.
Bu bardağı Bay Sylvan'ın lavabosunda buldum.
So tell me, how is it that this mug has Mr. Jane's fingerprints on it?
Bu bardağın üzerinde, Bay Jane'in parmak izlerinin ne aradığını söyler misiniz?
Don't poke your mug in front of me all the time.
Suratını bana karşı sürekli yere eğme.
Oh, you know what a Steinem is... it's a beer mug.
Ah, Steinem in ne olduğunu biliyorsunuzdur Bira ve kupa.
- Or what about a christening mug?
- Peki ya vaftiz bardağı?
'Cause I'd love an eyeball mug or something.
- Çünkü göz küresi bardağı gibi bir şey almayı isterim. - Hayır, yok.
No frosty mug?
Bardak yok muydu?
That's the same guy as the mug shot.
Bu, sabıka fotoğrafındaki ile aynı kişi.
If I'm going to pay forty thousand... then I should have just let those guys mug me.
Eğer 40 bin ödeyeceksem... o adamların beni soymasına izin versem daha iyi ederdim.
I gotta go through mug shots, figure out who he is.
Kim olduğunu öğrenmek için arşivdeki fotoğraflara bakmalıyım.
I looked through every single mug shot.
Hiçbir polis birimi hakkında bir şey duymamış.
We let them walk now, he's gonna be gone before the cops take Josh's mug shot!
Bırakalım da polisler Josh'ın vesikalığını çekmeden, herif kayıplara karışsın!
So once you're past the lobby... the only cameras you have to avoid are the ones taking mug shots.
"Lobiyi geçtiniz mi, kaçınmanız gereken tek kamera sabıkanız için fotoğrafınızı çekecek olandır."
We pulled some mug shots based on the description Lisa gave our sketch artist.
Lisa'nın ressama verdiği tarifle birkaç resmi eşleştirebildik.
I have some mug shots to show you.
Sana göstermem gereken birkaç resim var.
It's not a mug shot.
16. dilekteki saçma surata ne demeli?
The toothbrushes in the same mug.
Diş fırçaları aynı kupanın içinde olmalı.
Oh, yeah, sure, let me just put this in a travel mug.
Tabii, olur. Şunu bir termosa koyayım önce.
you're planning a return trip. ... packets containing mug shots... you're trying to get back in there.
Ona geri dönmeyi planlıyorsun.
Your pal Liam, the mug who slashed Pearl, apparently he takes his meals at a joint on the North Side.
Senin şu Liam Pearl'ü kesen fedai yemeklerini Kuzey Yakası'nda bir lokantada yiyormuş.
Mug shots add pounds.
Kafadan vurmak şişmanlatıyor.
Yeah, like, if it was his coffee mug, then we wouldn't use it.
Kahve kupası olsaydı, o zaman kullanmazdık.
This coffee mug... so warm.
Bu kupa çok içten olmuş.
Coffee table on the left-hand side, coffee mug handle pointing to the left.
Kahve sehpası sol tarafta,... kahve kupasının kulpu sol tarafı gösteriyor.
Seems my mug may have drawn some unwanted attention From the D.O.D.
Görünüşe göre avanaklığım Savunma Bakanlığı'nda istenmeyen dikkatleri üzerine çekmiş olmalı.
Go get me the mug.
Git, muşrapayı getir içeriden.
- You couldn't hold the mug this morning, you couldn't open the jar now, and you're here asking for my help. - Why is that?
- Neden?
Kill the smug mug, Amelia Ass-heart.
Yüzündeki şu aptal ifadeyi kes.
And what's with the mug shot on 16?
Hah.